Önceki gün bir fotoğraf, sosyal medyada hızla yayıldı.

İstanbul’un Vefa semtinde çekilmişti. Bir marketin vitrinine asılan pankartta  “Mahalle halkının tüm borçları Vefa Spor Kulübü tarafından ödenmiştir” yazıyordu. Görüntü paylaşıldıkça artan yorumlar arasında “Vefa sadece bir semt adı değildir” diyenlerin çokluğu göze çarpıyordu.

Peki Bölgesel Amatör Lig’de çeşitli maddi sıkıntılar içinde kıvranan Vefa Spor Kulübü’nün Başkanı Ahmet Olcay Işıkyıldız ve diğer yöneticiler, nereden esinlenmişler  de dayanışma, iyilik ve vefa gerektiren şu zor günlerde, ayakta kalma savaşı veren bir mahalle halkının bakkallara olan borçlarını ödeme ihtiyacını duymuşlardı?..

Esinin kaynağını kulüp yöneticileri ve Vefa Lisesi’nde okuyanlar çok iyi biliyorlardı.

O kaynak, öğretmen Ahmet Rıfkı Bey’in Çanakkale’de şehit düşmesinden sonra, kuşaktan kuşağa aktarılan kültürün ta kendisiydi...

Anlatayım:



Yıl 1915... Çanakkale Kara Savaşları’nın en kanlı günleri...

Vefa Sultanisi (Lisesi) öğretmenlerinden Ahmet Rıfkı Bey,
sınıfa girerken öğrencilerine selam verir, ama onlar, karşılıksız bırakırlar. Hoca şaşkın “Hayırdır çocuklar” der.

Arka sıralardan bir öğrenci ayağa kalkar ve “Hocam mahallede eli silah tutan herkes Çanakkale’de. Bizim yaşımız tutmuyor diye göndermiyorlar. Ama siz hâlâ buradasınız. Vatan elden giderse bize vereceğiniz eğitim ne işe yarar” diye sorar.

Çok üzülen hoca, hemen bir dilekçe yazarak okuldan ayrılır ve Çanakkale yoluna düşmek üzere hazırlıklara koyulur. Ancak Şehzadebaşı’nda birlikte oturduğu annesi yaşlı ve hastadır. Bakacak kimsesi de yoktur.

Ahmet Rıfkı Bey’in aklına, mahalle bakkalı Selahattin Adil Efendi gelir. Dükkana gidip, cebinden çıkardığı “üç otuz para” olarak ifade edilen tüm birikimini uzatır:

“Selahattin Amca, Allah’ın izniyle vatanın böğrüne saplanan hançeri çıkarmaya gidiyorum. Bütün param budur. Senden ricam, anamı iaşesiz bırakmamandır. Biriken borcumu döndüğümde öderim...”

Helalleşirler, ayrılır...

★★★

Mayıs ayında gittiği Çanakkale’de çeşitli cephelerde savaştıktan sonra, aralık ayında şehit düşer. Acı haberi alan annesi dayanıklı bir kadındır.

Gözü yaşlı dua ettiği günlerin birinde aklına, bakkala olan borcu gelir. Hemen gider;

“Selahattin Efendi, biliyorsun oğlum Çanakkale’de şehit düştü” der. “Şehitlik künyesi ve üzerinden çıkanlar, bir ikramiye ile bana ulaştırıldı. Bizim şu veresiye defterini çıkar da helalleşelim. 7 aydır beş kuruş ödemedik. Evladım borçlu yatmasın.”

Selahattin Efendi, “Senin okuman yoktur, bir yakınını gönder, biz onunla hesaplaşırız teyze” cevabını verir.

Ayşe Hanım yanına komşunun kızı Gülşah’ı alarak tekrar bakkalın yolunu tutar.

Bakkal Selahattin Adil Efendi titreyen elleriyle defteri açar ve komşu kızı okumaya başlar. Okurken gözleri dolar ve hıçkırıklarla ağlar.

Zira Ahmet Rıfkı’nın hesabı kırmızı kalemle çizilmiş ve sayfaya boydan boya şöyle yazılmıştır:


“BU HESAP, ÖĞRETMEN AHMET RIFKI’NIN HELAL KANIYLA ÖDENMİŞTİR, VESSELAM...”

★★★

Fotoğrafın altına yorumda bulunurken “Vefa, sadece bir semt adı değildir” diyenler çok haklılar.

“Vefa” tek sözcükle çok şeyin anlatıldığı Vefa Lisesi kültürünün adıdır...

O eşsiz kültürün insanlar yaşadıkça yaşaması dileğiyle...