18 yıldır AKP iktidardadır. Üstelik anketlere göre, hâlâ seçmenin en fazla tercih ettiği siyasi partidir. Bu başarının amili, tereddütsüz Başkan R. T. Erdoğan’dır. Süleyman Demirel’in benzetmesiyle “Siyaset rodeo gibidir.  Bindiğiniz hayvan, siz üstünde durmak isterken sizi üstünden atmaya çalışır.” 

Siyasette başarının ölçüsü, iktidarda kalınan süredir. Eksikleri olsa da Türkiye, demokrasiyle yönetilmektedir. Demokrasi, “halkın kendi kendini yönetmesi” demektir. Bunu da iktidara getirdiği siyasiler vasıtasıyla yapar.

Demokrasinin en büyük faydası, seçilmiş yöneticinin sevap ve günahlarına çoğunluğun ortak olmayı kabul etmesidir. Oy vermenin somut anlamı da budur. Çoğunluğun ortaklığı, iktidarın tabanıdır. Taban ne kadar genişse, siyasi istikrar da o kadar kavidir. Sarsıntılara rağmen Türkiye, siyaseten istikrarlıdır. Siyasi istikrar, ülke ekonomilerini krizlere dayanıklı yapar.

AKP YENİ OSMANLI’DIR

AKP’nin, diğer siyasi partilerden açık ara farkı “laikliğe karşı” olmasıdır. Bu özelliği onu içeride güçlü, dışarıda zayıf kılmaktadır. AKP’nin mali-iktisadi siyaseti Osmanlı’nın aynı, Cumhuriyet’i kuranların zıddıdır. AKP, yabancı sermaye bağımlısıdır. Borçtan hiç korkmaz. Sanayi yatırımlarının yabancı şirketlerle ortaklaşa yapılmasını ister.

Altyapı yatırımlarının finansmanı için de “kamu gelirlerini temlik ederek” dışarıdan parasal kaynak sağlar. Bunun için “kamu-özel sektör” işbirliği modelini kullanır. AKP ideolojisine göre “Zira paranın dini, imanı, milliyeti ve vatanı yoktur; para, paradır.” Hıristiyan Avrupa’dan borç alan halife padişahlar da aynen böyle düşünürdü.

İMTİYAZ DEVRİ VE İLTİZAM YOLUYLA YATIRIM FİNANSMANI

Turgut Özal zamanında sınırlı bir şekilde başlayan ve AKP döneminde kullanımı sınırsız bir şekilde genişleyen “dış borçla kalkınma” modeli tipik Osmanlı uygulamasıdır.  Osmanlı’da dışarıdan para alma, kapitülasyonlarla başlamıştır.

“Kapitülasyon, Osmanlı devletinin, yabancı uyruklara bir giriş parası ve her yıl da haraç ödemeleri karşılığında kendi topraklarında ticari faaliyette bulunma izni vermesi” demektir. Bu izinler daha sonra, “yatırım yapma şartıyla” tekel imtiyazı bahşetmeye kadar gitmiştir. Cumhuriyet’in millileştirdiği, AKP’nin yabancıya sattığı Tekel (Régie Nationale Des Tabac Et Des Allumettes) böyle kurulmuştur.

Araç muayene tekeline sahip “TÜVTÜRK istasyonları” böyle kurulmuştur. Elektrik dağıtımını özelleştirmenin esas amacı dıştan para getirtmektir. Osmanlı, vergi ve harç toplamayı da özelleştirmişti. Buna da iltizam denirdi. Mültezimler arasında imtiyazlı işletmeciler de vardı. Ama çoğunluğu vergi tahsildarıydı.

Günümüzde de mesela havalimanı, köprü veya tünel işleticileri çağdaş mültezimlerdir. Topladıkları hasılatları yetmezse, üstünü devlet tamamlar. Bunun karşılığında ya devlete peşin para verir ya da havalimanını, köprü ve tünel benzeri yatırımlarını hem yapar hem finanse ederler.

Son söz: Alacağından vazgeçmek, ödeme yapmaktır.