“Mavi vatan” kavramının isim babası Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, “AB-ABD, Türkiye’nin okyanuslardaki zenginliklerden yararlanmasını engellemek istiyor” diyor.

ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin oluşturduğu Atlantik hegemonyasının Türkiye’yi denizlerden kopartmak istediğini söyleyen Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in sorduğu temel soru şu:

21.yüzyılda denizlerin hakimi kim olacak?

Gürdeniz,  Balyoz kumpasından girdiği Silivri Cezaevi’nde geçen 3.5 yıllık sürede 4 kitap yazdı.

Aradan 6 yıl geçti.

Gürdeniz’in dikkat çektiği hegemonya; İsrail üzerinden Kıbrıs adasını yalayarak ilerledi ve Doğu Akdeniz’e demir atmaya çalışıyor.

Cem Gürdeniz


Doğu Akdeniz’in; dibindeki balıklardan içinden geçen boru hatlarına, hava sahasından gemi taşımacılığına kadar kaç trilyon dolarlık bir pazar olduğu hesaplanmadı.

Akdeniz medeniyetinin en büyük ortağı AB’ye burun kıvırmanın maliyeti her geçen gün katlanıyor.

★★★

Gürdeniz, isim babası olduğu “mavi vatan” doktrinini ilk kez ne zaman dile getirmiş, kendisinden okuyalım:

14 Haziran 2006 günü Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda düzenlediğimiz ‘Karadeniz ve deniz güvenliği’ konulu sempozyumda ilk kez kullandığım bir kavramdı. Kısaca canlı ve cansız kaynakları ile çevrelendiğimiz Karadeniz, Akdeniz ve Ege’deki deniz yetki alanlarımızı (karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge) kapsayan vatanın adıydı. Bu vatanın sathı, su kütlesi, dibi ve dibinin altındaki kara kütlesi bizimdir. Bu vatanın büyüklüğü kara ülkemizin yarısına eşittir.”

★★★

Tarihte ilk kez 1947 yılı sonunda petrolün denizden çıkarılması, denizleri yalnızca üzerinde askeri ve lojistik üstünlük sağlayan bir “mavi kalkan” olmaktan öteye taşıdı.

Norveç, 1969 yılında denizde zengin petrol kaynaklarına ulaştı. Petrol satış gelirlerini gelecek nesillere bıraktı, rüzgar türbinleri inşa etti.

Kıta sahanlığı tezine, 1982 yılından sonra münhasır ekonomik bölge (MEB) kavramı eklendi.

1980’ler denince aklımıza yalnızca darbeci Kenan Evren ya da Humeyni gelmemeli...

★★★

Türkiye-İsrail ilişkilerine doğru gelelim şimdi.

Akdeniz’e Türk şirketlerinin bu ülkedeki doğalgaz yatırımları üzerinden bakıldığı yıllar çok değil, bir tık gerimizde...

İsrail’de elektrik satan Zorlu’nun cirosu ya da Turcas’ın, Çalık’ın doğalgaz boru hattı görüşmeleri, bugün yaşanan Doğu Akdeniz savunmasına yararlı oluyor mu?

Türkiye Petrolleri A.Ş. ve Botaş’ı Türkiye Varlık Fonu’na alan iktidarın pazar genişlemesine odaklanan siyasetinin, enerji jeopolitiğine katkısı nedir?

Nezaketimden soruyorum...


‘Türkiye’yi denizlerden uzak tutmak istiyorlar’


Hafta içinde ODTÜ’lü bir grubun webinar’ına (internet konferansı) katılan Gürdeniz’in sunumundan özet aktarmak istiyorum:

- Hegemonya, Türkleri iki şeyden uzak tutar; biri Kemalizm, öbürü denizcilik. 21. yüzyıl jeopolitiği Türkiye’ye Ege’de sadece karasularını, Doğu Akdeniz’de de İskenderun Körfezi’ni bırakıyor.

İşin özü; Türkiye’yi açık deniz alanlarından, Akdeniz siyasetinden, jeopolitiğinden, medeniyetinden uzak tutmak istiyorlar.

- 1830 yılında vekil devlet olarak kurulan Yunanistan’a Türkiye’yi Anadolu’ya hapsetme görevi verildi. Akdeniz dünya okyanuslarının yüzde 1.7’sidir.

- Doğu Akdeniz’deki varlığımız, okyanuslardaki zenginliklerden kopartılıyor.

- Doğu Akdeniz’de birinci eksen İsrail’in güvenliği: Sürekli savaşan İsrail’in derinliği yok, küçük bir ülke. Etrafında güvenlik kuşağı oluşturması gerekiyor. Askeri tehdit olarak gördüğü ülkelerde ya karışıklık çıkarıyor, ya etkisiz hale getiriyor. Mısır, Suriye, Irak, Lübnan’da yaşandı... 100 yıl önce olan her şey, farklı bir metodoloji ile karşımıza çıkıyor.

- Suudi Arabistan’ı ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni de kullanıyor. Denize çıkışı olan bir kukla Kürdistan, İsrail için çok önemli. Konteyner gemileri bir turda 15 bin konteyner getiriyor. Hatay’ın güneyine bir tümeni bir gecede indirebilir, havadan getiremezsin. Denize çıkış en temel jeopolitik reflekstir.

- İkincisi enerji jeopolitiği: 1990’lardan beri AB ve ABD’nin en büyük ideali Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığını kırmak. Güney Kıbrıs’ı (GKRY) hukuka rağmen, 2004 yılında AB’ye aldılar. GKRY de aynı yıl Mısır’la MEB ilan etti. 13 sahada dünyanın en büyük petrol şirketleriyle lisanslar imzaladı. İkinci Sevr’den farkı yok.

- 7 Şubat 2013 günü okuduğum bir haber: Fransa Cumhurbaşkanı Mösyö Hollande, “İstediğimiz zaman Doğu Akdeniz’de MEB ilan ederiz” diyor. Kaş’ın güneyindeki Meis Adası’nın çevresi 20 km, Türkiye’ye 1800 km mesafede... Türkiye’nin kıyı uzunluğu 1700 km; Meis’e 40 bin kilometrekare alan veriyorlar. Türkiye’ye kabul ettirmek istedikleri harita bu.

- Yunanistan 200 milyar Euro dış borcunu 2060’a kadar ödeyemiyor. Zengin kaynakları Yunanistan’a verip, alacaklarını tahsil etmek istiyorlar.

- Üçüncüsü hegemonyanın kenar kuşak jeopolitiği: Rusya’nın içinde yer aldığı Avrasya’yı okyanuslardan koparmak hedefleniyor. Hegemonya her 150 yılda bir okyanuslarda el değiştirir, bu kural değişmez. İngiltere, İspanya, Portekiz, Hollanda, ABD küresel hakimiyeti denizlerde kurdu. Nato’ya bakın; hepsi kıyı devletleridir.

Şu anki koşullar, 100 yıl önce olduğu gibi Türkiye’nin Rusya’yla birlikte hareket etmesini zorunlu kılıyor. Türkiye, Çin, İran, Rusya bloğu oluştuğunda hegemonyanın el değiştirmesi 5 yıl erkene çekilir.