Türk Silahlı Kuvvetleri, jandarma, polis özel harekat ve güvenlik korucuları yurt içinde, Suriye ve Kuzey Irak’ta bölücü terör örgütüne önemli darbeler indirdi. Resmi açıklamalara göre topraklarımızda 320 civarında terörist kaldı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a bu dönemde de çok büyük görevler düştü.

Kuzey Irak’ın Sincar bölgesi, PKK’nın en önemli merkezine dönüştü. Teröristlerin Sincar’dan kalıcı olarak çıkarılması için Irak Hükümeti ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasında 9 Ekim 2020’de Birleşmiş Milletler gözetiminde anlaşma imzalanmıştı.

GİDENLER DE DÖNDÜ

Sincar’da; PKK’nın Ezidilerden oluşturduğu, “Şengal Direniş Birlikleri- YBŞ” ve PKK güdümünde olan Sincarlı bazı aşiret güçleri de bulunuyor. PKK’nın dışında ama bunlarla bağlantılı “Ezidi Peşmerge Gücü-KDP-E”, “Roj Peşmerge Gücü-KDP-S”, İran destekli Haşdi Şabi koordinasyonunda “Ezidi Savunma Gücü-HPE” ve “Ezidi Laleş Alayı” gibi silahlı unsurlar bulunuyor.

Irak Hükümeti ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, başta PKK ve tüm silahlı güçlerin 1 Aralık 2020’den itibaren Sincar bölgesinden çıkarılması istemesine rağmen, sadece 400 civarında terörist çıktı. Diğerleri ise isim ve kılık değiştirip Sincar’da kaldı. Teröristlerin, Irak polisi ve ordusunun bünyesine alınarak eritilmeye çalışıldığı yönünde Ankara’ya bilgiler geliyor. Gelen bir bilgi de Sincar’dan ayrılan 400 kişilik grubun da döndüğüdür.

OLAYIN ARKA PLANI

Bölgedeki gelişmeleri yakından izleyen Genelkurmay İç Güvenlik Dairesi eski Şube Müdürü, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Araştırmalar Merkezi Başkanı emekli Kurmay Albay Ünal Atabay, bölgedeki gelişmeleri SÖZCÜ’ye şöyle anlattı:

“ABD ve Fransa; Kuzey Irak’ta olduğu gibi, Suriye’nin kuzeyinde de Barzani modeli bölgesel bir yönetim oluşturulması peşinde. Bu yeni Suriye planı ile Barzani sahası arasında siyasi-askeri, coğrafi, organik bir bağ oluşturulmak isteniyor. PKK ise bu bağa karşı Sincar’da bir engel olarak görülüyor.

Bu plan; PKK kadrolarının Suriye’den çıkarılması çalışmasıyla aynı döneme denk geliyor olması yönüyle de dikkat çekici. Bu nedenle, terör örgütü YPG ile Barzani’nin Suriye peşmergesinin (Roj) birleştirilmesi ve Suriyeli olmayan PKK’lıların Suriye’den çıkarılması projesinin bir parçası olduğu düşünülmelidir. IKBY yetkilileri de, ‘Sincar’ın normale dönmesini ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın istediğini ve bunun karşılığında yardım paketi alacaklarını’ ifade ediyor. Ayrıca, ABD ve Fransa; Suriye planlarının Sincar üzerinden akamete uğratılabileceği endişesiyle, Sincar’dan PKK’nın çıkarılmasını ve böylece Türkiye’nin Sincar’a olası müdahalesinin önüne geçmek istiyor.”

ÜSLERİMİZ, HEDEFLERİNDE

Bu plan; ABD ve Fransa’nın, Irak’la uzun süredir kapı ardında yaptıkları bir plan. Planın bir diğer nihai hedefi de; Sincar’dan sonra, PKK’nın Mahmur Kampı’ndan ve Irak kuzeyinden Süleymaniye havzasına aktarılmasını sağlamak olacak. Sonraki muhtemel gelişmeleri Ünal Atabay şöyle anlatıyor:

“Türkiye’nin önüne; hem Suriye’de hem de Irak sınırında PKK’nın kalmadığı ileri sürülecek ve böylece Suriye’nin kuzeyindeki oluşuma sessiz kalınması, Irak’ta Türkiye’nin 90’lı yıllardan beri bulundurduğu Türk Silahlı Kuvvetleri üs bölgelerinin de Irak’tan çıkarılması istenecektir.

