Yaşamımızda değişik evreler, değişik süreçler, değişik durumlar, doğallığın sonucudur. Tutum ve davranışlarımızda uygunluk ve aykırılık, yaradılışın, kişiliğin, eğitimin, ortamın ve koşulların etkisindeki yönelişlerdir. Kendimizi özeleştiriye bağlı tutmadan, alışkanlıkla, bilgisizlikle, kimi zaman özenti ve direnmeyle yanlışların, yanılgıların sorumlusu oluruz. Kimi zaman da tutkuların bağımlısı düşünce ve duygu bozukluklarının kıygını durumuna düşeriz. Aşağıda öğretmenlikten meslektaşım Sayın Meral AKINCI’ nın konuya ilişkin ilginç bir yazısını okurlarımızın bilgisine sunmaktan kendimi alamadım.

“KENDİNİ SEYRET

“İnsan” dediğin, kendi tiyatrosunu kendi sahnesine koyabilen, rolünü oynarken de kendini seyretmeyi başarabilendir. İnsan olan, gördüğünü taklit, duyduğunu tekrar eden kukla tiyatrosunun oyuncusu değildir. İNSAN, ÖZ’ünden beslenen, ancak ÖZ’ gürlüğünün önünde eğilen, ÖZ’ gürlüğünü doğurabilen ve ondan doğabilendir. ÖZ’dür. İnsan, tepeden tırnağa KENDİSİ olabilendir.

Şimdi; ilim, irfan, iz’an sahibi, “ehl-i insan” familyasından az sayıdaki saygıdeğer katılımcıyı tenzih ederek, ekran oturumlarının gediklisi olmuş, cismini görüp kendi’ni göremediğim birilerinin yüzlerine karşı sorasım geliyor: “Sen hangi kaynaktan doğdun?”, yani aslında “Nasıl yapıldın?” diye.Yapılmış ve kurulmuşsun. “Kim?”liğinin yanıtı yok. “Kendini gör!” diyene; “Ben yokum ki! Neyin seyri, neyi görmek?” diye bas bas bağırırken sen, örneklediğin oluşmamış varlığınla beni ülkemden, insanımdan soğutuyorsun. Koca kitlemizi bıktırıp, “vurdumduymaz” laştırıyorsun. Farkında mısın bu ettiğinin?... Kendine göz ucunla olsun bir bak Allahaşkına. Bakmazsan göremez, görmezsen fark edemezsin ki! “Ülkemden soğutuyorsun” dedim. Ne büyük vebal! Vebal diye bir şey duydun mu?... Duyamazsın. Çünkü gözleri kendine kör olanın, kulağı da “vebal” e sağır olur.

Kimsin arkadaşım?! Nesin? Ekranlarımda işin ne? Oraya seni hangi eller bulaştırıp duruyor? Lâyığımız sen misin? Niye?... Hayatımız mı bu kadar ucuz? Cismimiz mi? (Cismimizin şakakları zonkluyor inan. Patladı patlayacak.) Değerlerimiz mi yoksa?... Evet, sanırım bu. Değerlerimizin canına okumuşsun. Gördüm... “Ben bu tâcizi, hak etmiyorum” diye feryad figan ede ede kurdeşen döktü garibim. Kim mi o garip? İNSAN ÖZÜM arkadaşım. Varlık onurum yani. Duymuş muydun böyle bir şey daha önce? Sende de vardı ondan. Üstüne kendi ellerinle döktüğün molozu kazırsan görürsün belki.

Sen, upuzun sürmekte olan kâbus yılları boyunca, hemen her akşam haber ekranlarında yığın yığın dizilip, sahibinin iki dudağı arasından dökülen “cevher”i, oyun bilyesi gibi, yuvarlayıp tokuşturmaktan zerrece gocunmayan, KENDİSİZ birilerisin. Seninle ekranlarını kirleten, eli öpülesi akademik ünvanları senin yakana iliştirip mundar eden elleri lânetliyorum.”