Fenerbahçe'nin kazanmak, Gaziantep'in de kazanmamak için her şeyi yaptığı maçın sonunda, hak eden tarafın galip geldiğini söylemek yanlış olmaz. Serdar Aziz'in kalenin dibinde yaptığı hiçbir anlam taşımayan faul sonrası gelen frikik golüne kadar, tamamen Fenerbahçe'nin kontrolünde geçen maç, o dakikadan sonra güç dengelerinin değişmesine neden oldu. Ancak Gaziantepli oyuncuların net fırsatları cömertçe harcaması, Fenerbahçe'yi hayatta tuttu. Futbol böyle bir oyun. Yaptığınız en ufak hata maçın, hatta bütün takımın kaderini değiştirebiliyor.

Gaziantep'in ilk golüne kadar, topa sahip olan ve zaman zaman önde baskıyla rakibi şaşkına çeviren bir Fenerbahçe izledik. Topa hükmetmenin iki şekli vardır. Birinde topu amaçsızca ordan oraya dolaştırırsınız, diğerinde seri paslarla rakibi çalkalar ve bulduğunuz açıklarla golü ararsınız. Topu amaçsızca sağdan solda, soldan sağa dolaştırmak takımın ritmini düşürdüğü gibi rakibe de direnç sağlar.

Fenerbahçe bu maça kadar neredeyse tüm maçlarda topu eveleyip geveleyen bir pas oyunu oynuyordu. Ancak Gaziantep karşısında daha dikine ve seri pas yapan, topu alan oyuncunun kendi ekseninde bir tur dönmekten vazgeçip doğrudan adrese teslim ettiği bir Fenerbahçe vardı. Özellikle Attila Szalai'nin ilk yarıda geriden oyun kurma çabası Emre hocanın üzerinde durduğu bir konu. Macar yıldızın attığı uzun paslar, tekniği ile nam yapmış Jose Sosa'ya taş çıkartacak cinstendi.

Nitekim ilk gol, önde presle kapılan topun hızlıca hücuma sokulması ve ikinci gol de yine seri-dikine paslarla oluşturulan atak neticesinde geldi. Fenerbahçe'nin belki de en iştahlı olduğu maçlardan birini izledik. Ve bunda aslan payı Mert Hakan Yandaş'ındı. Takıma getirdiği hareketlilik ve sahada adeta basmadık yer bırakmaması, bir oyuncunun ne kadar fark yaratabileceğinin göstergesiydi. Eğer Ozan Tufan da, maç içinde ufak dilimlerde gösterdiği bu hareketliliği maçın tümüne yayarsa, işte o zaman Fenerbahçe'nin hücumdaki etkinliği çok daha fazla artacak.

EN BÜYÜK İKİ HATA


Çünkü Fenerbahçe'nin sezon başından beri yaptığı en büyük iki hatasından biri, hücumdaki statik yapıyı bozamaması oldu. İleri uç oyuncularının etkisizliğine, onu destekleyen kanat ve orta alan futbolcularının durgunluğu eklenince ruhsuz ve tatsız bir Fenerbahçe ortaya çıkıyordu. Bu durum Gaziantep maçında ortadan kalkmış gibiydi. Diğer hata ise, taktik faul denen şeyin unutulması. Fenerbahçe'nin son yıllardaki kanseri, kaleye gelen ilk şutun gol olma sorunu. Oyunu rakip yarı alana yıkmışsın, savunmada eksiksin ve topu kaptırdığın anda ya rakibin atağını durdurmak için taktik faul yapmalısın ya da o topu kapmalısın. Ama Fenerbahçeli futbolcular ısrarla ikisini de yapmıyor. Geçen hafta Malatya maçında İrfan Can, Göztepe maçında Caner Erkin, Gaziantep maçında Pelkas (örnekler çoğaltılabilir, burdan Kadıköy'e yol olur) rakibi orta sahada faulle durdurup tehlikeyi önlemek yerine yetişemeyecekleri rakibe refakat etmeyi tercih ettiler. Emre hocanın bu duruma acil çare bulması gerekiyor. Yoksa kalan haftalarda canı daha çok yanar.

BU ÇOCUKLAR ONLAR...


Malatya maçından sonra "Şampiyonluk isteyen çocuklar bunlar mı?" diye sormuştum. Çünkü oynanan futbol bu soruyu sorma hakkı veriyordu. Gaziantep maçındaki futbol ise, 'o çocuklar bunlar' dedirtti. Ancak şu da bir gerçek ki; 'Fenerbahçe'nin psikolojik eşiği geçebilmesi için galibiyet serisi yakalaması gerekir' fikrim halen sabit. Çünkü 2-1 öne geçtikten sonra geriye yaslanan ve skoru korumaya çalışan Fenerbahçeli futbolcular, bunu tamamen hissettikleri baskı nedeniyle yaptı. Kalan 7 maçta bu konsantrasyon ve baskının lehte mi, aleyhte mi olacağını göreceğiz.