Dar gelirli vatandaşı ev sahibi yapmak için yola çıkmış TOKİ’nin (Toplu Konut İdaresi) rakibidir denen on beş kadar özel firma var. Bunların isimleri “evim” ile bitmektedir. Bu firmaların işlevi “kooperatif” (imece) finansman modeline göre ev sahibi olmak isteyenleri örgütlemektir. Yani bu firmalar, esasında inşaatçı değil finansmancıdır. İmece finansman şöyle anlatılabilir. Diyelim otomobil almak isteyen 10 kişi var. Peşin parayla otomobil alacak kadar birikimleri yok. Ama her ay, otomobil fiyatının onda birini ödeyecek kadar gelirleri mevcut. Aralarında bir anlaşma yapıyorlar. Her ay, bir arabayı peşin parayla alacak, bedelini de 10 eşit parçaya bölüp ortaklaşa ödeyecekler. On ay sonunda herkesin peşin fiyatına satın alınmış bir arabası olacak. Arabalara hangi sırada sahip olacaklarına da kur’a ile karar verecekler. Tabii, bazısı erken, bazısı geç alacak. Bunu, herkes kabul ediyor. Netice itibarıyla, kurada en şansız olan bile 10 ay sonra arabasına kavuşacak.

OTOMOBİL FİYATLARI ARTARSA

Bu imece finansman modelinin sıkıntısız çalışması için, (yukarıdaki örnek için konuşmak gerekirse) 10 ay süreyle otomobil fiyatının artmaması lazımdır. Bunun için otomobil bayisiyle sabit fiyat anlaşması yapılabilir. Fakat bu sefer de “maliyet artış riskini üstlenen” satıcı, muhtemelen araba fiyatına risk primi ekleyecektir. İmece takımı, risk primi ödemek istemezse gelebilecek zamları da bölüşmeyi kabul etmesi gerekir. Ancak fiyat istikrarı olmayan ülkemizde, aniden o kadar yüksek zamlar patlayabilir ki, imece takımının bir kısmı sözünden cayabilir. Projeden vazgeçmek zorunda kalınabilir. Bu durumda arabalarını almış olanlar, katılma payını ödemiş ama arabalarını almamış olanlara borçlu kalır. Bu sefer de borç geri ödemelerinin, faizli mi faizsiz mi olacağı sorunu ortaya çıkar. 1980’den önce gazeteler “tencere tava dağıtarak” tiraj yarışına girmiş ve birlikte batmış ve sahip değiştirmişti. Aynı dönemde gazeteler “imece finansman” modeliyle otomobil ve televizyon satışları yapmışlardı. 1980 devalüasyonu ve %100’e çıkan enflasyon yüzünden son verilen sözler tutulamadı. Tabii, her zaman olduğu gibi “kâr özelleşti, zarar kamulaştırıldı.”

KİRA KADAR TAKSİTLE EV SAHİBİ OLMAK

Enflasyonun ve faizlerin %2’nin altında seyrettiği gelişmiş ülkelerde, değil 10, 20, hatta 30 yıllık “ipotekli konut edinme kredisi” alınabilir. Orada bile 2008/9’da olduğu gibi “gayrimenkul fiyatları çökünce” uzun vadeli işlemler başa bela olmaktadır. Gelelim ülkemize. İnşaat maliyeti artış külfetini devlete (halka) yıkmadan, imece finansman yöntemiyle, halka TL ile “kira kadar aylık taksitle” ev satmak mümkün değildir. Bu sistemler sonunda “saadet zinciri” haline dönüşmektedir. Saadet zinciri (Ponzi Planı), ancak sisteme artan sayıda yeni girişler oldukça sürüp gitmektedir. Günün sonunda “çömlek patlaması” kaçınılmazdır. Çömlekçiler, komisyonlarını cebe atıp, borçlularla alacaklıları baş başa bırakabilirler. Bu firmaları sermaye artırmaya mecbur etmek, sorunun çözümüne yetmez.

Son Söz: Faiz yoktan varolmaz, varken yok olmaz.