PKK/YPG, ABD’YE ÇAĞRI YAPTI, ANKARA NE YAPACAK?




Hukuk ve ekonomi reformu...

Bülent Arınç’ın açıklamaları ve istifası...

Mehmet İhsan Arslan’ın AKP’de disipline sevk edilmesi...

Cemil Çiçek’in açıklamaları...

Galip Ensarioğlu hakkında soruşturma ve takipsizlik...

Bütün bunlar bir haftada yaşandı... Hem de iktidar partisinde... Tartışmanın temelini, ‘Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Kürt sorunu’ oluşturdu! Bu arada konunun muhatapları olduğunu iddia eden düşünce kuruluşları da raporlar yayımlamaya başladı...

Tarih 25 Kasım 2020...

Yönetiminde ‘darbeci’ para spekülatörü George Soros, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz gibi isimlerin olduğu Belçika merkezli Uluslararası Kriz Grubu (ICG), üç gün önce, “SDG, Kuzey Doğu Suriye’de istikrar için uygun bir yol arıyor” başlığı ile bir yorum-analize imza attı. Ana omurgasını PKK’nın oluşturduğu SDG’nin, Amerika’dan ‘arabulucu’ olmasını istedi. PKK’lı Mazlum Kobani (SDG komutanı) şu cümleleri kurdu: “... ABD-Türkiye ilişkilerinin retoriğin ötesinde stratejik olduğunu anlıyoruz. ABD hava korumasının devam etmesini istiyorsak Ankara ile gerilimi azaltmamız gerektiğinin farkındayız. Bizim tutumumuz aynı: Türkiye’nin bize yönelik saldırganlığına rağmen, Türkiye ile güvenlik ötesinde her türlü karşılıklı anlayışa açığız. Ve ABD’nin bu konuda arabulucu ve garantör olmasını istiyoruz...”

Devam edelim...

‘Türkiye isteksiz olabilir’


Uluslararası Kriz Grubu, Türkiye’nin ‘arabuluculuk’ teklifine sıcak bakmayacağını söylüyor: “... Yine de, Ankara’nın, SDG ile taktik bir uzlaşmaya ilgi göreceğini hayal etmek çok zor. Aynı şekilde, ABD’nin arabulucu rolü oynayıp oynayamayacağı belirsizliğini koruyor. Şu an için ABD, DSG ile ENKS (Barzani vs.) arasındaki müzakereleri teşvik etmekle sınırlı kaldı. Ancak Ankara’nın ABD karşıtı söylemi, Rus S-400 hava savunma sistemini satın alması ve Suriye’nin kuzeydoğusundaki sert çizgisi, onu Washington’da birkaç müttefikle sınırlı bıraktı. Türkiye, ABD’yi arabulucu olarak kabul etmekte isteksiz olabilir. Ankara açısından bakıldığında, SDG’ye son altı yılda sunulan ABD desteği ve koruması, YPG önderliğinde özerk bir yönetimin varlığına örtük bir yeşil ışık yaktı ve PKK’nın Türkiye’ye karşı savaşına stratejik derinlik kazandırdı.”

Son bölüm ise önemli...

Mekik diplomasisi...


Uluslararası Kriz Grubu, yeni seçilen ABD Başkanı Biden ve yönetimine şu çağrıyı yapıyor: “... ABD askerlerinin geri çekilmesinin ardından kuzeydoğu Suriye’de şiddetli patlama risklerinin en aza indirilmesi, neredeyse kesinlikle YPG ile Ankara arasında aktif ABD mekik diplomasisi gerektirecektir. Washington, Suriye’de kalan nüfuzunu ve varlığını, Türkiye’nin ve SDG’nin kuzeydoğu Suriye için bir son devletle ilgili endişelerini gidermek için kullanmalıdır.”

Peki bu endişeler nasıl giderilecek? Yorum-analize göre şu yapılmalı: “... ABD arabuluculuğunda yapılacak herhangi bir düzenlemenin Ankara’nın iki ana önceliğini ele alması gerekecektir: Türkiye veya Suriye’nin SDG kontrolündeki bölgelerden yayılan saldırılar da dahil olmak üzere, sınırının güneyinde bir PKK silahlı varlığını ve faaliyetini önlemek... Türkiye’nin var olduğunu iddia ettiği gibi, YPG’nin PKK’ya silah tedarikine son vermek. ABD’nin ayrıca SDG’yi Suriye konusunda uluslararası destekli siyasi görüşmelere sokmaya yardım etmesi gerekebilir. ABD, karşılıklı olarak kabul edilebilir bir son oyun tanımlamak için Ankara ve SDG (PKK/YPG) ile birlikte çalışmalı, ardından bu amaca yönelik taktik adımlar konusunda anlaşmaya varmaya çalışmalıdır.”

SONUÇ: Bu yorum-analiz ya da rapor bize 2010’larda yaşanan ‘Açılım’ sürecini hatırlattı. PKK yine uluslararası güçlerin başta ABD’nin devrede olmasını istiyor! Bakalım Türkiye ne yapacak?