Corona virüsü salgını nedeniyle dünya ekonomisi çok ciddi bir arz ve talep durması ile karşı karşıya. Hükümetler ve merkez bankaları durgunluğun krize dönüşmemesi için çabalıyor.

Gelecek Partisi ile siyasete adım atan duayen bankacı Kerim Rota, salgının ekonomik etkileriyle her ülkenin kendi içinde mücadele edeceğini, sermayenin ülkeler arasında geçişkenliğinin azalacağını öngörüyor.

Yeterli döviz rezervi olan ülkelerin avantajlı olduğunu söyleyen Rota, “olağan şüpheliler” olarak adlandırdığı Türkiye, Hindistan, Güney Afrika, Arjantin gibi ülkelerin ise olumsuz etkileneceğini ifade etti.

Durumun bu ülkeler için daha fazla işsizlik ve yoksullukla sonuçlanacağını kaydeden Rota ile “Corona krizi” olarak adlandırdığı sürecin ekonomi üzerine etkilerini konuştuk.

- Siyasi liderler ve merkez bankaları bu krizin ekonomik etkileriyle nasıl mücadele eder?

Salgın tüm dünyada iç talep, dış talep ve tedarik zincirlerinin aynı anda durmasına yol açtı. Bu salgının ekonomik etkileriyle mücadeleyi her ülke kendi içinde yapacak. Bu esnada sermayenin ülkeler arasında geçişkenliği de azalacak.

Bu her ülkenin kendi kaynaklarıyla mücadele etmesi anlamına geliyor. Yüksek döviz rezervi veya bütçe fazlası olan ülkeler daha avantajlı.

Türkiye gibi dış tasarruflara ve iç tüketime bağlı ekonomiler ise daha olumsuz etkilenecek. Corona salgınının etkileri uzun sürerse bu maalesef daha fazla işsizlik ve hane halkının reel gelir kaybı ile sonuçlanacak.

Kerim Rota


FİNANSAL ÇİTLE KORUYACAK

- 1929 yılı büyük buhran, 2008 büyük resesyon, ardından üçüncü kriz başladı mı?

Hem dış talebin hem iç talebin hem de arz ve tedarik zincirlerinin aynı anda tüm dünyada durması sanırım modern zamanlarda ilk kez olan bir şey.

Bu tür bir “ani duruşa” herhangi bir ülkenin finansal olarak uzun süre dayanması imkansız. ABD’de 2 trilyon doların üzerinde mali genişleme paketi parlamentodan geçti.

Bu parayla dolar likiditesi ABD’de gittikçe artacak ancak çöken ekonomik aktivite nedeniyle ABD sınırları dışına çıkmayacak, ABD tahvillerine akacak. Bir anlamda ABD kendi topraklarını finansal çitle korumaya almış olacak.

- Peki, likidite sıkıntısı en çok hangi ülkeleri etkiler?

Ülkeleri üç kategoriye ayırırsak, ilki kısa vadede bu tsunamide sığınacak limanı olanlar yani yeterli döviz rezervi veya rezerv karşılama oranı olanlar. Çin, Rusya, Suudi Arabistan gibi…

İkinci kategori rezervi çok yüksek olmasa da kendi parasını vererek FED’den swap limiti alabilmiş olan ülkeler. Brezilya, Kore, Meksika artık bu kategoride.

Üçüncü kategoride ise hem rezervi borcuna göre düşük hem de swap imkanı olmayanlar var. Bu ülkeler ise finans dünyasının son yıllardaki “olağan şüphelileri” Türkiye, Hindistan, Güney Afrika, Arjantin gibi ülkeler.

Bu krizi atlatmak için itibarlı program lazım


- Türkiye bu krizin altından nasıl kalkabilir, nasıl kaynak yaratabilir?

Türkiye dahil tüm ülkeler öncelikle yerel para arzını artıracak. Vatandaşların sağlığını tam gözetecek, sonra evde oldukları sürede işlerini kaybetmesine engel olacak, işini kaybedene destek olacak, tedarik zincirlerini sağlıklı tutacak, küçük esnafını, KOBİ’lerini, şirketlerini ve bankalarını koruyacak.

Bunların hepsi de para demek. Önemli olan bu para arzının enflasyonist olmaması için itibarlı bir program çerçevesinde yapılması.

MB rezervleri kur 6 TL’yi geçmesin diye harcandı


- Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin az olması bu süreçte sorun yaratır mı?

MB’nin rezervlerinden son bir yılda 40 milyar dolar, kur 5.60 lira veya 6 lirayı geçmesin diye harcandı. 40 milyar dolar bugün kasada dursaydı Türkiye önemli bir süre kazanırdı.

Öte yandan, 15 yıldır biriken 40 milyar TL ihtiyat akçesi de seçim yılında harcandı. Bu parayla 3 ay SGK’lı çalışanların yarısına asgari ücrete yakın kısa çalışma ödeneği verilebilirdi.

Eline geçeni verimsiz harcayan bir yönetimin şeffaf olmadan para arzında yapacağı artışın başka sorunları tetiklemesi kaçınılmaz.