Sevgİlİ okurlarım, elime önceki gün ulaşan bir okur mektubunu sizlere olduğu gibi, bir tek harfine bile dokunmadan aktarıyorum.

Almanya’dan yazan iş insanı okurumuzun adı Ali Koçyiğit.

İsmini acaba açıklasam mı diye epeyce düşündüm...

Çünkü Türkiye’de yaşıyor olsa bunları yazan iş insanının başına şu veya bu biçimde bir sürü dertler açılırdı.

Sonunda açıklamaya karar verdim...

Almanya’da yaşıyor olması bence yeterli güvencedir.

İşte o mektup:

★★★

“Sayın Emin Çölaşan beyefendi;

40 yıldır Almanyada yaşayan ve 30 yıldır serbest meslek sahibi olan bir insan olarak yazılarınızı her gün okuyorum.

Bugünkü (16 Haziran Salı günkü) yazınızda Türkiye’de artan korona vakalarını, Sağlık Bakanının çaresizliğini ve yaz aylarında yüz binlerce hatta milyonlarca yabancı turistin bu sene Türkiye’ye akın edeceğini yazmışsınız.

Sayın Çölaşan, ben de dahil olmak üzere konuştuğum yüzlerce insan, bu sene Türkiye’ye gelmeyi hiç mi hiç düşünmüyoruz.

★★★

Neden derseniz Sağlık Bakanı tarafından açıklanan rakamlara güvenmiyoruz.

Virüse yakalananların çok daha fazla olduğunu düşünüyor insanlar.

Ayrıca Almanya, Türkiye’de  içinde olmak üzere 160’tan fazla ülkeyi 31Ağustosa kadar Reisewarnung, yani gidilmesi tehlikeli ülke ilan etti.

Buna rağmen gidenler, bulunduğu  ülkede hastalandığı zaman geri getirilmiyor.

Ayrıca Hastalık Kasası hiçbir tedavi ücretini ödemiyor.

Zaten 31 Ağustostan sonra burada okullar açılıyor.

Yani Almanya’dan bu sene turist beklenmesin.

★★★

Ayrıca size Almanya’nın  iş yerlerine ve vatandaşlarına hiçbir ayırım yapmadan nasıl yardım ettiğini bizzat yaşayan bir iş insanı olarak anlatmak istiyorum.

Korona salgını başladığı zaman 18 Mart’tan itibaren iş yerimizi kapattık.

İki buçuk ay boyunca işçilerimizin maaşlarını İş Bulma Kurumu ödedi.

Benim işyerimde yedi kişi çalışıyor.

Hemen yardım olarak 15 bin Euro iki hafta içinde hesabıma yatırıldı.

Ayrıca 130 bin Euro kredi aldım.

10 seneliğine ve hiçbir bürokratik işlem olmadan.

Faiz oranı yüzde bir ve ödemesi iki sene sonra başlıyor.

★★★

Almanya Başbakanı Sayın Merkel’in konuşmalarını herhalde izlemişsinizdir.

(Vatandaşlarına) ‘Siz sağlığınıza dikkat edin, biz devlet olarak sizin yanınızdayız diyor.

★★★

Sayın Çölaşan, büyük devlet olmanın gereği işte budur.

Yoksa halkına İBAN göndererek 10 lira bağış istemek değildir.

Hoşçakalın.

Ali Koçyiğit.

★★★

Evet, Merkel ve Alman hükümeti tarafından bu kararlar alındı. Bizi yönetenler ise bu gerçekleri Türk Milletinden saklıyor, pembe tablolar çizip hepimizi uyutmaya kalkışıyor.

Ancak belki daha önemli olan, mektubun son cümleleri:

Büyük devlet olmanın gereği işte budur. Yoksa halkına İBAN göndererek 10 TL bağış istemek değildir!

★★★

Bizi yönetenler Biz bize yeteriz Türkiyem adı altında bir bağış kampanyası açtılar.

Haydi bakalım pamuk eller cebe deyip korona salgını için para toplamaya giriştiler.

Recep Bey bu kampanyada toplanan para miktarının iki milyar lirayı geçtiğini söyledi.

Yani eski parayla iki katrilyon.

Çok büyük bir rakam.

★★★

Kendisine ve hükümetine defalarca sorduk:

Topladığınız bu paralar şimdi nerede? Nereye harcadınız?

Tık yok!

Yandaş vakıf ve derneklere mi gitti, yandaş müteahhitlere mi, meçhul.

Bunlar başka bir ülkede yaşansa, sorumlulardan mutlaka hesap sorulurdu ama her zaman olduğu gibi burası Türkiye abicim!

★★★

Okurum Ali Koçyiğit bu konuda Almanya’da yaşadıklarını ne güzel anlatmış.

Demek ki Almanya’nın devleti, bizim buradaki devletle kıyaslandığında çok farklı!

İrili ufaklı iş sahiplerinin yanında çalışan işçilere sahip çıkılmış, işletme sahiplerine uygun koşullarda hemen krediler verilmiş, hiçbir kesim mağdur edilmemiş ve ekonominin çarkları adam gibi döndürülmüş.   

Palavralara, propaganda yalanlarına itibar etmeyelim, darısı başımıza diyelim!