Asrın liderimiz tanzim satışları ile ilgili son noktayı koydu:
-Bu kuyruk varlık kuyruğu, yokluk kuyruğu değil Bay Kemal!..
Kuyruğu bilirdim de “varlıklısı” hiç aklıma gelmemişti doğrusu!.. Bay Kemal de partisinin gurup toplantısında yanıt verdi:
-Peki sevgili kardeşim en varlıklı adam sensin, milyarları götüren, cebini dolduran, sarayda oturan sensin... E, sen niye bu kuyrukta yoksun?!.
Şimdii, eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, Kılıçdaroğlu haklı sayın seyirciler; madem varlık kuyruğu, ilaç olsun diye, hani göstermelik de olsa bir varlıklı muhterem bulunmaz mı bu kuyruklarda?..
Diyeceksiniz ki “Salaklaşma Ümit kardeş, o soğukta, yağmurda, çamurda hiç varlıklı insan olur mu hiç!” Haklısınız tabii, ben de biliyorum ancak, açıkça söylemek gerekirse sinirime dokunuyor birader!..
Varlık deyince, dün Birgün Gazetesi’ndeki iki haber çok dikkatimi çekti; “varlık-yokluk” mevzuuna bu kadar “cuk” oturan iki haberin aynı günde buluşması “ilahi adalet mi” idi yoksa “kaderin oyunu mu” karar veremedim!..
İlk haber manşetten verilmişti; AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği günden bu yana Saray’ın harcama artışını konu alıyordu...
İkinci haber ise 82 milyonluk ülkenin “işgücü” açısından içinde bulunduğu sefil durumu gözler önüne seriyordu...
-İçim acıdı, utandım!..

Hayat Saray’a güzel valla!..


Asrın liderimiz 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçildi...
O tarihte Cumhurbaşkanlığı’nın proje büyüklüğü 131 milyon Türk Lirası’ydı (eski parayla 131 trilyon)... Aradan 5 yıl geçti; proje büyüklüğü bu yıllar içerisinde yüzde 2 bin 370 artışla ne oldu biliyor musunuz?
-3 milyar 240 milyon Türk Lirası (eski parayla 3 katrilyon 240 trilyon TL!)
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin son artışla harcayacağı paranın küsuratı bile 5 yıl önceki bütçenin tamamının iki katıydı, iyi mi!.. Pekii, nereye gidiyor bütçedeki bu katrilyonlar?..
-Öncelikle Beştepe’deki devasa Saray’a tabii ki!.. Yatırım bütçesinden en büyük pay 2 milyar 353 milyon lira ile Ankara’daki Saray’ın donanımı, 322 bin metrekare büyüklüğündeki ek hizmet binası, 112 bin metrekarelik alanda yapılacak peyzaj çalışmaları ile makine ve teçhizat alımına ayrıldı!..
Sonracığıma, sırada Marmaris Okluk Koyu’nda yapımı süren yazlık saray var, Malazgirt’e inşa edilecek olan Ahlat Köşkü var, Ankara ve İstanbul’daki Cumhurbaşkanlığı’na ait saray ve köşklerde yapılacak onarım, restorasyon çalışmaları var... Kısacası para lazım tabii, öyle ya da böyle katrilyonlar akıyor bu güzelim saraylara, köşklere arkadaşlar, anlamadığınız işlere kafa yormayın yani!..
-Boru mu bu?!.

İşsiz sayısı çalışan sayısından fazla olan cennet ülkem!..


Patlıcan, domates, biberin hain ilan edildiği ülkemizde durum aslında çok vahim...
Üretim “yerlerde sürünüyor” bile diyemiyorum, durum o denli kepaze yani!.. 82 milyonluk Türkiye’de çalışan kişi sayısı ne kadar biliyor musunuz?..
-28 milyon 314 bin kişi!..
İşgücünün içinde sayılan ancak işsiz olanların sayısı ise Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 3 milyon 981 bin kişi!.. Bir de “işgücüne dahil olmayan” yurttaşlar kategorisi var; o rakam ne kadar biliyor musunuz?
-28 Milyon 601 bin kişi!..
Diğer bir deyişle işgücüne dahil olmayanlar, çalışanlardan yaklaşık 300 bin kişi fazla, iyi mi!..
Gençlerin durumu ayrı bir trajedi; resmi verilere göre gençlerin yüzde 23’ü uzmanlara göre ise en az yüzde 30’u çalışmıyor, istese de iş bulamıyor!.. Kadınlarda durum ise tam bir facia; erkeklerin işgücüne katılımı yüzde 72 iken, kadınlarda yalnızca yüzde 34!.. Bu ne demek?  28 milyonluk toplam işgücünün yalnızca 9 milyonu kadın demek!.. Haa, unutmadan söyleyeyim, ev kadını sayısı 11 milyon!.. İsterseniz tüm bu rakamların özetini bir çırpıda paylaşayım:
-Türkiye, üretime katılımda OECD ülkelerinde sonuncu sırada!..
Genç nüfusuyla övünen, kadınlara “3 yetmez 5 çocuk” öğütlerinin verildiği cennet ülkemde şimdi, şu “varlık kuyruğu” meselesini bir de bu gözle değerlendirin derim; yüreğiniz, vicdanınız kaldırabilirse tabii!..

Özür: Önceki gün ki “Reddediyorum” başlıklı yazımda “Nazım Hikmet’e ait” olduğunu söylediğim şahane dizeler aslında bir büyük başka şaire “Adnan Yücel’e” aittir. Özür diliyor, her iki şairin anısı önünde saygıyla eğiliyorum...