Adana’nın Akif Abisi, Seyhan Belediye Başkanı Akif Akay’ı, Başkan Yardımcısı olduğum Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nin Seyhan Nehri kıyısındaki Sosyal tesislerinde ağırladık.

Sık sık bir araya gelemediğimiz Akif Akay’la burada uzun bir aradan sonra sohbet etme imkanı da bulduk.

Akif Akay’la görüşmelerimiz bir gazeteci-belediye başkanı ilişkisini bir kenara bırakarak bir dost sohbeti havasında, Cemiyet Başkanımız Cafer Esendemir’in hazırlattığı kelle paça çorbası eşliğinde sürdü.

Mercimek ve paça çorbası seçeneğinden “Tabi ki paça” diyerek paçayı seçen Başkan Akay, iki kase paça içerek, kış günlerinin bu faydalı içeceğini ne kadar sevdiğini de göstermiş oldu.



Akay, dost sohbetimizi belediye hizmetlerini anlatarak monotonlaştırmadı.

Her gün onlarca kilometre asfaltladıkları yollardan, kurdukları dikimevi ve boya tesisleriyle hem belediyeye hem Seyhan’a ucuz maliyetle büyük katkılar sağladıklarından, destekledikleri kooperatiflerin nasıl başarılı üretim yaptıklarından, Seyhan’ın her mahallesindeki sorunlara muhtarlar ve belediye birimleri vasıtasıyla nasıl anında ulaştıklarından söz etmedi…

Çünkü bunları her gün zaten basın büroları aracığıyla her gün bizlere ulaştırıyorlar.

Eminim istese bu hizmetlerini de saatlerce anlatabilirdi.

Oysa dediğim gibi bir dost sohbetindeydik ve Akay, bir belediye başkanından çok bilge kişiliğiyle anlatımlarda bulundu.

Belediye hizmetleri konusundan söz ederken bir acı gerçeğin altını çizdi.

“Benim 30 yılda, 40, yılda, 50 yılda hatta 100 yılda oluşmuş yanlışlığı (Seyhan’ın) 5 yılda bilemedin 10 yılda çözebilecek gibi bir şansım yok.

Zaten öyle bir şey de olamaz.

Fakat ben bu sorunların çözümü için bir yol açacağım, bir kapı açacağım.” dedi.



Neydi bu Akif Akay’ın açacağı kapı?

Akay, bu kapının; toplumu tüketim toplumu olmaktan üretim toplumu olmaya yönlendirmek, kentsel kalkınmayı sadece ekonomik olarak değil kültürde, sanatta, sporda kısacası hayatın her alanında yakalamak olduğunu söyledi.

Akay’ın söz ettiği bu kapı, “Bir şeyi başarmak için her şeyi bir arada başarmak gerektiğinin yolunu açacak bir kapı olmalıydı.”

Örneğin, köylerin olanaklarını artırırken bu köylüleri şehirlere göç ettirmek değil, köylerin şehirde yaşayanların faydalandığı tüm imkanlardan faydalanarak köylerinde kalmalarını sağlamak olduğunu söylüyor.

Bunu da şöyle bir örnekle şekillendirdi.

“Seyhan’ın köyleri artık şehre en uzağı sadece 20 dakika uzaklıkta. Seyhan’ın köylerinde yaşayanla8r köylerinde çok rahatlıkla kalabilirler, üretmeye, köy yaşamını sürdürmeye, kültür ve geleneklerini korumaya, üretim ekonomisine katkıda bulunmaya devem edebilirler” diyor.

Zaten, görevi başladığından bu yana verdiği mesajlarda da üretim toplumunu özendiren bir çabadan söz ediyor.

Aslında bu sözler öyle her belediye başkanının cesaret edip söyleyebileceği şeyler değildi.

Çünkü birçok eleştiri alabilirdi.

Muhalifleri Akay’a , “Başkan Seyhan’ın sorunları karşısında teslimiyetini şimdiden ilan etmiş” diye eleştiri getirebilirlerdi.

Oysa, bu sözlerin altındaki derin anlamı ve cesareti görmeleri gerekir.

Akay, burada açık bir cesaretle gerçekleri söylüyor.

Kimseyi oyalamak niyetinde değil.

Gerçekti  ve halkçı bakış açısı, topluma dürüst olmayı gerektirmez mi zaten…

“Her şey para değil “diyor mesela ve ekliyor. “Öyle olsaydı bugün Katar ve Suudi Arabistan’ın dünyanın en ileri ülkeleri olması gerek. En çok para onlarda. Oysa bugün Kanada’nın, Finlandiya’nın İsveç’in ileri ülkeler olduğunu biliyoruz.  Çünkü sadece para konusunda değil, toplumlarına hayatın her alanında kolaylıklar, güzellikler sağlamışlar. İşte yaşamın her noktasında bunu yaptığınız zaman toplumu kalkındırmış olursunuz”

Akay, örgütlü yaşama ve Sivil Toplum Örgütlerinin gücüne de çok inandığını belirtiyor.

Ona göre STK’lar eskiden şimdi olduklarından çok daha güçlüydü.

Ancak özellikle 12 Eylül yönetimi örgütlü topluma büyük zarar verdi.

Bunu da şu sözlerle anlatıyor:

“O yıllarda her gün gazetelerde radyolarda, şu kadar örgüt üyesi yakalandı, bu kadar örgüt üyesi ele geçirildi gibi yoğun bildirimlerle aslında örgütlü olmanın zararlarının mesajı verilmek isteniyordu.

Ve o zamanki çok sayıda insan örgütlü olmanın zararlı bir şey olduğunu düşünmeye başladı.

Oysa özgür birey olmadan özgür toplum oluşmaz, özgür toplum olmazsa demokratik devlet oluşmaz, demokratik devlet olmazsa özgür birey olmaz.

Bu yüzden mesele şu parti veya şu parti değildir.

Egemen gücü, örgütlü bir yapı olması ciddi bir şekilde rahatsız ediyor.

Egemen güç, bugün AK Parti ama yarın başka bir parti olabilir. “

Akif Başkan, burada iktidarların örgütlü toplumdan hep çekindiklerini ve toplumu örgütsüz bırakmak için çareler aradıklarını ancak toplum olarak ileri gitmenin yolunun da mutlaka her alanda örgütlenmekten geçtiğine değiniyor.

Evet, Seyhan’ın Akif Abisi’si…

CHP’nin akil adamı…

Adana’nın bilge siyasetçisi Akif Akay’la böyle bir ufuk turu yaptık.

Akif Başkan, yılların imbiğinden süzülen deneyimleriyle çevresine ışık tutmaya devam ediyor.

Bunu yaparken de “aman şunları söylersem eleştiri alırım” diye bir kaygı duymuyor.

Sadece düşündüğünü ve inandığını söylüyor.

Ben de bu yazımda sizlere “bilge başkanla” yaptığımız bu keyifli sohbeti sizlere aktarayım dedim…

Esen kalın…