Sosyal medyada İmamoğlu’na saldıran trolleri eleştirince bazı iktidar yandaşlarından “Aynı şeyi SÖZCÜ yazarları da yaptı” şeklinde mesajlar geldi.

Hayır efendim, öyle değil! Eleştiri ile saldırıyı birbirine karıştırmamak lâzım.

Dünyada eleştirilmeyecek hiç kimse yoktur. Herkes eleştirebilir, herkes düşüncesini özgürce söyleyebilir. Fakat yapılan eleştirilerin seviyeli, edepli olması gerekir.

SÖZCÜ yazarları İmamoğlu’na eleştirilerini düzeyli bir şekilde, saygı çerçevesinde yöneltmiş, onu dostça uyarmıştır. “Dost acı söyler” misali, eleştiriler tabii ki, sert de olabilir.

Trollerin yaptığı ise seviyesiz, açık ve net bir saldırıdır. Bunların, kaybettikleri İstanbul seçiminin intikamını almak ister gibi nefret ve kin dolu bir halleri var.

★★★

İmamoğlu bu ülkenin Cumhurbaşkanı değil...

İçişleri Bakanı değil...

Milletvekili değil...

Depremle ilgili bir kurumun yöneticisi değil...

Deprem görevlisi olarak sorumluluğu yok...

Buna rağmen, Elazığ-Malatya depremi olunca ne yaptı?

Başkanı olduğu İstanbul Belediyesi’nin tüm imkânlarını harekete geçirdi, depremzedelere yardım ulaştırmak için elinden gelen her şeyi yaptı.

Deprem bölgesine gidip, yurttaşların çektiği acıya, ıstıraba ortak oldu, onlara moral verdi.

Daha sonra kısa bir tatil için Erzurum’daki Palandöken Kayak Merkezi’ne gitti.

Deprem bölgesinde kalsaydı ne değişecekti?

Orada yapılabilecek her şeyi yapmıştı.

★★★

Sevgili okurlar... Tüm eleştirileri bir hak olarak görüyorum, Herkes yanlış gördüğü şeyi eleştirebilir. Ancak bu eleştiriler trollerin yaptığı gibi düzeysiz, kasıtlı, kin ve intikam kokan saldırılar şeklinde olmamalıdır.

İstanbul halkının umutlarının sarsılmasını doğru bulmuyorum!

Eleştirecek çok şey var!


Ülkemizde eleştirilecek o kadar çok şey var ki, saymakla bitmez.

Sorunlar yerli yerinde duruyor ve şartlar her gün biraz daha ağırlaşıyor.

Halk böyleyken, İmamoğlu’nu dillerine dolayan iktidar yandaşlarının bunları eleştirdiğini gördünüz mü? Tabii ki bu mümkün değil...

Sadece birkaç örnek verelim:

- Kızılay’ın âlet olduğu yolsuzlukta vergi kaçırmak değil, vergiden kaçınmak diye izah edilen büyük rezaletin hesabı soruldu mu?

- Son 17 yılda 2 trilyon 150 milyar dolar değerinde vergi toplandı. Bu devasa para nereye gitti?

- 20 yıldır milletten deprem vergisi diye alınan paralar nerelere harcandı?

- Kadın cinayetlerine neden önlem alınmıyor?

- Küçük çocuklara tecavüz olayları neden önlenemiyor?

- Çağ dışı eğitimle ülkenin karanlığa sürüklendiği görülmüyor mu?

- Çığ gibi artan fiyatlara ve ülkede büyüyen yoksulluğa neden kayıtsız kalınıyor?

- İnsanlarımızı kahreden işsizlik sorununa niçin ciddi biçimde el atılmıyor?

- İstanbul’u yok edecek çılgın projede neden ısrar ediliyor?

Eleştirilecek o kadar çok şey var ki, saymakla bitmez!

Bütün bunları bir yana bırakarak ülkenin en önemli meselesiymiş gibi İmamoğlu’na saldırmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Tabii ki, düzeyli eleştirilere sözüm yoktur.

TEBESSÜM

Temel’den oğluna mektup!


Temel’in gurbetteki oğluna gönderdiği mektuptan:

“Uy sevgilu uşağum. Allah’ın selamı tabiidur. Mektubumu çok yavaş yazayrum. Çünkü bilirim ki, okuman zayuftur. Benden yana sual edersen... Allahuma pin şükür iyiyum. Yeni bir iş puldum. Babanın kıymetunu bil. Emrimde 2 bine yakın adam var. Hepsi sessuz sedasuz kendi hallerinde... Ne iş pulduğumu merak ettin değil mi? Söyleyeceğum daa, patlama! Mezarlık bekçisi oldum!”

GÜNÜN SÖZÜ


Geri kafalı insanları eğitip adam etmek taşı yontmaktan zordur!