Eğer ülkenin yasaları amaç dışı arazi kullanıma müsaade etmeseydi...


Yapılar denetlenseydi, kaçak yapılı binalara imar afları olmasaydı...


2B yasaları tarım topraklarına uygulanmasaydı... Göç engellenseydi...


Bayraklı’daki gibi yapılar alüvyon (balçık) üzerine kurulmasaydı...


Gölcük’te, Bingöl’de, Van’da, İzmir’de bu kadar acı yaşanmazdı


Alüvyon: Akarsuların taşıyıp yığdıkları balçık, kil ve benzeri çok ince taneli şeylerin kum ve çakılla karışmasıyla oluşan yığın...

Tespit: AFAD depremin büyüklüğünü 6.6 ve depremin etkisinin en çok İzmir körfezine açılan Bayraklı ve Bornova ilçelerinde gözlendiğini belirtti. Uzmanlar depremin bu ilçelerde etkili olmasının en büyük nedenini alüvyon dolgulu yumuşak zeminli bölgeye denetimsiz ve deprem kurallarına aykırı yapılaşmadan kaynaklandığını belirtiyorlar.

Peki çözüm ne?



KAĞIT GİBİ YIKILAN EVLER

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş toprak bilimiyle uğraşan Cumhuriyet aydını... Ortaş tane tane anlattı: “Depremlerde can kayıpları neden daha çok tarım toprakları üzerinde yapılan yapılarda gerçekleşiyor?” sorusuna şu yanıtı verdi: “... Tarım alanları üzerinde yapılaşmaya gidilmesi kesinlikle yasaklanmalı ve tarım toprakları amacına uygun olarak kullanılmalıdır. Denetimsiz yapıların yer aldığı tarım alanları üzerindeki binaların kağıt gibi üst üste yığılmış görüntüleri basına yansıyınca son 30 yılda ülkemizde gördüğümüz bütün depremlerde yıkılan binaların yıkılma nedeni olarak görülen tarım alanlarına yapılan çarpık kent yapılaşması hatırlandı. Genelde tarım toprağı ve alüvyon dolgulu zeminli ortamların depremde, deprem dalgalarını absorbe ettiği belirtiliyor.

Deprem coğrafyasındayız... En son 1999 büyük Marmara depremini yaşadık...

KIYILARIN DOLDURULMASI...

İzmir’de ne oldu? Söz, Prof. İbrahim Ortaş’ta: “Bayraklı İlçesi denize yakın eski bir bataklık ve tarım yapılan bir bölge. Geçmişte denizsel dolgu, balçık ve alüvyonların bulunduğu bir alan iken daha sonra kıyıların doldurulması ve suyun da çekilmesi ile bölge hızla denetimsiz olarak konut alanlarına açılmış. Geçen yüzyılda hızla artan nüfus, kırsaldan kentlere göç ve kentlerin çevresinde gerçekleşen gecekondulaşma ile yönetmenliklere uygun olmayan bir yapılaşma anlayışı gelişmiş.”

ZEMİN MEKANİĞİ HESABI

Ortaş Hoca, aynı şiddette yaşanan depremlerin gelişmiş ülkelerde neden az verdiğini de şöyle anlattı: “Çok net bir fark var! Aynı şiddetteki depremlerin gelişmiş ülkelerde yol açtığı zararlar karşılaştırıldığında, yapılarımızın, tarım toprakları ve dolgu malzeme üzerinde zemin mekaniği hesapları yapılmadan, kullanılması gereken demir ve çimentonun ölçülere göre olmaması ve denetimsizlik sonucu yıkılması ile ülkemizin az gelişmiş bir yapı sergilediği görülmekte.”

İMAR AFLARI OLMAMALIYDI

Hayatı toprak, jeoloji, ekolojiyle geçen Prof. İbrahim Ortaş yaşananların nedenini de şu cümlelerle sıraladı: “Yıllardır tarım topraklarının amaç dışı kullanılmaması için başta Ziraat Mühendisleri Odaları ve ilgili bilim insanları olarak çırpınıyoruz. Ekolojinin, jeolojinin, bilimsel bilgi birikimi ve deneyimler dikkate alınmadan yapılan ve yaşanan yanlışların mutlaka bir gün olumsuz bir etkisi ortaya çıkacaktır uyarısı yapılıyor. Eğer yasalarımız amaç dışı arazi kullanıma müsaade etmeseydi... Yapılar denetlenseydi... Denetimsiz, kaçak yapılı binalara imar barışı (afları) olmasaydı... 2B yasaları tarım topraklarına uygulanmasaydı... Bu yapılar alüvyon dolgu üzerine kurulamazdı. Gölcük’te, Düzce’de, Bingöl’de, Van’da, İzmir’de toprak zemin üzerindeki evler yıkılmaz, bu kadar da acı ve gözyaşı belki yaşanmazdı.”

