Biliyorsunuz korona salgını nedeniyle geniş katılımlı toplantılar fiziki mekanlarda gerçekleştirilemediğinden internet ortamında yapılıyor. Eskiden “seminer” diye adlandırılan o etkinliklere artık “webiner” deniyor.

31 Ocak günü bir webiner yapıldı. Başlığı “2021’de Türkiye’nin dış politikasında ne bekliyoruz” idi. Takdim konuşmasını emekli Büyükelçi Rafet Akgünay’ın yaptığı etkinliğin moderatörü birlikte uzun yıllar dış politika muhabirliği yaptığım Tülin Daloğlu’ydu. Konuşmacılar ise Dışişleri Bakanlığı, TBMM Başkanlığı, NATO Afganistan Temsilciliği gibi kritik görevlerde bulunmuş Hikmet Çetin ile meslek büyüğümüz Murat Yetkin’di.



Bir ara sanal toplantıya katılanlara göz attım. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nda ve NATO, AGİT, BM gibi uluslararası kuruluşlarda çok önemli görevlerde bulunmuş çok sayıda diplomatı görünce şaşırdım. Ekranda Hüseyin Diriöz, Hasan Göğüş, Fatih Ceylan, Murat Ersavcı, Naci Sarıbaş, Ayşe Sezgin, Ahmet Üzümcü, Yusuf Buluç, Taner Seben gibi isimleri görünce diplomasi muhabirliği yıllarımı anımsadım. Benim açımdan hem nostaljik hem bulunmaz bir görüntüydü.

Sonra “Bu kadar önemli insanı kim bir araya getirdi acaba” diye düşündüm.

Etkinlik duyurusunda “Ankara Politikalar Merkezi – Diplomatik Akıl Serisi” yazıyordu. Etkinlik sonrasında hemen Merkezin internet sitesine (www.apm.org.tr) baktım. Anladığım kadarıyla bir grup büyükelçi 2012’de kurulan merkezi yeniden canlandırma kararı almıştı.

Ana sayfada kendilerini “sınavla girdiğimiz Dışişleri Bakanlığı’ndan uzun yıllar emekliye ayrılmış kişileriz” diye tanıtmışlardı. “Sınavla girdiğimiz” ifadesi aslında “kariyer diplomatıyız” ifadesinin başka türlü söylenmiş haliydi. Son zamanlarda “kariyer dışı- siyasi atanmış” büyükelçilerin sayısının hızla artmasını da dikkate alırsak bu ifade aynı zamanda bir eleştiri olarak da görülebilir. Zira AK Partili isimler büyükelçi yapıldıkça, onların gittiği başkentlere gitmesi gereken çok sayıda kariyer diplomatı, Ankara’da “bankamatik büyükelçi”ye dönüşüyordu.

Büyükelçiler, ülkede dış politika konularının çok sık tartışıldığını ve ilgi gördüğünü anımsattıkları çağrıda, Ankara Politikalar Merkezi’nde diplomasi alanındaki deneyim ve birikimlerini topluma sunmak için buluştuklarına dikkat çekiyordu. Merkezin kazanç amacı gütmeyen, hiçbir siyasal parti ve hareketle ilişkisi olmayan, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü rehber alan, Evrensel İnsan Hakları, demokrasi, hukuk devleti ve Cumhuriyet’in kurucu ilkelerine bağlı, bağımsız bir düşünce kuruluşu olduğunun vurgulandığı çağrıda şöyle deniyordu:

“Dış politika bir ülkenin geleceğinin şekillendiği alanlardan biridir. Ülkemizin bir yandan ulusal çıkarlarının ve dünyadaki seçkin konumunun korunup güçlendirilmesi, öbür yandan çağdaş ve uygar çizgide ilerlemesinin sürmesi için dış politikanın toplumun ortak aklını yansıtan şekilde belirlenip yürütülmesini gerekli görüyoruz. Bu bakımdan sivil toplumdan ve kamuoyundan gelen görüşlere kulak verilmesinin yararına inanıyoruz. Dolayısıyla ülkemize hizmetlerimizi bundan böyle sivil toplumun bir parçası olarak sürdürebileceğimizi düşünüyoruz.”

Bildiriyi imzalayan büyükelçilerin ismini aynen aktarmak istiyorum:

“Murat Adalı, Rafet Akgünay, Akın Algan, Sibel Algan, Ayşenur Alpaslan, Ahmet Arda, Sermet Atacanlı, Fatih Ceylan, Ali Rıza Çolak, Oğuz Demiralp, Atılay Ersan
Şakir Fakılı, Hasan Göğüş, Haluk Ilıcak, Erdoğan İşcan, Derya Kanbay, Taner Karakaş, Dicle Kopuz, Mithat Rende, Taner Seben, Ayşe Sezgin, Hasan Servet Öktem, Naci Sarıbaş, Ömür Şölendil, Ertan Tezgör.”

Diplomasi camiasını yakından tanıyanlar bilir. Bu isimlerle tepeden tırnağa çok etkin ve başarılı bir Dışişleri Bakanlığı kurabilirsiniz.

Dışişleri Bakanlığı ile siyasi partiler diplomasi konusunda bu merkezi oluşturan isimlerin deneyimlerinden ve bilgi birikiminden faydalanırsa çok şey kazanır. Benden söylemesi!

Doğu Ekspresi neden çalışmıyor?


Hafta başında Kars’taydım. Muhteşem üç gün geçirdim. Eski Kars’ın Baltık mimarisiyle yapılmış binalarının arasında dolaşmak, Kars Çayı’nın kenarında ateş yakıp akordeon ile yöreye ait şarkı ve türküleri çalıp söylemek, donmuş Çıldır Gölü üzerinde balık tutmak, atlı kızakla gezmek, o ayazı kulaklarımda ve burnumun ucunda yaşamak çok iyi geldi. İnsanların önceki yıllara göre sayıları az da olsa, salgına rağmen Kars’a gelmesi beni mutlu etti. Kars’tayken en çok duyduğum şey, esnafın zor durumda olduğuna dair cümlelerdi. Esnafın taleplerinin başında Doğu Ekspresi’nin yeniden seferlerine başlaması geliyordu. Türkiye genelinde Hızlı Trenler çalışıyor, 45 kişilik yolcu otobüsleri çalışılıyor, 100 kişiden fazla insanın bulunduğu uçaklar çalışıyor ama 4 kişilik kompartıman sistemi bulunan Doğu Ekspresi ya da iki yataklı kompartımanların olduğu turizm treni çalışmıyor. Trene geçit vermeyen Bilim Kurulu bu çelişkili durumu, Doğu Ekspresi’nin neden çalışmadığını bir zahmet izah edebilir mi?