Uzun süredir konuşulan “İnfaz Yasası”nda değişiklik öngören teklif dün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı. Yazdıkları haberlerden, sosyal medyada yer alan görüşlerinden dolayı tutuklanan gazeteciler ya da haklarında mahkumiyet kararı verilenlerle ilgili bir düzenleme yer almıyor. Önümüzdeki dönem gazetecileri daha zor günler bekliyor. Şu salgın günlerinde uzmanların bir numaralı önerisi “Suya sabuna dokunun” oluyor. Ama ülkemizde gazetecilik yapabilmeniz için önerilen ise “Suya sabuna dokunmayın” oluyor.

Gazeteci arkadaşlarımızın cezaevine gönderiliş biçimi de farklı olmaya başladı. Hakan Aygün, kelepçelenip kollarına giren polisler tarafından Emniyet’e götürüldü. Yazdığı kitaplar, köşe yazıları ve haberleriyle ses getiren meslektaşlarımız Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel’in yanı sıra aynı haberden dolayı Hülya Kılınç, Ferhat Çelik, Aydın Keser de tutuklanmıştı.

YENİ KISITLAMALAR

Gazetecilerden hiç yorum yapmamaları isteniyor. Kendine özgü haber sunumu, yaptığı yorumlar Fatih Portakal’ı meslektaşları içinde farklı bir konuma getirdi. Attığı tweetler de hayli ses getiriyor. Kurtuluş Savaşı döneminde bedeli sonra ödenmek üzere alınan Tekalifi Milliye kararı üzerine Fatih Portakal’ın yaptığı bir yorum, şikayet konusu oldu. O yüzden kimsenin “suya sabuna dokunmaması” isteniyor. Bu durum, gazetecilerin de kendi kendini kısıtlamasına da neden oluyor.

İnfaz yasası taslağında tutuklu gazeteciler gibi, cezası kesinleşmiş gazetecilere hiçbir kolaylık getirilmiyor. Gazetecilerle ilgili bir düzenleme yok ama cezaevine girecek gazetelerle ilgili 32. maddeye bir fıkra ekleniyor. Buna göre süreli-süresiz yayın ile Basın İlan Kurumu aracılığıyla resmi ilan ve reklam yayımlama hakkı bulunmayan gazeteler ceza infaz kurumlarına kabul edilmeyecek. Bu önemli bir kısıtlama ve hukuksuzluk son anda değişiklik olmazsa yasada yer alacak.

Hakkaniyetin, ülkemizin itibarı için evrensel hukuk kurallarına uyulmalı, gazeteciler tutuksuz yargılanmalı.

“Kapatılan hastaneleri açın”


Türk Kızılayı, gece-gündüz çadır hastane üretiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  İstanbul’da iki büyük hastane yapılacağını açıkladı. Öyle bir sağlık sistemimiz var ki, mevcut hastaneleri kapatıp yeni hastaneler yapıyoruz. Hastaneler kapatılırken bunun yanlışlığını dile getiren 112 kuruluş, salgın döneminde de “Hastanemi Açın Platformu” oluşturdu.

Kapatılan hastanelerden Ankara Zekai Tahir Burak Kadın Doğum Hastanesi bu zor dönemde can simidi oldu, karantinaya alınanlar ve hastaların tedavisi için kullanılmaya başlandı. 112 kuruluşun istekleri arasında Ankara’da kapatılan Numune Hastanesi, Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Dışkapı Çocuk Hastanesi, Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Ulus Devlet Hastanesi’nin açılması da var. Bunların en azından Kovid-19 hastalarının karşılanması,  tanısının, tedavisinin, gerekirse yoğun bakım tedavilerinin sağlanması için gecikmeden organize edilmesi isteniyor.

Bütün hastaneleri salgın hastanesi yapmak yerine, Kovid-19 haricindeki hastaların güvenle tedavilerini sürdürebilecekleri merkezler hazırlanmalı. Böylece, şehir hastanesi ve diğer hastanelerin üzerindeki yük de azalacaktır. Kapısına kilit vurulmuş, boş olan bu hastanelerin yeniden sağlık hizmetlerine kazandırılması gerekiyor. Geç olmadan, hazırlıklar yapılmalı.

Bu süreçte Ankara-Çayyolu’nda 200 yataklı Mina Sera Aldan Hastanesi gibi büyük yatırımlar yapılıp da kapanan değişik illerde hastaneler var. Bakanlık, şimdiden bunların yerini belirlemeli ve gerektiğinde kullanıma hemen hazır hale getirmeli. Bu arada emekli olan doktor ve sağlık personeli de her an göreve çağrılacakmış gibi planlama zamanıdır.

Yeni hastaneler yapılmasını bekleyecek zaman yok. Devletin kapattığı, özel sektörün kapatmak zorunda olduğu hastaneler ne güne duruyor?

Başkanlar ne yapıyor?


Her yıl düzenledikleri kültür şenlikleriyle de tanınan Yozgat’ın Sorgun İlçesi’ne bağlı 2 bin 500 nüfuslu Bahadın kasabasında belediye ve halk ele ele verip ortak çalışma yürütüyor.



Herkesin bir görevi var. DSP’li Belediye Başkanı Yurtseven Bozdemir, kadınların gönüllü olarak maske ürettiğini bildiriyor. Kasaba giriş çıkışlarında vatandaşların ateşi ölçülüyor, araçları dezenfekte ediliyor. Belediye hoparlöründen sürekli anonslar yapılarak vatandaşların beldeden çıkmaması, evlerinde kalması için uyarılar yapılıyor. Biliyorum, bu kasabada çok SÖZCÜ okunur. Her dönem farklı çalışma yapan Bahadınlı hemşerilerimin sesini duyurmaktan da mutluluk duydum.