Devletimizin kurucusu, Cumhuriyetimizin kaynağı, odağı ve mimarı, ulusal ve evrensel büyüğümüz, Türkiye’mizin hiç batmayan güneşi ATATÜRK’ü her zaman özlemle, sevgi, saygı ve bağlılıkla anarak yaşatıyoruz ve O’nu yüreğimizin tüm sıcaklığı ile yaşıyoruz. Sonsuza değin bağımsız yaşatmak üzere bizlere emanet ettiği lâik Cumhuriyetimizin niteliğini bozucu birçok girişimin birbirine eklendiği günlerdeyiz. Yasama organının iktidarın ötelemesiyle güç yitirmesinden, lâiklik ve kadın haklarıyla, kadın-erkek eşitliği konularında gerici tutumlara ağırlık verilmesinden, Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eleştirilen iş birliği-ortaklığıyla eğitim alanında kara bulutların dolaşmasından duyulan üzüntü ve endişelerle yaşam geçişlerini izliyoruz.

Böyle buhranlı günlerde içimize su serpen, çevremizdeki karanlığa karşılık aydınlığın tadını ve mutluluğunu duyuran istenç ve amaçlarla çalışmaları, umut ve övgüyle karşılıyoruz. Değerli okurlarımıza ATATÜRK ışığı tutan bir güzel şiiri ileterek duyurduğu esenliği paylaşmak istiyoruz. Elbet şairine teşekkür edip kendisini kutlayarak.

ATATÜRK’ÜN YOLUNDA...


Birdenbire çevremiz ‘satılık’larla doldu

‘Türküm’ demek, bu yurtta, bağışlanmaz suç oldu.

‘Kültürel renk’ diyerek ayrıştırırken bizi,

Birlik olmuş Avrupa, kesti nefesimizi.

Nice yıldır, her yerde kırılan bizler iken,

Ermeni’yi kışkırtan hesap soruyor bizden.

Bin yıllık kardeş olan Ermeni’yi kışkırtıp,

Sonra yargıç kesildi işgâlci, üste çıkıp.

‘Fransız Meclisi’nde kalkınca otuz parmak,

Olanaksız, infazdan kendimizi kurtarmak.

Geçmişte kardeş Kürt’ü, her fırsatta kışkırtan,

Yeni tezgâh kuruyor, geçmişten utanmadan.

Bölücü ve hainler, her yere çengel atmış,

‘Kara para medyası’ ipini dünden satmış.

Türkçesi kıt kalemler köşeleri tutmuş hep,

‘Medya iktidarları’ bunlara oldu sebep.

Hırsız, katil, terörist destekçi buluyor da,

Hatırlara gelmiyor, can bağışlayan yurda.

‘Kardeşlik’ nutukları atanlar sağa, sola,

Ülkeyi bölmek için başvuruyor her yola.

Bir eşi gelmiş gibi, unutup da Ata’yı,

Keramet sayıyorlar her türden safsatayı.

Kızıl Sultan baş tacı, ne değerliymiş meğer,

Heykeli dikilecek, millet yutarsa eğer.

Sayısız cinayeti o çağda, kim işlemiş?

Yurdunu sevenlerin kanına kimler girmiş?

Düşmanla birlik olan Vahdettin de mi yalan?

Kimdi işgalcilerle elele birlik olan?

Yurdun öz sahipleri, suspus olup sinmişler,

Satılıklar, her yerde, uygun yer edinmişler.

Ey bu yurdun evlâdı, hemen silkinip uyan!

Ve ülkene sahip çık, çevrildi bak dörtbir yan!

Önce ‘dil’ kurtulmalı, dilimizi bilelim.

Dili hor görenleri gönlümüzden silelim.

‘Dünya eşkiyaları’ bize öğüt vermesin.

Yolumuz belli bizim, bize yol göstermesin.

Teröristi koruyor, gözümüze bakarak.

Bir de dost görünüyor, arkamızdan vurarak..

Silâh geliştirirken, söz ediyor ‘barış’tan.

‘Efendi (!) kalmak için, hoşlanmıyor yarıştan.

Güçsüzün varlığına, haydutça el koyuyor.

Yalnız malını değil, tarihini soyuyor.

‘Uygarlık’ (!) maskesiyle yapıyor hep bunları.

‘Hukuk’ (!) tiyatrosunda oynuyor, oyunları.

Suçsuz nice bebeği, acımadan yok eden,

Câni, askerlerini yargılatmıyor, neden?

Yetsin bu soytarılık -yaptığımız- AB’ye.

‘Ortak’ mı, ‘uşak’ mıyız, bilelim, ABD’ ye.

Hainler de düşünsün, ihanetin sonunu.

Türk Ulusu, elbette unutmayacak bunu...

‘Bağımsızlık, onurlu yaşamak’tır, ülkümüz.

Hedefe giden yolu çizdi, Atatürk’ümüz.

Gösterdiği yoldadır kurtuluşumuz, inan!

Yolumuz aydınlanır O’na döndüğümüz an.

‘Onur’u yüce değer bilen, Ey Yüce Millet!

Yanıltmadı ‘O’ seni, izlemeye devam et!

ERTAN SOMUNKIRAN