Bu günlerde çarşıda pazarda büyük miktarlarda karpuz görmekteyiz.

Nerede bir karpuz sergisi varsa, (Adana’da karpuzların satıldığı geçici satış alanları) henüz sezonun başı olmasına rağmen ağzına kadar karpuz dolu.

Yalnız karpuzlar kelek çıkıyor.

Zamanından önce kesilmiş karpuzlar çünkü.

Nedenini şimdi sizlere aktaracağım fakat önce bir takım açıklamalar yapmalıyım.

Ceyhan’dan, Karataş’tan, Tuzla’dan kısacası Adana’da ovaların her yanından karpuz fışkırıyor şu günlerde.

Yazın başında sayılırız.

Henüz karpuzlar tam olgunlaşmaya başlamadı.

Nasıl ki her meyvenin belli bir büyüklüğe ulaşmasının yanında istenilen olgunluğa da gelmesi beklenir.

“Zamanı” vardır her meyvenin, hatta her çiçeğin…

Geç kalınması meyveyi nasıl ki çürütür, yumuşatır, dayanıksız hale getirirse erken hasatta da “ham” olur.

Neticede meyveyi tam kıvamında ve ağız tadıyla yemek gerekir.

Lakin, konu karpuza gelince maalesef bir karpuz memleketi olmamıza, Türkiye’nin karpuzunun büyük bölümü Adana’dan çıkmasına rağmen, şu günlerde ağır tadıyla bir karpuz yemek imkanımız yok.

Hatta geçen gün gittiğim Adana Hali’nde, yıllardır tanıdığım Adana’nın Efsanevi Kabzımallar Odası Başkanı Ali Batman’la bu konuyu konuştum.



Sayın Batman’ı oldukça dertli gördüm.

Çünkü hale kamyon kamyon karpuz getiriliyordu ve malın çokluğu nedeniyle aslında yüzünün gülmesi gereken Ali Batman’ın yüzü asık idi.

Nedenini sorduğumda, başladı dertli biçimde anlatmaya…

Karpuz, şu günlerde para ediyor diye tarlada olgunlaşmadan kesiliyor ve hem bütün Türkiye’ye dağıtılıyormuş.

Ancak karpuz henüz yaz güneşini tam görmediği ve olgunlaşmadığı için “kelek” çıkıyormuş.

Bu karpuzu alanlar, karpuzdan soğuyor, daha sonra çıkanları ise “ya bu da kelek çıkarsa” diye almaktan imtina ediyorlarmış.

İşte böylece şu an an karpuzun fazla olduğu zamanlarda satılan karpuz, bundan sonra üretimi çok daha fazla olacak büyük karpuz üretiminin satışının önündeki en büyük engelmiş.

Yani karpuzu, üç kuruş kazanayım diye olgunlaşmadan kesenler aslında ayaklarına sıkıyorlarmış.

Üç beş kuruş kazanalım derken, bir yaz boyunca üretimi sürecek olan karpuzun “Kelek” çıkar korkusuyla elde kalmasına yol açıyorlarmış…

Üstelik bir başka nokta da bu kelek karpuzları tarla sahibinden daha çok, hırsızlık yapanlar kesiyorlarmış.

Geceleri tarlalara dadanan bu kişiler, karanlıktan ve tarlanın sahipsizliğinden yararlanıp, topladıkları tonlarca karpuzu gerek Adana’da gerek başka illerde satıyorlarmış.

Sonuçta, vatandaş olarak hem kelek hem de hırsızlık mal yiyoruz haberimiz yok.

Biz hırsızlık ve kelek karpuza 25-30 lira para veriyoruz ve paramız boşa gidiyor.

Ama asıl olan üreticiye oluyor; adamın hem tarlasından binlerce liralık malını kaldırıyorlar hem de daha sonraki için de önüne set oluyorlar.

Kabzımallar Odası Başkanı Ali Batman, hırsızlığın ve kelek kesimin önlenmesi için bütün ilgili resmi kurumlara başvuruda bulunmuş.

Ben de buradan yetkililere seslenmek istiyorum.

Adana Valiliği, Jandarma kuvvetleri, emniyet müdürlüğü, Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri, Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na... Kısacası tüm ilgili ve yetkili kurumlara seslenmek istiyorum…

Bu işe müdahale edin.

Anladığım kadarıyla bu işin sonlandırılması için, güvenlik kuvvetleriyle Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerinin birlikte çalışması gerek.

Jandarma, polis ve belediye ekipleri, maliyeciler yol boylarında, karpuz sergilerine gelen giden mallarda, şehirlerarası yollarda denetimler yaparak karpuzların hırsızlık olup olmadığını çok rahatlıkla irsaliye ve diğer satış belgelerinden tespit edebilir.

Tarım müdürlükleri ve belediye ekipleri de hasat edilen tarlaları  gezerek, henüz olgunlaşmamış kelek karpuzun kesimini önleyebilir.

Hatta burada Ticaret Odası’na, Çiftçiler Birliği’ne, Ziraat Odalarına da iş düşüyor.

Konu herkesi ilgilendiriyor çünkü.

Bunun yapılmaması başta Adana’nın kaybı demektir.

Lezzeti ve aromasıyla haklı bir üne kavuşan Adana karpuzunun, “Kelek karpuz” olarak anılmasını istemeyiz değil mi?

O halde tüm yetkililer bir an önce bu meselenin üstüne gitmeli.

Hırsızlığa ve kelek kesime izin vermemeli…

Adanalı olarak şöyle ağız tadıyla bir karpuz da mı yiyemeyeceğiz?...