Dolar kuru bayramın ilk günü Türk Lirası karşısında 8.50’yi dürttü, bizi öptü. Böylesine rezalet yönetilen bir ekonomi için gayet normal bir görüntü...

İşin kötüsü ekonomi yönetimi de ne yapacağını bilmiyor. Sizin, benim gibi oturmuş seyrediyor. Düşsün diye bekliyor. Ekonomiyi getirdikleri yer kapasitelerini, bilgi düzeylerini hayli aşıyor!

★★★

Kurallar dünyanın her yerinde aynıdır. Para basmanın tadını kaçırırsan enflasyon fırlar... Bu durum Türkiye için de Amerika için de geçerlidir.

Zira kimi ekonomiler bunu kaldırabilir... Kimileri kırılabilir... Amerika’da yıllık enflasyon yüzde 4.2’ye çıkınca piyasalar panikledi... İşin aslında bu durum Amerika’nın hoşuna gitti.

★★★

Amerika’da faizlerin yükselmesinin anlamı dünyaya dağılan paranın en güvenilir yere, kendi ekonomisine doğru yönelten işaret fişeğinin atılması...

Nitekim para gelişen ülkeler dediğimiz bizim de içerisinde bulunduğumuz nispeten zayıf ve istikrarsız ülkelerden çıkar. Artık ön planda olan gelir değil güvendir...

Bu durum başta Türkiye olmak üzere gelişen ülkeler için parasal kuraklık demektir.

★★★

Hukuk reformu, demokrasi reformu yapılacak denildi. Hukukun üstünlüğü ve yasalara saygının geçerli olmadığı, adaletin arandığı ülkelere para gelmediğini biri mi söyledi?

Hiçbir şey yapılmadığı gibi hukuk ve özgürlükler daha da geri gitti. Görünmez hale geldi. Türk Lirası değer kaybetmesin de ne yapsın?

★★★

İşin fena tarafı resmi faizler şu anda yüzde 19’da... Dünya ekonomileri halen “sıfır” hatta “negatif faiz” verirken, bize istenen tefeci faizinin nedeni olmayan güven!

Tahvil faizleri yükseldiğinde kamu ve özel sektör borçlanmamız hem zorlaşır hem de maliyeti artar. Faizlerimiz zaten çok yüksek... Öyle dünya lideriyiz demekle olmuyor, adamlar üç kuruş borç verirken bile burnundan getiriyor.

★★★

Ekonominin durumunu tanımla derseniz, devrilen ağacı birkaç kalasla destekleyip bir süre idare edersin ya... Hah işte bizim ekonominin durumu da o kalasların dayandığı yere kadar...

Sonrasında bir fırtına kopar... Rüzgar Amerika’dan eser, Ortadoğu’dan eser fark etmez... O an ekonomi yerinden oynar...

★★★

Türkiye’nin uyguladığı mevcut dış politika ile ekonominin bu süreçten hasar almadan çıkması pek mümkün görünmüyor. Siyasal İslam stratejileri ile yol burada bitiyor!

Kalıbımı basarım dönüp, dolaşıp, “biz bu doları milletle birlikte düşüreceğiz” diyeceklerine... Sahi her sorunu millet çözecekse, ne gerek var size?


Şarabı yasaklayacağına satsana!


Neyse ki ülkede alkol satışı yasaklandı da koronavirüs azaldı. Sahi ne alakası vardı? Canım öyle istedi... Kim ne diyecek ki? Bu kafayla fakirlik bu ülkenin değişmez kaderi...

Sen elindeki imkanları değerlendirme, sonra acayip projelere milyar dolarlar gömüp para kazanmayı bekle... Ülke Kanal İstanbul’dan para kazanacak ya... Zeka fışkırıyor maşallah!

★★★

Sadece alkolün ÖTV’sinden son 5 yılda 61.4 milyar lira toplandı. Zira amaç vergi toplamak değil, vazgeçirmek...

Televizyonda şarap içilirken görüntüyü buzlatan zihniyet... En azından üretenleri, satanları şimdilik hapse tıkmıyorlar, ona şükret!

★★★

Oysa Türkiye, Fransa’nın ardından dünyanın ikinci büyük üzüm ekim alanına sahip... Miktar olarak üzüm üretimi bakımından dünya dördüncüsü... Binin üzerinde üzüm çeşidimiz var.

Ne yapıyoruz? Topladığımız üzümün yüzde 35’ini kurutuyor, yüzde 33’ünü pekmez, pestil, sucuk, şıra yapıyor, yüzde 30’unu yiyoruz. Sadece yüzde 2’si de içki yapımında kullanılıyor. Ticari kafa bu kadar çalışıyor.

★★★

Bundan 15 yıl kadar önce Avustralya kuru üzüm ihracatında dünyada en büyük rakibimizdi... Bir anda piyasadan çekildi. Hatta müşterimiz oldu. Üzümü bizden almaya başladı.

Neden? Hesabını yaptı, bağlarını şaraplık üzüme uyarladı. Para da harcamadı. Yıllık şarap ihracatı şimdiden 4 milyar doları aştı.

★★★

Önceki yaz Rusya, Türkiye’nin yaş üzüm ihracatında ilk sırayı aldı. Gelirimiz tam 12 milyon dolara çıktı. Tebrik mesajları yağdı. Vay canına!

Servis edilen şarabın yanında bile daha fazla bahşiş veriliyor. Sorsanıza üretici ne kadar kazanıyor?

★★★

İklimin olanak vermemesinden ötürü dünya çapında şarap üretimi yapabilen ülke sayısı sınırlı... Türkiye’nin her yerinde şaraplık üzüm üretilebiliyor.

En düşük maliyetli üzüm Türkiye’de üretilirken, onunla da pekmez, pestil yapılıyor. Yahu hangi ülke senden pekmez talep ediyor?

★★★

İtalya’da, İspanya’da üretilen üzümlerin yüzde 90’ı şaraba dönüşürken biz üzüm sucuğu yapıyoruz. Her yıl 25 milyon turiste şıra içirmeye çalışıyoruz.

Fransa’nın sadece yıllık şarap ihracatı 11 milyar doların üzerinde... İtalya yılda 8 milyar dolarlık şarap ihracatı yaparken onu 4 milyar dolarla İspanya izliyor.

★★★

Türkiye’nin şarap geliri İtalya’nın bir köyü, Fransa’nın bir bağı kadar etmiyor. Adamlar salkım salkım para topluyor, bağ sahipleri paranın altında kalıyor!

On şişe kaliteli şarap fiyatına bir buzdolabı alınır. Bu durum, 10 kilo üzüme karşılık bir buzdolabı satın alınabilir anlamı taşır. Elli kat fazla para kazanılır.

★★★

Bu topraklarda tarih boyunca şarap yapılıp satılmış ancak hiç bu kadar kötü bir döneme rastlanılmamış. Ülkede şarap testisine rastlanmadık arkeolojik kazı yok! Nitekim tarihte bu kadar kötü yönetime de eser miktarda denk geliniyor. Müslümanlığı öne sürecekseniz; şeriat ile yönetilen Malezya’nın yapmış olduğu şarap ihracatı Türkiye’nin 6 katı...

Nefes aldırma, yasakla güzel kardeşim... Sen sarayında Sezar gibi üzüm yersin. Millet patates soğan kuyruğuna girsin.