Şu husus asla unutulmamalı: Türkiye’nin güney sınırlarında Suriye-Irak egemen devletinin dışında her türlü yeni oluşum, Türkiye için bir tehdittir. PKK’yı başka noktalara kaydırmak, PKK’nın yerine peşmerge güçlerini hâkim kılmak veya YPG-Peşmerge karışımından bir birliktelik oluşturmak bir oyundur ve tehditti kamufle etmek için sahte kılıf-kimlik biçmektir.”

ABD ve Fransa’nın Türkiye üzerine yeni taktikleri ve bölücü örgütü koruyan adımları yakından izleniyor,  değerlendiriliyor.

Siyasetçi kitapları


9 yıl milletvekilliği, 7 yıl CHP genel başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Onur Öymen’in “Baskılara Direnirken – Bir Cumhuriyetçinin siyaset anıları” kitabı Remzi Kitabevi’nden çıktı.

Siyasetçi-gazeteci ağabeyimiz Altan Öymen’in Galeati Yayıncılık’tan çıkan “Çağhan Uyar’ın yazdığı “Yaşamıyla ve Türk Siyasi Hayatında Altan Öymen” kitabı raflarda yerini aldı.

Karadeniz’den çıkıp devletin zirvelerine uzanan sakin güç “Köksal Toptan”ın genç kuşaklara ilham verecek yaşam öyküsünü Sefa Salantür yazdı.

Eski bakanlardan siyasetçi-yazar- iş insanı Cahit Kayra’nın Tarihçi Kitabevi’nin yayımladığı “Bir Çalışma Odası” kitabı, içeriğiyle, diliyle hayli ilginizi çekecektir.

Gazeteci Berivan Tapan, Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün 24 Mart 1978’de şehit edilişini Tekin Yayınevi’nden çıkan “Savcı Doğan Öz’ü Vurdular – Bir Kontrgerilla Cinayeti” kitabında topladı.

Azerbaycan ordusuna danışmanlık yapmak üzere bu ülkeye giden yüzbaşının savaş ve aşk romanı Karanfil’i Osman Gazi Kandemir yazdı, Post Kitap yayımladı.


Altay tankının hikayesi


Yerli tank yapma projesi çoook eskilere dayansa da ilk ciddi projelendirme işi 1992 yılında “Modern Tank” ismiyle başlar... Çalışmalar 1998 yılına kadar devam eder. Bu tarihte projenin amacı Türkiye’de “yerli tank üretim altyapısını oluşturmak” olarak belirlenir...

2001 yılında ABD tarafından TSK makamlarına bir teklif yapılır. ABD’nin AKKA anlaşmaları çerçevesinde Avrupa kıtasından çekeceği M1 Abrams tankları vardır... Bu teklifte ABD, bu tanklardan 200 adedini, daha sonra 400 adedini  Türkiye’ye vermek istedi. Yerli tank üretimine sekte vuracağı, beraberinde büyük lojistik sorunlar getireceği için teklif kabul edilmedi. Bu çalışmaların içinde yer alan emekli Tümgeneral Osman Aydoğan “Altay tankının gerçek hikayesini” çok ayrıntılı olarak arkadaşlarıyla paylaştı. Biz de Aydoğan’ın anlatımlarından bir bölüm aktaralım.

ÜÇ FİRMA

Türkiye’de “yerli tank üretim altyapısını oluşturmak” için Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) tarafından ihale açıldı. OTOKAR, FNSS ve BMC firmaları teklif verdi. 2007 yılında ihaleyi 495 milyon dolar teklifile OTOKAR aldı. OTOKAR bu 495 milyon doların büyük bir bölümünü, proje için işbirliği yaptığı firmalara aktardı. Tank topunun yapımı için Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE), 120 mm (L55 modeli) tank topu geliştirecekti. Tankın zırhının üretilmesi için ROKETSAN, atış kontrol sistemlerine ASELSAN, palet ve askı donanımlarına Arifiye Tank Palet Fabrikası çalışacaktı.

