Hukuk her yerde, her zaman hukuktur...

Batı istiyor diye... Konjonktüre göre hukuk olmaz...

Neden mi?

Tarih 4 Mart 1994...

Kapatılan DEP (Demokrasi Partisi) milletvekilleri Leyla Zana, Orhan Doğan ve Hatip Dicle gözaltına alındı. 17 Mart 1994 tarihinde tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’ne konuldu.

Tarih 1 Temmuz 1994... Selim Sadak gözaltına alındı, 12 Temmuz 1994’de tutuklandı.

Suçlama ve ceza şuydu: Terör örgütü PKK’nın liderlerinden aldığı emir ve talimat doğrultusunda ülke içinde ve dışında yoğun bölücü faaliyetlerde bulunmak.  Türk Ceza Kanunu’nun “yasadışı örgüt üyeliği” fiilini düzenleyen 168-2 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun “ceza artırımını” öngören 5. maddesi uyarınca, 15’er yıl ağır hapis cezası.

Tarih 17 Temmuz 2001... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kapatılan Demokrasi Partisi’nin 4 eski milletvekilinin başvurusunu değerlendirdi. Mahkeme, yargılamanın adil olmadığına karar verdi. AİHM, Zana, Sadak, Dicle ve Doğan’ın başvurusuyla ilgili olarak, eski milletvekillerini yargılayan DGM’nin tarafsız ve bağımsız olmadığı gerekçesiyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin Türkiye tarafından ihlal edildiği görüşüne vardı.

Peki... AKP 2002’de iktidara geldikten sonra ne oldu?

Yargıtay’dan hamle


Avrupa Birliği’ne uyum yasaları çerçevesinde yapılan değişiklikler, milletvekillerinin yeniden yargılanmasını önünü açtı. Zana ve arkadaşları kamuoyunda ikinci uyum paketi olarak bilinen 4793 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 4 Şubat 2003’te yeniden yargılama talebinde bulundu. Tahliye talepleri hep reddedildi... Bu arada davaları Avrupa Birliği mahkemede, yerinden takip ediyordu. Bu arada çarpıcı bir gelişme yaşandı.

Haziran 2004...  Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin verdiği 15 yıl hapis cezasıyla ilgili kararın usulden bozulması talebinde bulundu ve şu görüşleri ileri sürdü:

■ Askeri üyelerin DGM’lerden çıkarılmasıyla heyette değişmiştir. Bu nedenle yeni heyetin önceki tüm işlemleri yenilemesi gerekmektedir.
■Hükümlülerin iddianame okunarak yeniden sorgularının yapılması gerekirken, AİHM kararının okunması ve buna diyeceklerinin sorulmasıyla yetinilmesi usul eksikliğidir.
■İlk duruşmada okunan tanık beyanları, basın açıklamaları, olay tutanakları ve kaset çözüm tutanakları yeniden yapılan duruşmada okunmamıştır.
■Hükümlü vekillerinin isimlerini verdiği tanıklar dinlenmeleri gerekirken reddedilmiş, avukatların getirdiği bazı tanıklar dinlenmemiştir.
■Hükümlülere ait olduğu bildirilen ve terör örgütü PKK’yı övdükleri belirtilen teyp kasetleri tarafsız bilirkişiler tarafından yeniden deşifre edilmemiştir.

Yeni bir sayfa açıldı!


Tarih 9 Haziran 2004...

Avrupa Birliği’nin devamlı ilgilendiği kapatılan Demokrasi Partisi’nin (DEP) eski dört milletvekiline tahliye kararı çıktı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dört milletvekilinin yargılandıkları son mahkeme kararının usulden bozulması talebi üzerine bu karara vardı.

DEHAP Genel Merkezi’nde, Leyla Zana ve arkadaşları 10 yıl sonra medyanın karşısına geçti. Zana konuşmasında şu cümleleri kurdu:

“... Ben ve dava arkadaşlarım büyük bir onurla bu zorluğa katlandık. Bu ülkede yeni bir dönemin başladığına yeni bir sayfanın açıldığına Kürdüyle, Türküyle, Çerkeziyle, Arabıyla, Lazıyla ve hata sınırları aşarak evrensel dünya ile buluşabileceğine inanıyorum. Gün dargınlıkların kızgınlıkların, acıları körüklemenin günü değildir. Gün daha çok bütünleşmenin herkesin ama herkesin kendisini önyargılardan arındırarak 21’inci yüzyılın evrensel değerleriyle buluşma günüdür.”

O dönem Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül, bu kardan sonra Türkiye’nin yargı sisteminin artık sorgulanamayacağını söyledi.

SONUÇ: 2004’te... Leyla Zana ve bugünün HDP’sinin önünü açan AKP... Çözüm sürecini aslında 2004’te başlatan AKP... AİHM kararını uygulayan AKP... AB’nin ve ABD’nin baskısına direnemeyen AKP...

Peki... ABD, Leyla Zana ve arkadaşlarının tahliye edilmeleri için ne yaptı? O da yarın!