Dikkat ederseniz ekonomiye hep faili meçhul bir saldırı söz konusu... Kim bu saldırganlar? Yok! Kim bizim ekonomimizi çökertmeye çalışıyor? O da yok! Kime karşı savaşıyoruz? Onu da bilmiyoruz. Klasik “Hiçbir şey olmasa da kesinlikle bir şey oldu” vakası...

Yandaş kanalların sözde uzmanları da bu konuda hemfikir... Klasik bir bozacı şıracı vakası...

Hani şıracının şahidi bozacı denir ya... Aslında şıracı ve bozacı aynı kişidir... Clark Kent ile Süpermen gibi...



★★★

Yaz aylarında boza pek satılmayınca çoğu bozacı, ferahlatıcı şıra işine kayardı. Şıra dediğin de şerbet... Kuru üzümün yıkanıp ezilerek, genellikle kıyma makinesinden geçirilerek akabinde suyla karıştırıldığında üzümün aromasını ve şekerini suya vererek ürettiği içecek. Osmanlı’dan beri gelen gelenek...

Bozacıya şıracıyı sorsan ya da şıracıya bozacıyı... Kendini kötüleyecek hali yok ya... Cevapları hep aynı... Bu yüzden bozacının şahidi şıracı!

Ekonomiyi kim batırıyor? Onlar! Onlar kim? Bizden olmayanlar!

Ekonominin kitabının 2’nci baskısı


Yaşadığımız kriz daha önce yaşananlardan çok farklı... En kötüsü geride kalmadı. Türkiye kalıcı fakirleşmeye adım attı. Bilindik yöntemlerle, para politikasıyla çözmek mümkün görünmüyor.

Normalde ne yaparsın? Dolar çok hızlı yükselince bir sorun vardır. Durdurmak için faizi artırırsın. Neden? Yüksek getirili Türk Lirası’na geçmek avantajlı olur. Kazancı gören yurtdışından bile para getirir. Dolar düşer. Sermaye bollaşır. Faizler kendiliğinden geriler.

Peki, faizleri fiktif olarak düşük tuttun, piyasayı paraya boğdun... Ne olur? Parayı bulan dövize koşar. İthal ettiğin her malın fiyatı artar. Enflasyon fırlar.



★★★

Aynı hesabı bu sefer faiz üzerinden değil cari fazla üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Hesaplarına göre yurtdışına fazla mal satıp ülkeye yüksek miktarda döviz sokacaklar.

İyi de bugünkü şartlarda cari açık senin kontrol edebildiğin bir aparat değil... Türk Lirası değer kazanınca tekrar ithalat başlar, ihraç mallarının fiyatları artar. Bir süre idare edersin. Kısır döngüye girersin.

Ekonominin kitabını yazdık biz derken sanırım burayı atlamışlar. İkinci baskı çıkarken “Biz nerede hata yaptık?” diye bir bölüm koyarlarsa göz önünde bulundursunlar.


Bırakın ekonomiyi ülke geleceğini kaybetti!


Türkiye bir nesli küstürdü, on yıllarını kaybetti. Onlar da farkında! Ülke filikalara binenleri izleyen Titanik ahalisine benziyor. Sosyal medyada koca koca teyzelerle, dayılarla tartışıp onları rezil eden öğrencilere şahit oldunuz mu? Hepsinin hayali terk etmek ülkeyi...

Beyin göçü artık üniversiteden mezun olup da iş veya imkân bulamayan gençlerin yaptığı bir eylem olmaktan çıktı. Lise hatta ortaokul öğrencileri Türkiye’den kaçma hayalleri kurmaya başladı!

★★★

23 Nisan’da televizyonda, canlı yayında, sunucu çocuğa soruyor; Büyüyünce ne olmak istiyorsun? Hayallerin neler?

Çocuk; Köln Üniversi’tesi okumak ve Alman vatandaşı olmak diyor! Tecrübeli sunucu bu cevap karşısında afallıyor. Aha haha hassiii... diyecekken, son anda aha ha hayır ama diye çeviriyor. Başkaları adına sunucu utanıyor.

Hiç düşünmüşler mi, neden 15 yaşında pırıl pırıl çocukların hayallerinde yok Türkiye? İnsanları fikirleri ve yaşam tarzları yüzünden ayrıştırıp onlara düşman olursanız, hevesleri kaçırırsınız.

★★★

Sunucu, “hayır ama” dedikten sonra “havalimanı, yollar, köprüler, tüneller, yollar, duble yollar, yollar da yollar” yaptık neden demedi? Milyonlar bunların aslında kendi paralarıyla yapıldığını bilmiyorken, çocuk bunu yemedi! Çok trajik ama kim onu yadırgayabilir ki? O çocuğun sözleri, bu ülkenin son 20 yılın özetiydi...

★★★

IEFT’nin yaptığı araştırmaya göre yurtdışında eğitim gören gençlerin neredeyse 4’te 3’ü Türkiye’ye geri dönmek istemiyor.

Gidenlerin gitme nedenlerinin başında ise iki konu öne çıkıyor. İlki Türkiye’de ifade özgürlüğünün olmadığının düşünülmesi... İkincisi kariyer ve iş bulma konusundaki umutsuzluk.

Uygulanan ayrımcılık, kayırma sadece ekonomiyi değil, bu ülke insanların aidiyet duygusunu da bitirdi.

Neyse ki yaşı küçüktü! Yoksa anında bağlantısı tespit edilip terörist çıkardı! Milyonlarca insanın bu hayatı yaşamak için ne suçu vardı?