Atatürk’ün, “Milleti asırlardır idare eden hükümetler, eğitim politikalarında doğu ve batıyı taklitten kurtulamadığı için millet de cehaletten kurtulamadı” sözündeki haklılığı 96 yıl sonra kanıtlandı. Cumhuriyetin kurucu  kadroları düşünen, sorgulayan, demokratik, din devlet işlerini ayırabilen bir toplum hedeflemişti. Osmanlı’nın 18’inci yüzyılda eğitim reformu denemelerindeki hatalalarını görüp, derslerini de çıkarmıştı.

NE İSA’YA NE MUSA’YA

Osmanlı’yı yönetenlerin hayati hatası neydi? Sultan Abdülaziz, ulemanın devletin kilit kadrolarında dini dogmalarla yerini sağlamlaştırdığını görüyordu. Yönetimi liyakatsiz kadroların elinden alma hedefi için eğitimde hamle yapacaktı. Kanunla, ilkokulu zorunlu yaptı. Darülfünunu kurup, öğretmen okulu açtı. Devleti yönetecek liyakatli lider kadroları yetiştirmek için 1868’de Mektep-i Sultan-i yani Galatasaray Lisesi’ni kurdu.

MİSYONER MEDRESELER

Hristiyan ve Müslüman çocuklar ilk kez aynı çatı altında batı tarzı eğitilecekti. Dinler tarihinde  görülmemiş bir şey oldu. Papazlar ve ulema sınıfı modern eğitime karşı birleşti. Papa IX Pius, Galatasaray’a çocuğunu gönderen Katolikleri aforoz edeceğini ilan etti. Şeyhülislam da, okulu haram kılan fetvasını verdi. Osmanlı’nın modern toplum hedefi misyoner okullarla, medreseler arasına sıkıştı.

ÜMMET YERİNE YURTTAŞ

Cumhuriyet kurulunca ilk 4 ayda Tevhit-i Tedrisat çıkarıldı. Din ve devlet işleri ayrılıp, medreseler kapatıldı. MEB, eğitimde tek çatıydı. Diyanet’i kurup, din eğitimi imamlara bağlandı. Devlet, dini dogmalardan güç alan liyakatsiz kadrolara kapatıldı. Osmanlı, üstten reformla devleti değiştirme hatasına düşmüştü. Cumhuriyet ise köylüyle beraber alttan gelen reform yapacaktı.

FEODALİTEYE ÇARPMAK

Atatürk, “Memleketin asıl sahibi ve toplumsal varlığımızın asıl nedeni köylüdür. Köylü, bilgi ışığından yoksun bırakılmış. Eğitim siyasetimizin temeli, evvelâ mevcut cehaleti yok etmektir” diyordu. Millet Köy Enstitüleri ve köy okullarıyla kul olmaktan çıkarken, Osmanlı’nın feodal yapısı kırıldıkça özgürleşecekti. Toplum, 96 yıl sonra yine feodalitenin duvarına çarpacaktı. Büyükşehir Yasası’yla 34 bin 247 köy okulu 5 yılda eritildi. İstanbul’dan Hakkari’ye 18 bin 335 köyde, açık okul 6 bin 845’e öğrenci sayısı 587 bine indi. Bu yıl 326 köy okulu daha kapatıldı.

KÖYLERLE ÖZGÜRLÜŞECEĞİZ

Köyden kente taşınan öğrenci sayısı 1.2 milyona ulaştı. Taşıma, yemek, yatılı okulda barınma derken köy okullarını kapatma kararının hazineye maliyeti 2020’de yıllık 7 milyar 685 milyon TL’ye çıktı. Devlet oysa bu parayla kapattığı okulları yenileyip, 50 bin sınıf, 30 bin rehber öğretmen atayabilir. Sultan Abdülaziz’i bizzat kendisinin devlete atadığı tarikatlerin tahtından indirdiği unutulmaz ise memleketin asıl sahibi köylülerin  toplumu aydınlatan özgürlük ışığını kısanlar, köy okullarını bir gecede açmak için yarışacaktır.