Sevgili okurlarım, her ülkenin ulusal bayram günleri vardır. Bu günler gerek toplum ve gerekse devlet tarafından kutlanır.

Bizde ise bu iktidar döneminde her şey tersine döndü.

Ulusal bayramlarımızın kutlanmasından vazgeçildi.

Bırakın vazgeçilmesini, bir sürü yasaklar getirildi.

Niçin?..

Çünkü her ulusal bayramda Mustafa Kemal Atatürk’ün adı ve izi var.

Bunların ise hepinizin bildiği gibi Atatürk ismine alerjisi var.

★★★

Şimdi Van Gölü kıyısındaki Ahlat’ta Malazgirt Savaşı’nın 949. yılını cümbür cemaat kutluyorlar.

Toplumun, milletin benimsemediği bazı günleri zorlama ile kutlamaktan hiç kimse, hiçbir iktidar sonuç alamaz.

Ama bu olayın dahası da var!

Bu yılki kutlamalar için devletin ve milletin parasını bir kez daha saçıp Ahlat kıyısında göle nazır görkemli bir saray daha yaptırdılar.

Yüzlerce dönüm arazi üzerine kurulan son derece lüks, şatafatlı bir yapı.

Bu iş için çok büyük paralar harcandı.

Ne kadar harcandığını bilemiyoruz. Rakam özellikle gizleniyor.

★★★

Peki ama bu Ahlat sarayı bundan sonra ne işe yarayacak? Diyelim ki Malazgirt’i bu yıl kutladılar, gelecek yıllarda da iki gün boyunca kutlayacaklar, peki ama sonra ne olacak?

O arazi ve saray binalarında çok sayıda personel yılın 360 günü görev yapacak.

Lüks binaların, o yeni sarayımızın bir sürü bakım ve onarım giderleri olacak.

Yani bu efendiler (beyefendiler ve hanımefendiler) senede bir kez Malazgirt’i kutlayacak diye milletin parasını böyle har vurup harman savurmak ayıp değil midir, günah değil midir?

Oraya harcanan gereksiz paralarla Türkiye’nin dört bir yanında nice okullar, nice hastaneler yapılırdı.

★★★

Ülkemizi yıllardır yönetmekte olan bu kimselerin tuhaf, vazgeçilmez bir tutkusu
var.

Saraylarda yaşamak!

İstanbul, Ankara, Marmaris ve şimdi de Ahlat’ta hep bunu yapıyorlar.

Oysa çoğunun geçmişini az ya da çok biliyoruz.

Orta direk, hatta fakir aile çocukları.

İktidar olana kadar zihinlerinde böyle bir saray aşkı falan asla yoktu.

Ya da vardı ama milletten gizlemeyi başarmışlardı.

Bu lüks ve şatafatlı yaşamı rüyalarında görseler hayra yormazlardı. Ne zaman ki iktidarı ele geçirdiler, bu özlem bilinçaltlarından fışkırdı ve topluca saraylara yerleştiler!

★★★

Malazgirt şenlikleri devam ediyor. Araziye 37 adet kıl çadır ve han çadırı kuruldu, okçuluk ve at binme gösterileri yapıldı.

Dünya liderimizle birlikte Devlet Bey onuruna da oklar atıldı, atlar kişnedi, mehter takımları gümbürdedi...

Son üç ok Alparslan, Fatih ve dünya liderimiz için atıldı.

26 Ağustos Zafer Haftası’nı soracak olursanız, tık yok...

Zira orada Atatürk var!

Ankara’ya döndüklerinde göstermelik bir 30 Ağustos kutlama mesajı yayınlarlar, olur biter.



Sevgili okurlarım, bir salgınla baş etmeye çalışıyoruz, aynı zamanda 83 milyon insanımız üzerinden oynanan acı bir komediye tanık oluyoruz.

Salgın giderek artıyor, yayılıyor.

Ölüm rakamları gizleniyor, toplumun gözü bu yolla boyanmak isteniyor.

Bir yanda, Türkiye’nin her tarafında bir sürü yeni yasaklar gündeme geliyor...

Öbür yanda ise iktidardan emir alan Futbol Federasyonu hiç utanıp sıkılmadan yeni bir açıklama yaptı:

“Ekim ayından başlayarak futbol maçlarına tribün kapasitesinin üçte biri oranında seyirci alınacak, statlardaki localar açılacak! Gelenler maske takacak, ateşleri ölçülecek.”

O maskelerin tribüne yerleşildiği anda çıkarılacağını bu Federasyon bilmiyor mu?

★★★

Peki böyle bir kararı niye aldılar?..

Çünkü bütün kulüpler batık durumda. Seyircisiz oynanan maçlar onları daha beter parasal bataklığa sürüklüyor. Futbolun baronları maçlar seyirciye açılsın diye baskı yapıyordu.

Şimdi bir düşünün!..

Bir yanda milletin sağlığı, öbür yanda baronların çıkar hesapları...

Bunlar ikinciyi tercih etti!



Bilim Kurulu üyesi olan değerli hocalarımızdan birinin sözlerini dün bizim gazetede okuduk:

“Kullandığınız maskeyi önce ağzınıza tutup üfleyin. Eğer balon gibi şişmiyorsa o maske işe yaramıyor demektir.”

★★★

Ne üflemesi, ne şişmesi hocam!

Piyasada satılan bez maskelerin tamamı tül perde gibi.

Neyi üfleyeceğiz, neyi şişireceğiz?

Üstelik çoğumuz aynı maskeyi günlerce, sadece göstermelik olarak, denetimlerde enselenip para cezası yemeyelim diye kullanıyoruz.

Ağzımızda burnumuzda ıslanıyor, zaten olmayan etkisi yine sıfırlanıyor ama aynı maske yine cebimizde...

Çöpe atmaya elimiz varmıyor, ya da aklımıza gelmiyor.

Hocam, üflediğimiz zaman balon gibi şişen maskeler piyasada varsa markasını, cinsini falan söyleyin de onu kullanalım!