Muharebe tankı üreten Koreli Hyundai Rotem firmasından da teknoloji transferi yapılacaktı. Tank motoru ve transmisyonun tedariki için Alman MTU firması ile görüşüldü. Çerkezköy’deki serbest bölgede “MTU Motor Türbin Sanayi ve Ticaret A.S.” şirketi tarafından MTU motorları üretiyordu. Türkiye’de üretilen T-155 Fırtına obüslerinin de motor ve transmisyonları burada üretilmişti. OTOKAR’ın Almanlar’la edindiği bir işbirliği ve ortaklık kültürü de bulunuyordu.

5 ALTAY TANKI

OTOKAR “yerli tank üretim altyapısını oluşturma” projesi çerçevesinde sözleşmesi gereği; hem yerli tank üretim altyapısını ouşturacak hem de dört adet prototip Altay tankı üretecekti. OTOKAR 6.5 yıl süren bir çalışma sonunda 2014 yılında sözleşme gereği bu şekilde yerli tank üretim altyapısını oluşturdu. Ancak farklı tipte dört adet Altay tankı yerine beş adet Altay tankı üretti. Üretilen bu beş adet Altay tankının hareket ve atış testleri Şereflikoçhisar Atış Bölgesi’nde yapıldı. Prototip Altay tankları testlerin tamamından başarıyla geçti.

OTOKAR oluşturduğu bu yerli tank üretim altyapısının dosyasını “Teknik Bilgi Paketi” olarak SSM’ye teslim etti. İlk aşamada 250 adet Altay tankının seri üretimi için 2015 yılında ihaleye çıkıldı. Yine ihaleye aynı firmalar teklif verdi. OTOKAR, FNSS ve BMC. Bu firmalardan OTOKAR ve FNSS’nin paletli araç üretme yeteneği olmasına rağmen BMC’nin paletli araç üretme konusunda yetenek, bilgi, birikim, deneyim ve tecrübesi yoktu.

İhalede en uygun teklifi OTOKAR verdi. İhale süreci içerisinde SSM tarafından firmalardan BAFO denilen en iyi ve en son teklifleri istendi. BMC bu sefer OTOKAR’dan daha uygun teklif verdi. Sonunda SSM, Altay tankının seri üretimi için BMC ile 2018 yılının Nisan ayında sözleşmeyi imzaladı. Ardından, 1,4 milyar TL’yi bulan süper teşvikler ve Arifiye Tank Palet Fabrikası bir şekilde verildi. Bu önceden diğer şirketlere söylenmemişti.

İŞBİRLİĞİNE YANAŞMADILAR

OTOKAR, Altay tankının seri üretimini de yapacağı düşüncesi ile MTU firması ile opsiyonlu olarak Altay tankının prototipinde kullandığı MTU tank motoru ve MTU Renk transmisyonu için 250 adet motor ve transmisyon alımı konusunda bir ön görüşme yapmıştı.

Ancak MTU, BMC ile anlaşma yapmak istemedi. Kore, Güney Afrika ile yapılan temaslardan da sonuç alamadı. Hiçbir Batı ve Batı yanlısı ülke, Katar ortaklığı olan bir firmayla işbirliği ve teknoloji transferi yapmak istemedi. BMC’nin başarısızlığının altında yatan asıl sebep de budur.

NEREDE BU TANKLAR?

2018 yılının ocak ayında dönemin Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, Altay tankının üretimi ile ilgili olarak “Tank seri üretimine 2019 sonu veya 2020 başında başlayacağız” demişti. Muhalefet soruyor: Nerede bu tanklar?

Şu ana kadar ortada Arifiye’deki fabrikada tank yapılacak bir üretim hattı da, yan firmalarla (motor, transmisyon vb.) işbirliği protokolleri de yok. Hal böyle olunca da ortada sözleşme gereği TSK’ya 2019 sonu veya 2020 başında teslim edilmesi gereken tanklar da yok. Yine sözleşme gereği, ihaleyi alan firma başarısız olunca ihalenin ikinci sıradakine verilmesi gerekirken ortada böyle bir hazırlık da yok.
Ülkemizde, Katar ortaklı BMC’nin “Altay tankı”nın ilk 15 adedinin 2020 yılında kullanılmaya başlanacağı, 2021 yılında da 20 tankın teslim edileceği planlarda yer aldı. Hani, tanklar nerede? Aslında birisinin ortaya çıkıp da “kral çıplak” demesi gerekiyor...