“Ben yıllardır yurt dışında, Kanada’da yaşamaktayım. Oğlum Toronto’daki Sickkids Hastanesi’nde görevli... Koronavirüsle mücadele ediyor...

Ben Türkiye’yi uzaktan takip ediyor, ülkemin çaresizliğine üzülüyorum ama...  Artık ‘Neden biz Türkler bilim ve teknolojide nal topluyoruz?’ diye sormayacağım...

Elime geçen bir gazetede gördüğüm eski bakanlardan Fikri Sağlar’ın bir röportajı bana her şeyi öğretti. Acıklı halimiz bundan daha net anlatılamazdı.”

Okurum, mesajında böyle diyor. Kimliğinin açıklanmasını istemediği için adını yazmıyorum.

★★★

Adının baş harfleri T.K. olan okurumun bahsettiği Fikri Sağlar 4 dönem İçel (Mersin) milletvekilliği, 49, 50 ve 52’nci hükümetlerde Kültür Bakanlığı yapan deneyimli bir siyasetçimiz...

Onun, Kanada’daki okurumu bu kadar derinden etkileyen açıklamaları nedir diye merak ettim, o röportajını buldum. Fikri Sağlar özetle şunları söylüyor:

- Bu ülkede 84 tıp fakültesi, 105 ilahiyat fakültesi var.

- İmam hatip lisesi sayısı 3 bin 395... Buna karşılık sadece 302 fen lisemiz var.

- Ülkede imam sayısı, doktor sayısından çok fazla...

- Her şeyi özelleştirdiler. Şehir hastaneleri birileri para kazansın temeli üzerine kuruldu, devlet hastaneleri kapatıldı.

★★★

Eğer bir ülkede imam hatip okullarının sayısı fen liselerinden 11 kat daha fazlaysa ve ülkede doktordan çok din görevlisi varsa söyleyecek fazla bir şey kalmıyor. Okurum T.K. bu nedenle “Fikri Sağlar’a teşekkür ediyorum. Artık kimseye bir şey sormayacağım. Çünkü öğrendim” diyor.

Türkiye’nin zencileri!


65 yaş üzerinde olan gruba mensup okurlarımdan İbrahim Tüzün şöyle diyor:

“Amerika’nın Minneapolis kentinde çıkan olaylardan sonra, bütün protestocular arasında bir slogan ortaya çıktı. Bu sloganı diğer şehirler de paylaştı ve neredeyse ulusal bir slogan haline geldi. Slogan şu:

‘I cannot breathe... Freedom’

Türkçesi ‘Nefes alamıyorum... Özgürlük...’

Bu sözler, koronavirüs nedeniyle 65 yaşın üzerinde olan vatandaşlara ceza gibi zorlayıcı ev hapsi uygulamasına karşı bizim sloganımız gibi oldu.”

Yüksel Şenol adlı okurum da şu cümleleri ekliyor:

“Türkiye’de 65 yaş üstü yurttaşlar Amerika’nın zencilerine döndüler. Onlar gibi aşağılanıyoruz. Oysa Batı toplumları, yaşlılarını velinimetleri olarak baş tacı ediyor.”

Bülent Ekinci adındaki okurum da “Ben 67 yaşındayım. Yahu, bu virüsü biz mi yayıyoruz ki, eve hapsediliyoruz? Hiçbir sosyal ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Bankadan paramızı çekemez, eczaneden ilacımızı alamaz hale getirildik. Muhalefet de ortada yok. Biz 8 milyonuz... 8 milyon oy var ortada... Seçimde kimse bizden oy beklemesin!” diyor.

NOT: Vatandaşların tepkilerini dile getiriyoruz diye bize kızanlar oluyor. Biz sadece görevimizi yapıyor, vatandaşın sesini duyuruyoruz. Her şeyin bilinmesinde fayda var.

TEBESSÜM

“Suç ve ceza!”


Padişah, “Cezalar suça göre olmalı” diyerek iki sanık için şu kararı vermiş:

“Adam öldüreni asın... Irz düşmanını ise asmayacaksınız... Onun defalarca ırzına geçilecek ki, yaptığı kötülüğün ne olduğunu anlasın!”

Jandarmalar iki mahkûmu alıp yola koyulmuşlar.

Irz düşmanı, yol boyunca jandarmaları sürekli uyarmış:

“Aman hemşehrim ha, bu herifi asacaksınız... Irzına geçilecek olan benim... Karıştırmayın sakın!”  

GÜNÜN SÖZÜ


Akıllı insanlar, zor zamanlarda dünyayı olduğu gibi kabul eder!