Gazetecilik ve gazeteciler için sert, zor bir haftayı geride bıraktık.

“Bıraktık” demek sona erdi anlamına gelmiyor. Suriye yenilgisiyle iktidarın meşruiyet erimesinin hızlandığı bu günlerde, gözaltı ve tutuklama dalgalarıyla şiddetlenen medya kuşatmasının süreceğini düşünenler mevcut.

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile muhabir Hülya Kılınç Libya’da şehit olan MİT personelinin -daha önce TBMM’de basın açıklamasıyla duyurulmuş- kimliğini ifşa ettikleri gerekçesiyle tutuklandı. Odatv yayınına BTK kararıyla erişim toptan durduruldu.

Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç.


Yeni Çağ yazarı Murat Ağırel, aynı konuda sosyal medya -daha sonra hesabı yasadışı biçimde ele geçirilince silinen- paylaşımı nedeniyle mahkemece adli kontrolle serbest bırakıldı. Bir gün sonra eski kayınvalidesinin evine baskın düzenlendi. Hakkında tutuklama kararı çıkarılan Ağırel, ifade vermeye mahkemeye gitti.

GÖZDAĞI, YILDIRMA

Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser de aynı konudaki yayınları dolayısıyla, ifadeleri alınıp tutuklanma talebiyle sevk edildikleri mahkemede serbest bırakıldı, savcının itirazı üzerine sonra yeniden ifadeye çağrıldılar. Keser ve Çelik tutuklanıp cezaevine gönderildi.

Odatv, Yeni Çağ, Yeni Yaşam gibi durdukları zemin ile politik görüşleri farklı olan medya kuruluşları ile gazetecileri eş zamanlı olarak hedefe koyan operasyonların görünürdeki nedeni, Libya’da şehit olan MİT personelinin defin törenine ilişkin haberler. Ancak kaçma şüphesi, delilleri karartma ihtimali bulunmayan kişilere yönelik gözaltı ve tutuklamalarla izlenen usuller, maksadın başka olduğunu anlatıyor.

İfadeye çağrıldığında gelebilecek durumdaki gazetecilere karanlıkta ev baskınları düzenlemek, kendi isteğiyle adliyeye gidenleri tutuklamak, ya da ifadesi alınıp bırakılanlar hakkında 24 saat arayla tekrar yakalama ve tutuklama kararı çıkarmak; sindirme ve yıldırma etkilerini de amaçlıyor.

Asıl korkuyu gazetecileri hedefe oturtan, cezaeviyle korkuttuğunu düşünen yapıların yaşadığını, korkularının kaybedecekleri şeylerin çokluğundan kaynaklandığını biliyoruz. Güce tapınan bu yapılar bir gün kendilerinin de çıkar bağı bulunmayan gazetecilere ihtiyaç duyabileceklerini bilmiyor ya da umursamıyor.

Ama hatırlatmak iyidir. Hayat eninde sonunda bir gazeteci için “içeriden” boyun eğmeden çıkmakla, alçalarak çıkmak arasındaki haysiyet farkını hepimize gösteriyor.

‘Metastaz’ ve ‘Sarmal’


Pehlivan ile Terkoğlu, FETÖ yapılanmasının yargı ve güvenlik bürokrasisinde güçlü olduğu 2011 yılında, gazetecilik yapmanın bedelini 19 ay tutuklulukla ödedi. Bugün iki Barış’ın FETÖ sonrası tarikatlar ve devlet içindeki tarikat yapılanmaları kavgasını anlattığı “Metastaz” isimli kitabı büyük ilgi görüyor. Yeniçağ yazarı gazeteci Murat Ağırel de yeni yayımlanan “Sarmal” isimli kitabında kamu kaynaklarının İslamcı vakıflar arasında nasıl rant mücadelesine zemin oluşturduğunu anlatıyor.

Murat Ağırel


İktidar nimetlerinden beslenenler, iktidar nimetlerine sırtını dönerek bedel ödemeyi göze alarak sadece gazetecilik yapmanın ne demek olduğunu anlayamaz. Bütün meslektaşlarımıza geçmiş olsun.

İnternete sahip olamamak


2008 ve 2018 iktidar ile medya sahipliği ilişkisinde iki kritik dönemeçtir.

2008’de Sabah-atv grubu 1.1 milyar dolara el değiştirdi. Bu tutarın 750 milyon dolarlık kısmı (375’er milyon dolar) Vakıfbank ile Halkbank kredileri finansmanıyla sağlandı.

2018’de Doğan Medya Grubu yine 1.1 milyar dolara el değiştirdi. Bu tutarın 700 milyon dolarlık kısmı Ziraat Bankası kredisi finansmanıyla sağlandı.



Halkın çıkarları için soru sormayacak, toplumu aydınlatmayacak, vergilerinin nasıl çalındığını anlatmayacak bir medya düzeni için yapıldı bu iki büyük mali operasyon.

Onlarca gazete ve TV’nin propaganda aygıtı haline gelişinin ne büyük bir güç olduğunu hatırlamak için önceki ve şimdiki içeriklere bakmak yeterli.

Gelgelelim iktidara yüzde 90’a sahip olmak yetmiyor. Kendi medyasını inşa ederken Hazine sermayeli kamu bankalarına başvuran iktidarın, söz konusu internet olduğunda ezberi bozuluyor.

İsterse bütün Hazine’yi bütün bankaları emrine amade kılsın, kanalları erişime kapatsın: Bir iktidarın dijital gazeteleri, siteleri, sosyal medya ağları, kanallarıyla kağıt baskı gazetelere benzemeyen, etki gücü toplumun kılcallarına inen interneti bütünüyle ele geçirmesi imkansız.