Sekiz yıl önce de böyle oldu.

Gezi Parkı’nda AVM yapılmasına karşı çıkan bir avuç genci dinlemektense üzerlerine robocop ve biber gazlarıyla gidildi. Çadırları ateşe verildi, canlarına kastedildi.

Bu zorbalık karşısında, tamamına yakını üniversitelilerden ya da henüz iş hayatına atılmış beyaz yakalılardan oluşan gençlerin barışçıl itirazına milyonlar katıldı.

İktidarını ümmetin yeryüzündeki cenneti, muhalefeti müminlerin emirine itaatsizlik gören AK Parti, polis şiddetinden kaçıp Allah’ın evine sığınanlara ‘Çapulcu’ dedi.

Dolmabahçe Camisi’ne ayakkabılarıyla girdiklerini...

Girip bira içtiklerini...

İçip içip öpüştüklerini iddia etti.

İmam, “Ben Allah’ın adamıyım. İçki görmedim. Yalan söyleyemem” dedi. Bu haysiyetli vatandaşı bir camiden diğerine sürdüler.

Dolmabahçe’de bozulan tuzağı Kabataş’ta kurdular.

Sözde belden yukarısı çıplak, deri eldivenli 70-100 kişi başörtülü kadını yere yatırıp dövmüş, üzerine işemiş ve kadehlerini tokuşturarak zevklenmişlerdi.

AK Parti’ye göre, iktidarına itiraz edenler din düşmanı, sokakta hakkını arayanlar terörist, özgürlük için çabalayanlar ise sapkın...

Bunun son örneği, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar oldu.

14 HOCA YARDIMCILIĞI REDDETTİ

Her şey, Prof. Dr. Melih Bulu, sınavla giremediği Boğaziçi’ne AK Parti üyelik kartı sayesinde atanmasıyla başladı. Boğaziçi’nde 12 Eylül’den sonra ikinci kez üniversiteden yetişmemiş biri rektörlüğe getirildi.

Oysa dokuz aday adayı arasında Boğaziçili üç profesör vardı. Biri de Bulu’dan önceki rektör olan ve muhafazakar diye bilinen Prof. Dr. Mehmed Özkan’dı.

Bu üç isimden biri seçilmiş olsaydı yaprak bile kımıldamayacaktı. Fakat şimdi onlarca akademisyen kampüste her sabah buluşup Bulu’yu protesto ediyor.

Bulu’nun yardımcılık için teklif götürdüğü 14 akademisyen “Olmaz” dedi.

Önceki iki rektörün yardımcılığını yapan Prof. Dr. Ali İzzet Tekcan, görüşme randevusuna bile gitmedi.

KABE FOTOĞRAFI

Diğer taraftan, Boğaziçili öğrencilerin 4 Ocak’tan bu yana sürdürdüğü barışçıl eylem Kabe fotoğrafına LGBTİ bayrağı konulması şeklindeki densizlik gerekçe gösterilerek, sindirilmek isteniyor. Öğrenciler din düşmanı, terörist ve sapkın olarak işaret edilip toplumun önüne fırlatıldılar.

Kampüslerine polis girdi.

159’u gözaltına alındı.

İkisi tutuklandı.

Önceki akşam bizzat gördüm: Boğaziçi’ne bağlanan bütün yollar polis bariyerleriyle kaplanmış. Kampüs girişinde, her kavşakta, duraklarda, metro girişlerinde polis bekliyor. Çatılarda keskin nişancılar nöbet tutuyor.

Şiddete karışmamış öğrenciler, bir arada yürüdükleri ve dağılmadıkları için babaları yaşında polislerce dövülerek gözaltına alınıyor. Çocuklardan özür dilenmesi gerekirken, İstanbul Emniyeti’nin Twitter hesabından, “Aşağı bak’ değil, ‘Aşağıdan in dedik” diye düzeltme mesajı paylaşılıyor.

Bilmiyorlar ki bu mesaj, dövmekten daha aşağılayıcı...

Z KUŞAĞI GÖRÜYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü döneminde yaşananların Z kuşağına anlatılmasını salık vermişti.

Artık ihtiyaç kalmadı.

Z kuşağı Boğaziçi’ndeki akranlarının başından geçenlere bakarak olan biteni görüyor.

Bir akademisyenin sınavla giremeyeceği üniversiteye parti üyeliği sayesinde atandığını görüyor. Torpili ve partizanlığı görüyor.

En zekilerinin hak aradıkları için dövüldüklerini görüyor.

Özgürce tartışmak istedikleri için linç edildiklerini görüyor.

Akıl tutulmasını da beyin göçünü de görüyor.

Eski rektör: Bulu’ya destek versem aday olmazdım


Dün Habertürk yazarı Nagehan Alçı’ya konuşan Prof. Dr. Melih Bulu, selefi Prof. Dr. Mehmed Özkan’ın kendisine arkadan destek verdiğini ileri sürdü.

Bu iddiayı Özkan’a sordum.

- Bulu’ya destek veriyor musunuz?

Ben kendisiyle ilk atandığı gün ya da bir gün sonra devir teslimden dolayı görüştüm. Uzunluğu 3-5 dakikadır. Destek verebileceğim görüşmemiz ve ilişkimiz olmadı. Aday olduğuma göre tercihimin ne olduğu ortada... Aleyhine veya lehine çalışacak değilim.

- Sizce doğru bir atama mı?

Bu sürecin daha iyi ve şeffaf olabileceğine yönelik fikirler olabilir. Belki seçim daha ideal koşullarda sağlanabilir. YÖK’e sorumluluk düşüyor.

- Siz de protesto edilmiştiniz değil mi?

Ben atanırken protesto edilen şey, yöntemin kendisiydi. Beni protesto edenlerin sayısı şu anki sayıyla karşılaştırılacak düzeyde değildi. Öğrencilerle konuştum. Bana hocalarımın desteği vardı. Üçüncü gün 500’ün üzerinde emekli ve görevli hocamızla değerlendirme yaptık. Bana yönelik protesto bir hafta sürdü.

- Siz atansanız protesto olur muydu?

Bana karşı eylem yapılmasını beklemezdim.

- Sizin döneminizde kampüse polis girdi mi?

Böyle bir manzara olmaması için çok uğraştım.

- Öğrenciler haklı mı?

Bunlar Türkiye’nin en başarılı öğrencileri. Mezun olunca çok önemli kuruluşlarda görev alacaklar. Bu şekilde görülmek ve hitap edilmek istiyorlar. Bir beklentileri var.

- Hiç polis çağırdınız mı?

Hiç gerek olmadı.

- Şiddet endişesi yaşadınız mı?

Hiçbir zaman yaşamadım.