Başka bir yanıyla yazayım. Gözü kör olsun saplantılı yönetim. İlk 10 yılı eldekileri yabancılara satarak, sıcak parayı yüksek faizle ödüllendirip, dış borç yiyerek ve başta tarım olmak üzere iç üretimi öldürüp “rantı bol ve bölüşmesi kaymaklı” diye inşaat sektörünü öncü yaparak geçirdiler.

Bizden olanlar.

Bize karşı olanlar.

Bu pasaklı, kirli model yeniden hortlatıldı: Bütün kamu kaynakları, teşvikler, destekler “bizden” dediklerine aktarıldı. Liyakat, alınteri ve emek horlandı. Yalan ve adam kayırma en yüce değer yapıldı. Cemaatsiz Çamlıca Tepesi’ne ve kimsenin uğramadığı Yassı Ada’ya pahalı ve gösterişli büyük camiler yapıldı. Bunlar sadece örnek, israf her alanda tavan yaptı ve bugün “toplanan vergileri yutucu bir karadelik gibi çalışmakta olan” yeni hava meydanları, yeni hastaneler, yeni köprüleri hep şu ünlü beşli müteahhide adrese teslim ihale edildi. Eski hava meydanlarını, eski hastaneleri yıkıp yenisini yapmayı kalkınma diye sundular.

10 yıl böyle yaşandı bitti.

★★★

Son 8 yıl ise şöyle geçti:

Faiz haramdır diyorlardı.

Faiz sebeptir dediler.

Yüzyılın kumarı oynandı, Merkez Bankası’nın 130 milyar dolar rezervi “yerli ve yabancı, bildik ve tanıdık spekülasyonculara” yem yapıldı. Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yeni Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’a “kime ne kadar, kaçtan döviz sattınız açıklayın...” diye sordu. Tık ses çıkmıyor. Yani kumarbazlar, “ütülmüş kumarcı sessizliğine” gömüldüler.

Sonra faiz caizdir dediler.

Yükselmişti döviz.

Yükseldi bu kez faiz.

Yükseldi fiyatlar.

Yükseldi cari açık.

Yükseldi bütçe açığı.

Yükseldi işsizlik.

Yükseldi yoksulluk.

Yükseldi adaletsizlik.

Yükseldi kayırmacılık.

Yükseldi rüşvet.

Yükseldi ahlaksızlık.

Sadece düştü ücret.

Düştü emeğin değeri.

Düştü alın terinin hakkı.

Bunun üstüne bir de bütün dünyayı sarsan salgının bindirdiği kaçınılmaz daralma binince Türkiye “orta gelir tuzağını” aşamadı ve İngiliz dergisinin yeni haberine göre dünyanın ilk büyük 20 ekonomisi içinde olan Türkiye, ilk 20 listesinden atıldı, dünya birinci liginden ikinci ligine düştü.

★★★

Özetle 18 yılın sonunda Türkiye’de emeğin, alın terinin değeri Suriye’de iç çatışma çıkıp vatanları yanmaya başladığı için Türkiye’ye gelip sığınmış Suriyelilerin çalışmaya razı olduğu ücretin düzeyine indi. Türkiye’de 181 ticaret ve sanayi odası, 57 ticaret odası, 12 sanayi odası, 2 deniz ticaret odası içinde en büyüğü olan İstanbul Ticaret Odası, yabancı iş adamlarına; “Türkiye’de asgari ücret Suriyeli mültecinin emek fiyatı düzeyine indi, durmayın gelin...” diye özetleyebileceğim rapor gönderip yatırım yapmaya çağırdı. Bu rapora; “İmalatta (sanayi sektörü) bir saatlik işçi maliyeti Türkiye’de 5.6 Amerikan Doları iken Almanya’da bu maliyet 47.2 Amerikan Dolarıdır” diye yazıldı. Türkiye’de emeğin fiyatı Almanya’dan yaklaşık 6 kat daha ucuz! Yeni asgari ücreti dolara çevirdiğimizde 380 dolar ediyor, Çin’de bile asgari ücret 400 dolar. 20 yıldır “Almanya bizim kalkınmamızı kıskanıyor” diye halka yalan söyleyenlerin ülkeyi getirdiği nokta!

Yalanın sonu geldi.

Nokta.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Emeği ezdirenler iflah olmadı!


Biz bu durumları yaşadık. İster şehirde işçi olsun ister köyde çiftçi, çalışanın alın terini, hakkını veremeyen, emekçiyi ezdiren yönetimlere sebep olan tüm iktidar partileri iflah olmadı. Tabela partisine dönüştü. Daha önce yazmıştım, yenileyeceğim. Doç. Dr. Aziz Çelik, Deniz Beyazbulut ve Zeynep Kandaz’ın araştırmasına göre “Ülkemizde Cumhurbaşkanı maaşı ile asgari ücretli aylığı arasında 30 kat uçurum” vardı, yeni asgari ücret ve yeni Cumhurbaşkanı maaşına göre bu uçurum 32 kata çıktı. Cumhurbaşkanı aylık maaşı bürüt 81 bin 250 TL’ye yükseldi. Aynı uçurum Almanya’da 16 kat. Macaristan’da 13 kat. Belçika’da 11 kat. Hollanda’da 8 kat. İspanya’da 6 kat. Polonya’da 5 kat. İrlanda’da 4 kat. Dünya süperi ABD’de bile bu uçurum 27 kat. Türk Cumhurbaşkanı’nın aylık maaşı asgari ücretle kıyaslandığında açık ara dünyada en yüksek! Cumhurbaşkanı yeni aylık maaşı bürüt 81 bin 250 TL’ye yükseldi. Yıllık 1 milyon TL’ye yaklaştı.