Faizsiz bankacılık alanında dünyanın en büyük ülkeleri Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt ve Umman.. Suudi Arabistan’da toplam finans sektörünün yüzde 78’ini İslami finans kurumları oluşturuyor. İslami finansın oranı Kuveyt’te yüzde 40, BAE ve Katar’da ise yüzde 27 ila yüzde 30 arasında değişiyor. Türkiye’deki ise İslami finans pazarının toplam finans sektörü içindeki payı yüzde 5 gibi düşük bir seviyede.

Şimdi bir yıl öncesine dönelim...

Tarih 14 Haziran 2020... İslam Kalkınma Bankası kuruluşu İslami Araştırma ve Eğitim Enstitüsü’nün koordinasyonunda, Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı’nın (IIEFC) 12’ncisi online düzenlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnsani, ahlaki ve çevreci karakteri faizi ve sömürüyü reddeden yapısıyla İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır. Geleceğin dünyasında faize ve sömürüye dayalı mevcut ekonomik sistemin yerini risk paylaşımının esas olduğu katılımcılığa bırakacağına inanıyorum” değerlendirmesi yaptı.

Aynı gün...  Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da “Hedefimiz Türkiye’yi, gelişmiş finansal altyapısı, genç, dinamik nüfusu ve nitelikli iş gücünün yanında jeostratejik konumuyla İstanbul Finans Merkezi’nin sağlayacağı avantajlarla dünyada faizsiz finansın merkezi haline getirmek” dedi.

Tarih 19 Haziran 2020... Bu açıklamalara ilk destek Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, kuruma bağlı çalışan yaklaşık 150 bin din görevlisinin maaşlarını faizsiz finans kurumları aracılığıyla almaya başlayacağı belirtildi.

Ve dün... İstanbul Finans Merkezi ile bu alanda dünyadaki önemli merkezlerden biri olmanın peşinde olduklarına işaret eden Erdoğan, “Bu projenin İslami finans bakımından da bir merkez olmasını arzu ediyoruz. Bununla ilgili mevzuat çalışmalarımızı yakında tamamlayacağız” dedi.

Peki “İslami finansla, sömürüye, kapitalizme karşı çıkılır” tezi ne kadar gerçekçi?

Sınıf atlayan İslamcı


Vali Nasr...

İran asıllı Amerikalı yazar...

Ortadoğu uzmanı... ABD’nin etkili düşünce kuruluşu CFR’de (Dış İlişkiler Konseyi) yönetici... “İslami Sermayenin Yükselişi/İslam, Kapitalizm ve Türk Modeli” başlıklı bir kitap hazırladı. (Ufuk Yayınları/Mart 2012) İslami ekonominin, Erdoğan ya da eski bakan Berat Albayrak’ın düşündüğü gibi ‘sömürüsüz bir dünya’ için alternatif olmadığını anlattı. Çünkü... Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Umman hatta Türkiye’de “İslami anlamda refah düzeyi gelişmiş yüksek bir sosyal sınıfın varlığının oluştuğuna” dikkat çekti: “... Bu yüksek sosyal sınıf, İslam’ı hem yaşamakta hem tüketmekte,diğer yerlerdeki orta sınıflar gibi, yaşam kalitesini artıran malları ve hizmetleri talep etmektedir. Bu sosyal sınıfın İslami çeşniye sahip ürünleri tercih etmesi, İslami olanı aynı zamanda büyük bir pazarın parçası haline getirmektedir. Müslüman ülkelerin ekonomilerinin küresel ekonomiyle daha da sıkı bir biçimde bütünleşmesi, İslami finans alanında meydana gelen gelişmedir. (Sayfa 32)”

Gerçek durum bu: İslami kesim kapitalizmle bütünleşiyor ve yüksek sosyal sınıfını oluşturuyor. Sömürüye karşı çıkmak yerine zenginleşmeyi tercih ediyor! (Londra örneğin... İslami finansın merkezlerinden birisi olmaya aday! İlk İslami banka 2004 yılında açıldı. Sonra gerisi geldi...) Yani... Sınıf atlayan yeni kuşağın derdi, İslami hayat yaşayan fakirlerin ya da orta sınıfın sorunları değil, kendi hayatlarının daha da nasıl zenginleşebileceği...

Vali Nasr’ın tespitleriyle devam edelim...

Gökyüzüne uzanan cam kubbe


Örneğin Dubai...

Birleşik Arap Emirlikleri’nin en büyük şehri: “... Emirates alışveriş merkezi, dünyadaki diğer hiçbir alışveriş merkezine benzemez. Mermer ve camla kaplı altı yüz dört bin metrekarelik bir alana sahip bu alışveriş merkezi, tişörtlü ve şortlu Avrupalı turistler veya Batılı giysiler giymiş Müslümanlar kadar, tamamen başörtülülerin de oluşturduğu müşteri portföyüne hizmet verir. Bu merkezin müşterileri, şatafatlı restoranlarda ve fütüristtik tarzda gökyüzüne doğru uzanan parıltılı bir cam kubbe altında yüksek sınıflara hitap eden butiklerde birbirine karışır. Cüretkar ve gerçeküstü bir atmosfer, tüketim ve eğlencenin Las Vegas’a özgü büyüleyici havası, bu alışveriş merkezinin her metrekaresinde hüküm sürer... (Sayfa 50)”

Tüketim... Eğlence... Gösteriş... Kapitalizm! Yani... Sembol şehir Dubai, “Müslümanların Batı tarzı tüketici olmalarını sağladığı gibi kendilerini dinlerine bağlı hissetmelerini de mümkün kılıyor” tespitini de ekliyor İran asıllı Amerikalı Vali Nasr!

İngiliz sosyal kuramcı David Harvey’le bitireyim: “... Dünya bu emperyalist hareketi reddedip, neo-liberal ve yeni muhafazakar kapitalizmin kalbine -ekonomik, politik ve kültürel adaletle birlikte toplumsal eşitliği sağlamaya adanmış bir demokrasiye ait- tamamen farklı bir değerler kümesini geri yansıtabilecek durumda.”

SONUÇ: O zaman... Plazalarda temizliğe giden başörtülü kadınla, fabrikada çalışan başı açık kadının kaderinin bir olduğunu görmemek mümkün mü?