28 Şubat döneminde “durumdan vazife” çıkaran askerler vardı.

Şimdi tüm dünyanın uğraştığı korona salgını, Türkiye’de bu kez sivil hükümetin “durumdan vazife çıkarmasının” önünü açmış görünüyor.

AKP hükümeti, salgının getirdiği olağanüstü şartları normal dönemde cesaret edemeyeceği yasal düzenlemeleri yapmak ve muhalif/eleştirel sesleri tümden susturmak için kullanıyor.

İşte örnekleri;

- ÜCRETSİZ İZİN YASAYA GİRİYOR: Pandeminin yarattığı olağanüstü şartlar bahane edilerek, TBMM’ye getirilen ve kamuoyuna “işten çıkarma yasağı” olarak pompalanan yeni düzenleme ile işçi aleyhine çok kritik bir unsur yasaya ekleniyor. Daha önce işçinin onayı olmadan “ücretsiz izin” kullandıramayan işverene, normal dönemlerde de kullanabileceği, işçiyi ücretsiz olarak izne çıkarma olanağı sağlanıyor.

- İHALE KANUNU ASKIDA: Pandemiyi bahane eden AKP hükümeti, ihale kanununu da fiilen askıya almış görünüyor. En görünür örnek, İstanbul’a yapılacak iki sahra hastanesi. Atatürk Havalimanı’nın var olan binalarının kullanılması yerine, sıfırdan bir hastane yapılmasına karar veriyor iktidar. Ancak bunu da korona salgınının getirdiği olağanüstü şartları bahane ederek ihalesiz şekilde bir şirkete - Ankara’daki Saray’ı inşa eden şirkete- veriyor.

“Salgın anında hastane inşaatında ihale aranmaz” diyenler çıkabilir -ki hukuk devletinde olmaz böyle şeyler. Çin’de olur- ama AKP iktidarının ihale kanununu fiilen askıya alması hiç alakasız yerlerde de ortaya çıkıyor.

Mesela Erdoğan’ın memleketi Rize Güneysu‘daki 152.6 milyon liralık yol ihalesi için olağanüstü şartlar bahane edilip, açık ihale yapılmıyor. Bunun yerine firmalara özel ihale davetleri gönderiliyor.

Hükümet vatandaş tepkisi nedeniyle yapamadıklarını da bu olağanüstü döneme sıkıştırmaya çalışıyor. Mesela herkese “evde kal” denirken Artvin Yusufeli’nde HES yapımı için köy boşaltma kararı alınıyor. Muğla Ula’da vatandaşların tepkisi nedeniyle durmuş olan ağaç kesimi, herkesin can derdine düşmesi fırsat bilinerek yeniden başlatılmak isteniyor.

- BELEDİYELERE KEYFİ KISITLAMA: Pandemi döneminde vatandaşa hizmette en çok öne çıkanlar, geçen yıl 31 Mart’ta AKP’den CHP’ye geçen büyükşehir belediyeleri oldu. İhtiyacı olan vatandaşlar için bağış toplayıp yardım götürmeyi de ücretsiz maske dağıtımını da başlatan hep bu belediyelerdi.

Ancak yıllarca “biz iktidardan gidersek, devletten yardım alamazsınız” propagandası yapan AKP, yoksul halkın kendilerine asıl sahip çıkanın CHP’li belediyeler olduğunun görünmesini engellemek için hemen düğmeye bastı. Belediyelere -yasada böyle bir hakları olmasına rağmen-, keyfi bir kararname ile bağış toplama yasağı getirildi. Bu uygulama o kadar hunharca yapıldı ki, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin 25 yıldır bağışlarla yürüttüğü aşevi hizmeti kapanma noktasına geldi. İlçelerde de durum farklı değil. Antalya Muratpaşa ve Eskişehir Odunpazarı belediyelerinin aşevleri de kapanma riskiyle karşı karşıya.

Erdoğan’ın bizzat atadığı Ticaret Bakanı’nın “maskeleri ucuza satacağız” diye açıklama yaptığı gün, CHP’li belediyelerin aynı maskeleri ücretsiz dağıttığı görülünce de apar topar “maske satışına yasak” konuldu. O kadar ki vatandaş artık parasıyla bile maske bulamaz hale getirildi.

AKP hükümeti, millet korona virüsünden ölmemeye çalışırken, seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıp, kayyum atamaktan bile vazgeçmedi bu olağanüstü dönemde.

- MUHALİFLERE BASKI ARTTI: Mevcut iktidar, pandeminin yarattığı olağanüstü şartları muhalif sesleri iyice baskılamak için “fırsat” haline de getirdi. TBMM’ye sunulan infaz yasasıyla, katillerin, hırsızların, dolandırıcıların “adına af demeden” affedilmesinin önü açılmaya çalışıyor.

Ancak, gazeteciler, sosyal medya kullanıcıları, sadece düşüncelerini ifade ettikleri için bu aftan mahrum bırakılmaya çalışılıyor. (Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel ve hapisteki diğer meslektaşlarıma selam olsun.)

- SOSYAL MEDYAYA SANSÜR YASASI: Sadece yazı yazan gazetecilere karşı “Terörle Mücadele Kanunu’nun” kullanılması yetmemiş olacak ki, sosyal medyadaki eleştirel paylaşımları baskılamak için de harekete geçti iktidar partisi. “Pandemiyle mücadele” adı altında Meclis’e getirilen yasa teklifinden, sosyal medya ağlarına “Türkiye’de sorumlu belirleme” şartı getiriliyor, aksi halde internet trafiklerinin yüzde 50 ila 95 oranında azaltılması öngörülüyor.

“Ne olur yani bir temsilci atasalar” diyebilirsiniz ama işin aslı başka. AKP iktidarı daha önce Twitter ya da Facebook’ta isimsiz eleştirel paylaşımlar için defalarca bu şirketlerden kimlik bilgisi istemiş, alamamıştı. Şimdi, “Türkiye’de temsilci bulundurma” şartıyla, kullanıcı bilgilerine erişim imkanı kazanılacak. Bu şirketler “içerik kaldırmak” konusunda daha fazla sıkıştırılabilecek.

“Yaptıkları, yapacaklarının teminatı olan” AKP iktidarının, hangi içeriklerin kaldırılması isteyebileceğini hayal etmek de pek zor değil aslında.

Korona günlerinde vatandaş canıyla mücadele ederken, iktidar Türkiye’nin “yaptım oldu cumhuriyeti” haline getirilmesi için adım üzerine adım atıyor.

Salgın elbette geçer.

Ama ya sonrası?