Türkiye’nin önemli meslek örgütlerinden biri olan Basın Konseyi, kuruluşunun 33’üncü yıldönümünü yarın üyeleriyle birlikte kutlamaya hazırlanıyor. Basın Konseyi’nin 7 yıldan bu yana başkanlığını üstlenen Pınar Türenç’le buluştuk. Gazetecilikte 45 yılını geride bırakan Türenç, Basın Konseyi’nin ilk kadın başkanı. Türenç’le gazeteciliğin geldiği noktayı konuştuk...

- Basın Konseyi demokrasi mücadelesi veriyor...

Ülke demokrasiden giderek uzaklaşıyor. Parlamenter rejime dönülmeli. Tek adam, tek ses, tek yönetim egemen olunca da bundan en fazla etkilenen elbette basın oluyor. İletişim özgürlüğü olmadan demokrasiden söz edemeyiz. Özgür ve sorumlu medya, toplumların sigortasıdır.

- Medyanın sorunlarını en iyi bilenlerdensiniz…

Bugün Türkiye’de haklar ve özgürlükler kadar yargı da örselenmiş durumdadır. Ancak bu değerlerden vazgeçecek değiliz. Mücadelemiz işte tam da bu uğurda sürüyor. Mutlaka özlediğimiz günlere, demokrasiyle nefes aldığımız iklime kavuşacağız.

Ünlü gazeteci Pınar Türenç, 7 yıldır Basın Konseyi’nin başkanlığını yürütüyor.


- Uyarılarınız önemli…

Medyanın inandırıcılığını kaybetmemesi, itibarını koruması gerekir. Bunun için de basın etik kurallarının, basın meslek ilkelerinin önemi büyük. Nerede basın özgürlüğü ihlali varsa, derhal tepkimizi gösterip ifade ve basın özgürlüğü için farkındalık yaratıyoruz. Etik kural ihlallerine bağlı şikayet başvurularını bir kuyumcu titizliğiyle Basın Konseyi Yüksek Kurulu’nda görüşüp, sonucu şeffaflık ilkesiyle ‘uyarı’ veya ‘kınama’ olarak kamuoyuna açıklıyoruz. Son 7 yılda 742 şikayet dosyasını karara bağladık.

- Gerçekleri öğrenme hakkı, anayasanın güvencesi altında değil mi?

Biz halka karşı yükümlüyüz ve halk da haklarının farkında olmalıdır. Sadece beğenmediği gazeteyi almayarak tepki koymak yetmez. Halk, her platformda haklarına sahip çıkmalı ve takip etmelidir. Yazarına, çizerine, gazetecisine sahip çıkmalıdır.

- 2019 nasıl geçti?

Ne yazık ki 2018 yılından daha iç açıcı tabloyla tamamlayamadık. Yine basın özgürlüğüne darbeler vuruldu, gazetecilere cezalar yağdırıldı.

- SÖZCÜ de bu konuda aslan payını (!) aldı…

SÖZCÜ Gazetesi yönetici ve yazarlarına verilen cezalar Türkiye’nin dışarıdaki ayıbıdır, utancıdır. Başımızı bir daha eğdiler. Soru sordurulmayan, eleştirel gazeteciliğe izin verilmeyen Türkiye’mizin bir an önce normalleşmesi hedefimizdir. Dünyanın en büyük gazeteciler hapishanesi olmamızı içimize sindiremiyoruz. Yargıya güven kalmadı, çelişkili halleri herkeste tedirginlik yaratıyor. Bugün tahliye edilen kişi, yarın tutuklanabiliyor.

Medya ateş çemberinden yaralı ama sağlam çıkacak


Pınar Türenç, basın üzerindeki iktidar baskısının yol açtığı işsizliğe de dikkat çekti ve şu bilgiyi verdi:

“Türkiye’de 12 bin gazeteci işsiz kaldı. Gazeteler, TV’ler kapandı, kapatıldı. Devlet ilan ve reklamlarının yandaş medyaya nasıl pay edildiğini sağır sultanlar duydu. Yılların sarı basın kartı, gazetecilerin aidiyet duygusuyla mesleğinin bağıydı. Ona da turkuaz rengiyle keyfilik yükleyerek, yıktılar. Şimdi o kartları istediklerine vermeyi dayatıyorlar. Kabul edilemez bu dayatmalara karşı koymak da her gazetecinin görevi olmalıdır. Türk basınının geçtiği bu ateş çemberinden yaralı ama sağlam çıkacağına inanıyorum. Gazetecilerin faaliyetlerinin terör faaliyetleri olarak görülmediği aydınlık yarınları geleceğimiz için kurmak görevimizdir.”