Annem Adanalı...

Babası Hayrettin yani dedem çiftçiydi... Portakal, pamuk, buğday... Dayılarımdan Rasim babasından el aldı ve traktörden inmedi... Dedemin başından sekiz köşeli kasketi eksik olmazdı... Diğer Adanalılar gibi ya da Anadolu köylüsü gibi! Sonradan öğrendim... Şapkanın (kasketi) sekiz köşesinin her birinin ayrı anlamı varmış:
Yiğitlik...

Mertlik...

Çalışkanlık...

Cömertlik...

Dürüstlük...

Misafirperverlik...

Alçak gönüllülük...

Doğruluk...



Daha çok Elazığ’a özgü bir şapka... Selçuklu’ya kadar uzanan hikayesi var!

28 ocak günlü yerel bir gazetenin manşeti gözüme ilişti... Elazığ’da çıkan FIRAT Gazetesi... Gazetenin manşeti tam da bugünler için: ÇİFTÇİNİN SAHİBİ YOK! Çiftçinin başındaki kasket (sekiz köşeli değil ama olsun), elindeki saman her şeyi anlatmıyor mu? Ya da iki eliyle başını tutan yaşlı köylü... Sadece bir fotoğraf haberi anlatır! Biz yine de ayrıntısına bakalım ve ‘Çiftçinin sahibi yok’ sloganının altını okuyalım...

ÇİFTÇİLER DEĞİL ARACILAR KAZANDI


Fırat Gazetesi şu sorulara yanıt aramış: Deprem, pandemi derken çiftçinin baş etmek durumunda kaldığı kuraklık da kapıda... Çiftçi deprem ve pandemiden nasıl etkilendi? Kuraklığa karşı çözüm önerileri neler? Çiftçi hangi sorunlarla baş etmek durumunda? Çiftçinin sorun ve talepleri neler?

Bu sorulara yanıtı Elazığ Ziraat Odası Başkanı Ahmet Erdem’den dinleyelim: “... Piyasada bir denetim yok. Geçen yıl bir torba 50 kiloluk üre gübresi 95 TL iken bugün 140 TL... Mesela sıvıyağ 6-7 ay önce 39-40 TL iken şimdi 75-80 TL... Burada da çiftçi para kazanmıyor, aracılar para kazanıyor. Stokçular bunu yapıyor. Çiftçi bedavaya veriyor. Çiftçiyle bunun bir alakası yok. Örneğin, geçen yıl üretici 2019 yılında üzümü 3.5 -4 TL’ye elinden çıkarırken bu yıl 2.5 TL’den çıkaramadı. Üreticinin elindeki üzüm bir iki ton değil ki; 40-50 ton üzümü var elinde bunu piyasada satamaz. Yani çiftçileri mağdur ettiler. İşin gerçeği çiftçinin sahibi yok. Çiftçiye destek vereceksiniz. Çiftçiye destek vermezseniz kendisini çeviremez, faizsiz kredi vereceksiniz, teşvik vereceksiniz.”

O kadar çok sorun var ki... Ziraat Odası Başkanı Ahmet Erdem anlatıyor: “... Bilhassa Altınova dediğimiz bölgede eskiden su boldu. İlimizde Eyüp Bağları sulama istasyonu vardı ama kapandı, atıl duruma düştü. Bu pompa istasyonu kapanmadan önce sulu tarım yapıyorduk. Bu pompa istasyonun kapatılmasıyla binlerce hektarlık toprak susuz kaldı. 10 yıla yakın bir zamandır bu konuda çiftçimiz çok mağdur. Sudan çok çektik yani. Hamzabey projesi bir türlü tamamlanamadı, Hatunköy Barajı’ndan su getirilirse şayet belki bir nebze de olsa fayda sağlayacaktır. Girdilerin ucuza mal olması önemli olan... Yoksa girdiler çok yüksek, aldığımız abdest ürküttüğümüz kurbağaya değmiyor.  Susuz tarım yapılmıyor ovada. Tabi ki kırsalda bizim gibi değil... Bu konuda da bazı girişimlerde bulunuyoruz, köyleri geziyoruz, çiftçilerimizin sıkıntılarını dinliyoruz, yaşadıkları sorunları analiz ediyoruz.”

ÇÖZÜM: Çiftçiye faizsiz kredi desteği, teşvik desteği, girdilerin düşürülmesi, yem ve gübre fiyatlarının iyileştirilmesi...


TOPRAKTAN ÖĞRENENLER


Çiftçiyi, köylüyü düşünürken Nazım Hikmet’in “Türk Köylüsü” şiirini mırıldanmaya başladım:

Topraktan öğrenip, kitapsız bilendir/Hoca Nasreddin gibi ağlayan/Bayburtlu Zihni gibi gülendir/Ferhad’dır, Kerem’dir ve Keloğlan’dır/Yol görünür onun garip serine/analar, babalar umudu keser/kahbe felek ona eder oyunu/Çarşambayı sel alır, bir yâr sever el alır, kanadı kırılır, çöllerde kalır, ölmeden mezara koyarlar onu/

Çiftçiyi... Köylüyü... İşçiyi... Emekçiyi... Ölmeden mezara koyulmamak için tek çözüm sekiz köşeli kasketin siyasete egemen olmasından geçiyor:  Yiğitlik... Mertlik... Çalışkanlık... Cömertlik... Dürüstlük... Misafirperverlik... Alçak gönüllülük... Doğruluk...