KENT ÇEVRESİNDE EV OLMAZ

İbrahim Ortaş’ın “Kırsal kalkınma projesi olsaydı bunlar yaşanmazdı” cümlesi de dikkat çekici: “1950’lerden bu yana siyaset göçe izin verdi. Kentlerin çevrelerine yığılmış insanlar, kaygan zeminde yaşamaya başladı. Deprem işte buraları vuruyor. Bu yüzden kırsal kalkınma diyorum. Devlet insanları bulunduğu yerde tutmalıydı. Yumuşak toprağın üzerine evin sonuçlarını yaşıyoruz. Bütün inşaat mühendisleri toprağı bilmeli. Tarım toprağı beslenmek içindir. İnşaat için değil. Gıda kaynağı sorunu ortaya çıktığında bunu tarım toprağıyla yenersiniz.”

ÖLÜMLERİN SORUMLUSU KİM?


Prof. Ahmet Ercan’ın, “Bir ülkede ekonomi ne kadar bozuksa deprem o kadar öldürücü olur. Bir ülkede yoksulluğu yenmedikçe depremlerin adı ölüm olur. İnsanlar istedikleri için kötü ev yapmıyorlar” cümlelerini hatırlattığımda İbrahim Ortaş şöyle dedi: “Başta denetimsizlik, gelişi güzel ranta kurban edilmiş doğa, çarpık kentleşme ve sosyolojik gelişme ile depremin yarattığı zarar arasında doğrudan bir ilişki bulunmakta. Toplumsal suç ortaklığı nedeniyle kurallara uyan bir toplum olmayı talep edemedik. İzmir’in ve özellikle depremin en fazla etkilediği alanın tarım toprağı olduğu ve imar barışından en çok yararlanan ilçe olduğu belirtiliyor. O zaman bu ölümler ve maddi manevi zararın sorumlusu kim?”

Ahmet Ercan

Toplumsal suç ortaklığımıza karşı çözüm: Bilimsel verileri kullanmak


İbrahim Ortaş’ın çözümü de anlattıkları gibi net: “Hepimiz toplumsal suç ortaklığı içinde bulunuyoruz. Bütün bu olgular doğrudan eğitim ve toplumsal sorumluluk ve farkındalıkla ilişkilidir. Ancak ne yazık ki gün be gün başta eğitim olmak üzere birçok alanda sorunlar büyüyor. Maalesef sorunları organize sistematik bir anlayışla çözmeyi başaramadık. Yaşanan sorunlar, yöntemler ekseninde masaya yatırılıp enine boyuna irdelenememekte. Deprem konusunda dünya çapında bilim insanlarımız ve uzmanlarımız var ve her ortamda olası tehlike ve sorunları anlatıyorlar. Ne yazık ki, konunun ilgili uzman görüşleri dikkate alınmıyor/alınmadı. Sivil toplum örgütleri görüşlerini belirtiyor ancak onları dinleyen yok gibi. Yine de bu tür olaylar olmadan, inşallah bilimsel veriler ekseninde sorunlarını çözen, bilimsel bilgiler ekseninde bazı kestirimlerde bulunmayı başarırız. Her şeyden önce kurallı bir toplum olmayı başarırız, başarmalıyız.”

“Van’da renkli tarım toprakları üzerine yapılan evler harabeye dönmüştü”


Toprağı iyi tanıyan İbrahim Ortaş’ın şu tespitleri de çarpıcı: “Van depreminden hemen sonra kameralara yansıyan görüntüler daha önce duyulan ‘deprem öldürmez binalar öldürür’ sözünü bir kez daha hatırlattı. Erciş’ten yansıyan sandviç türü yassılaşmış ve üst üste yıkılmış yapılardı. İnşaat mühendisleri binaların nasıl üst üste kâğıt gibi yıkılma nedenlerini daha iyi anlatacaklardır. Van’ın kuzeyindeki beyaz materyalin aksine güneyde kırmızı renkli tarım topraklarının üzerinde yapılan evlerin yıkıldığı görülüyordu. Daha önce Muş, Elazığ, Kütahya-Simav ve daha eski Yalova depreminde tarım topraklarının üzerinde yapılan binaların yıkıldığı gözlenmişti. Genelde müteahhitlerin yaptığı binaların bilindik anlayış sonucu yıkılmakta olduğu söylentisi de yaygındı.”