MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 9 Kasım’da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada kurduğu, “MHP, Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir” cümlesi, Ankara’nın gündem maddelerinden oldu. Ancak... Bahçeli’nin grupta yaptığı konuşmanın önü ve arkasına bakmadan yapılan yorumların eksik olduğu konuşulanlar arasında.

Önce 5 Kasım’a dönelim.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki tüm büyükelçilere ‘Kanal İstanbul’ için çağrı mektubu gönderdi. Kılıçdaroğlu, “Suyumuz, toprağımız, doğamız bizim her şeyimizdir. Yok edilmesine izin vermeyeceğim” dedi. Bu mektup tartışmaları da beraberinde getirdi.

Kılıçdaroğlu “Türkiye’yi yabancılara ihbar etti” eleştirilerine grup toplantısında yanıt verdi ve 9 Kasım’da şöyle konuştu: “... Ülkemizi seviyoruz, İstanbul’un talan edilmesini istemiyoruz. Yabancıların da talana ortak olmasını istemiyoruz. Sadece bizim iş insanlarımıza değil, Büyükelçiliklere de yazı yazdım. Diyorlar ki, ‘Bizi niye yabancılara şikayet ediyorsun?’ Anlamıyorlar. Ülkenin menfaatini korumak, gözbebeğimiz İstanbul’u korumak ne zamandan beri yabancılara ihbar oldu? Bunu söyleyenler bizim milliyetçiliğimizi asla sorgulayamazlar.”

Şimdi gelelim MHP liderine. Bahçeli, ‘muhalefet’ kelimesini şu perspektifte kullandı: “... Demokrasilerde muhalefet iktidardan daha mühim bir mevkiidir. İktidar her rejimde, her sistemde bulunmak durumundadır, muhalefet ise yalnızca demokrasilerde mevcuttur. MHP, Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir, bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür. Muhalefet etmek, her yapılana kulp takmak, her adımı kundaklamak demek değildir. Demokrasilerde muhalefet görevi, iktidara karşı meşru ve hukuki vasıtalarla, bir program ve ahlaki sınırlar dahilinde yerine getirilir, buna karşılık ülkeye, millete, milli meselelere muhalefet muhbirliktir, müfritliktir, münafıklık alametidir.”

Yani... Bahçeli’nin, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun büyükelçilere yazdığı mektubu eleştirirken kendi konumlarının altını çizdiği ve “devletin temel yaklaşımlarında ortağız” mesajı verdiği iddia edildi.

“Gavurun kılıcını sallamak”


Dün de Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortağını destekleyen açıklamalar yaptı. Erdoğan, CHP’nin büyükelçilere Kanal İstanbul’la ilgili mektubunu şöyle değerlendirdi: “Gavurun kılıcını çalmaktan başka iş bilmeyen...” Cumhur İttifakı’nın “Büyükelçilere mektup” üzerinden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef tahtasına koymasını iki yazı üzerinden okumak gerekiyor! Sabah Gazetesi başyazarı Mehmet Barlas 9 Kasım’da “Muhalefetin meşruiyet sorunu” başlıklı bir yazı kaleme aldı ve şu cümleleri kurdu: “... Aynı durum Cumhuriyet Halk Partisi ve Kemal Kılıçdaroğlu için de söz konusu değil mi? Sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi ne kadar meşruiyet taşır? Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir.”

Acaba... Mehmet Barlas’ın babası Cemil Sait Barlas yaşasaydı ne derdi? Çünkü... Baba Barlas, 1943-50 yılları arasında CHP Gaziantep milletvekili olarak TBMM’de bulundu... İktisat ve Ticaret (1943), Devlet Bakanlığı (1948-50) yaptı. Ayrıca, CHP Genel Yönetim Kurulu üyesiydi.

Barlas’ın listesi...


Mehmet Barlas hızını alamadı ve dün “Hainleri de besliyoruz” dedi: “... Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra düşmanla işbirliği yapan bazı Osmanlılar, 150’likler diye listelenmiş ve sınır dışı edilmişlerdi. Acaba yine böyle bir liste mi yapalım? Mesela, Türkiye’yi hedef alan PKK terörizmine karşı sempatik davranan milletvekilleri 150’lik olmaya müstahak değiller midir? Kısacası, toplumsal hayatımızda rol alan ve açık açık Türkiye’nin iyiliği değil, kötülüğü için uğraşan isimlerin bir listesini yapsak acaba 150’den fazla mıdırlar?”

CHP’nin kapatılması ve ‘hain listesi’... HDP’nin kapatılması tartışmaları sürerken kuruluşun ve kurtuluşun partisine yönelik bu cümleler ne anlama geliyor? AKP içinde de bu yönde düşünenler mi var?