Kaç gündür hepimizin gözü kulağı deprem felaketi yaşanan Elazığ/Malatya hattında.

Hükümet de yerel yönetimler de seferberlik ilan etmiş durumda. Arama kurtarma ekipleri, AFAD, Kızılay en hızlı şekilde deprem bölgesine ulaştı. Hasarın fotoğrafı mümkün olan en kısa zamanda çıkarıldı. Ekipler organize bir şekilde yıkılan binalara dağıldı. Peşi sıra kurtarma haberleri gelmeye başladı. Ben yazıyı yazarken tam 45 kişi enkaz altından sağ çıkarılmıştı. Onların haberleri yüreğimize su serpti.

Türkiye’nin dört bir yanında yardım kampanyaları organize edildi. Depremzedelere gösterilen dayanışma, zor zamanlarda bir olma kapasitemizi gösterdi ve hepimizi mutlu etti.

★★★

“Marmara depremi gibi çok büyük ölçekli bir depremde bu kapasite yeter mi, aynı başarıyı gösterebilir miyiz?” soru işaretini de muhafaza ederek, bu olanlardan şunu çıkarmak mümkün:

Türkiye, deprem sonrasına hazırlıklı. Kriz yönetimi konusunda, yaşanan acı deneyimlerden dersler çıkarmışız. Arama/kurtarma, felaket bölgesine hızlı müdahale, iletişim dahil ihtiyaçların belirlenip karşılanması gibi konularda ilgili bütün kurumlar bürokrasiye takılmadan harekete geçebiliyor.

Peki ya deprem öncesi?

Maalesef üzerinde milyonlarca insanın yaşadığı yüzlerce yerleşim yeri bulunan iki büyük fay hattının geçtiği Anadolu’da “hazırlıklıyız” ifadesini deprem öncesi için kullanmak mümkün değil.

Elazığ’da çekilmiş hava fotoğraflarına baktınız mı hiç?

Aynı zemin üzerinde yan yana, hatta bitişik yapılmış binaların bazıları yere yapışmış ama yanlarındaki binalar dimdik ayakta.

O tür fotoğrafların olduğu yerlerde yıkımın depremin şiddetinden ya da zeminden kaynaklanmadığını, sorunun inşaatta olduğunu anlamak için inşaat mühendisi olmaya gerek var mı?

Bakın, son depremin merkez üssü Sivrice’de çok büyük hasar yok.

Neden biliyor musunuz?

Yakın geçmişte yaşanmış iki büyük deprem, hem devleti hem vatandaşları önlem almaya sevk etmiş. Binalar depreme dayanıklı hale getirilmiş.  Haliyle de bu büyük depremin merkez üssünün tam üzerinde kurulu o şirin ilçede sadece 10 civarında yapı hasar görmüş.

★★★

Bundan sonra başta İstanbul olmak üzere deprem riski büyük olan bütün illerimiz için hepimiz elimizi vicdanımıza koymalıyız.

Olası İstanbul depreminde karşımıza çıkacak yıkımın, (en iyimser tahminle bile) Elazığ ve Malatya’da oluşan yıkımın binlerce katı olacağını kendimize itiraf etmeliyiz. Ülkenin bütün kaynaklarını vakit kaybetmeksizin kentsel dönüşüme aktarmalıyız.

Depremde yerle bir olacak binaların hepsini içinde oturan vatandaşlar da devlet de yerel yönetimler de biliyor.

Onların yerine yapılacak yeni binalar için “ne kadar rant elde ederiz” diye değil “ne kadar sağlam yaparız” diye bakarsak bütün sorun çözülür.

Aksi halde yaklaşan deprem, Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi adlı eserinde anlattığı cinayet gibi, göstere göstere gelecek bir cinayete dönüşecek.

Depremle ilgili öykümüz Kırmızı Pazartesi’ne dönmesin!

HÜZÜNLÜ BİR AYDIR OCAK


Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink ocak ayında katledilmişti. Bu yüzden ocak ayı biz gazeteciler için hüzünlü bir aydır. Yaşamlarını gerçeği ortaya çıkarmaya, demokrasiyi yaşatmaya/büyütmeye ve hak savunuculuğuna adamış gazetecilerin ödediği bedellerin ağırlığını, gerçek anlamda yapıldığında gazetecilik mesleğinin zorluğunu bu ay içinde daha fazla hissederiz.

Ne yazık ki biz basın şehitlerimizi anarken Basın İlan Kurumu’nun bazı gazetelere uyguladığı ilan ambargosu ve İletişim Başkanlığı’nın Evrensel ve Birgün gazetelerinde çalışan meslektaşlarımızın basın kartlarını iptal etmesi de yine bir ocak ayında iki ayrı cinayet olarak basın tarihine eklendi.

Bu kararları alan değerli yöneticiler bilmeli ki gazetecilik ilanla, kartla değil, gerektiğinde yaşamını yitirmeyi göze alacak büyüklükte bir yürekle yapılıyor.

TEŞEKKÜRLER


Bir süre Genel Başkan Yardımcılığı ve Ankara Şube Başkanlığı yaptığım Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin Eskişehir Şubesi bu yıl basın ödülünü verdiği gazeteciler arasına beni de eklemiş. Tepebaşı Belediyesi’nin desteği ile düzenlenen Uğur Mumcu Anma Gecesi’nde aldığım bu ödülü hak ettim mi bilmiyorum ama üzerime büyük sorumluluk yüklediğini, benim için çok değerli ve anlamlı olduğunu belirtmek isterim. Teşekkürler ÇGD.