Yemek bir yana, sandviç bir yana.

İki dilim ekmek arasındaki bu lezzet, beni hep baştan çıkarmıştır. Sandviçi, lezzetli bir yemeğe tercih ettiğim çok olmuştur. Ona fast food diyenlere içten içe kızarım.

Sandviç tutkumu anlatmaya başlamadan önce adının öyküsüne bir göz atalım.

Sandviç Adaları ( bugünkü Hawai) dükü John Montagu, kumar partileriyle ünlüdür. Saatlerce poker masasından kalkmak bilmez. Yine bu partilerden birinde karnı acıkır ve yiyecek bir şeyler ister. O yıllarda atıştırmalık dediğin, dilimlenmiş soğuk ettir. Dük uşağını etleri iki dilim ekmeğin arasına koyması konusunda uyarır. Eğer eti parmaklarıyla tutarsa, kağıtlar yağlanacaktır.

Bu kaygı sandviçin doğmasına neden olur!

Benim sandviç tarihim ise lise yıllarında başladı. Hikayeyi şöyle toparlayabilirim. Kabataş Erkek Lisesi’nde öğrenciydim. Ögle tatili zili çalınca, karnımızı doyurmak için soluğu Ortaköy sokaklarında alırdık. Tramvay caddesinde, fırının hemen yanında bir bakkal vardı. O, biz gelmeden malzemeleri hazırlardı: Salam dilimleri, turşu, domates, sana yağı, zeytin ezmesi, kaşar peyniri. Tabii fırından yeni çıkmış sıcacık ekmekler.

Bir koşu soluğu o bakkal da alır, yarım ekmeğin içine tezgahta ne varsa hepsinden koydururdum. Karmakarışık bir ekmek arası olurdu benimki.

Bazen paraya kıyar, fırından aldığım sıcak ekmeğin arasını, yarım yağlı pastırma dilimleri ile doldururdum. Ekmeği hemen yemez, biraz beklerdim. Bu süre içinde pastırmanın yağı gevşer, ekmeğin içine sinerdi. O zaman ortaya doyumsuz bir tat çıkardı.

İşte benim sandviç aşkımın başlangıç öyküsü.

Bu aşk sonraları daha da gelişti. Rus salatalı sosisli sandviç, dilli kaşarlı tost, Fransa’da taze baget ekmeğin içinde jambon ve Bri peyniri, Amerika’da hotdog,  Submarine, İtalya’da salam ve peynirle yapılan Panini, Vietnam’da bagetin arasında turşu, havuç, balık, yumurta ve ciğer ezmesi ile yapılan Banh mi... Saymakla bitmez.

Ama bir tanesi var ki, bir arkadaşımın tabiriyle “hastasıyım”.

Adı: Ton balıklı sandviç.

Bu sandviçle, yıllar önce göç edip, sonra dikiş tutturamadığım için geri döndüğüm New York’ta tanışmıştım. 

Manhattan’da “Bremen House” adındaki bir şarküterinin bodrum katında duvar yıkıyordum. Patron öğle tatilinde çalışanlara, üstüne bol miktarda ton balığı konmuş iki kalın dilim ekmek verirdi. Öylesine lezzetli olurdu ki, yemeye doyamazdım.

Dükkanın bu tonlu ekmekleri öylesine meşhurdu ki, öğle tatilinde sırf bunu yemek için insanlar kuyrukta beklerlerdi.

Ve o günden sonra, ton balığının hayranı oldum. Şimdi en sevdiğim sandviçlerin başında bu geliyor.

Tokyo’ya gittiğimde, sabahın köründe balık pazarına gidip, ton balıklarının açık artırmasını izleyecek kadar sevgim pekişti. Dünyanın en büyük, en lezzetli ton balıkları burada satılıyordu. Artırmada ortaya sürülen paraların miktarı akıl alacak gibi değildi.

Tokyo’da tonları gördüm ama sandviç arasında yiyemedim ne yazık ki!

Çünkü Japonlar bu güzelim balığı ya suşi ya da ince dilimler halinde çiğ olarak tüketiyorlardı. Kimsenin aklına bunları sandviçin arasına koymak gelmiyordu!

Haftada en az iki öğle yemeğinde ton balıklı sandviç yiyorum. Ton balığını bu kadar sevince insan girdisinin, çıktısının peşine düşüyor. Öğrendiğime göre bizdeki ton balıkları, açık deniz balığıymış. Çiftlik balıkları kullanılmıyormuş.

Sandviçimi nasıl yaptığımı merak edenlere: Kapağı kolay açılabilen (Folyo Kapak diyorlar), güvendiğiniz, iyi bir markanın zeytinyağlı ton balığını alın. Kutunun açılması çok önemli. Çünkü bazı kutuların üstündeki halka çekerken kopuyor. Ondan sonra aç açabilirsen. İnsanın bütün iştahı kaçıyor. Onun için kolay açılması çok önemli.

Kutunun üstünden, ton balığının hangi denizlerden yakalandığını bile öğrenmek artık mümkün. Bu bilgilere çok dikkat edin. 

Tarife devam edelim: Balık etini bir tabağa boşaltın. Onun üstüne bir çorba kaşığı kadar ev yapımı mayonez koyun. Yarım turunç suyunu (veya limon) sıkın. Salatalık turşunu küp küp doğrayıp ilave edin. Kapari çiçeği de olur. Sonra bir güzel karıştırın. 

Yarım taze baget ekmeğinin hamur kısmını çıkartıp, ton balığı karışımını araya boca edin. Üstüne de biraz dere otu serpiştirince “yemede yanında yat” kıvamında bir sandviç yapmış olursunuz.

Ben bu karışımı arada bir de dürüme sarıyorum. O da fena olmuyor. Ayrıca ton balığı ile yeni yeni keşifler yapıyorum. Örneğin makarnanın üstüne koyuyorum, marulla dürüm yapıyorum, salataya boca ediyorum. Keşiflerimi daha da ileriye götüreceğimi sanıyorum.

Geçenlerde New York Times Gazetesi’nin pazar ekinde tam sayfa ton balığı ile yapılan yemek tarifleri yayınlanı. Arşive attım. Teker teker deneyeceğim.

Bu güzelim, lezzetli balığı siz de deneyin, seveceksiniz!