Ben üniversite öğrencisi iken bir dönem de “pedogoji” derslerine devam ettim. Pedegoji, eğitim bilimi demek. Fakülteyi bitirince lise psikoloji, sosyoloji, felsefe öğretmeni olabilirdim. İyi bir öğretmen olabilmem için gerekli bilgileri pedogoji eğitiminden geçerek öğrenecektim. 1970 yılında tuttuğum not defterini dün evdeki kitaplığımın içinde buldum.

Müthiş!

Öğrenci kimdir?

Büyük bir ressam, büyük bir matematikçi, büyük bir kumandan, büyük bir mimar; bunların öğrencileri olur, okulları olmaz. Öğretmenler eğer “iyi öğrenci benim kabul ettirmek istediğim davranışı kabul edenlerdir” ölçüsüyle yola çıkarsa yanılır. İyi öğrenciler, en fazla uysallık gösterenler değildir.

Okul uysallık öğretmez.

Öğrenmeyi öğretir.

Bilgiler gelip geçicidir.

Asıl olan öğrenmektir.

Öğretmen, öğrenciye sadece ve sadece ders notları ile birlikte “büyük sözü dinlemeyi-büyüklere biat etmeyi, örf, adet, geleneğe uymayı” dayatmaya kalkarsa hem öğretmen mesleğine ve hem öğrenciye haksızlık etmiş olur. Öğretmen öğrencisine zekasını, zamanın evrimine ve durumların değişkenliğine ayak uydurabilmesini öğretebilirse onlara büyük ressam, büyük matematikçi, büyük kumandan, büyük mimar olma kapısını açmış olur. Ayrıca geleceğin okulunda artık asıl iş bilgi edinmek değil, öğrenmeyi öğrenmek de değil oluşumu öğrenmek olacaktır. Bu nedenle önce öğretmenin kendisi oluşumu nasıl öğrenebileceğini öğrenmelidir.

★★★

Bunlar 51 yıl önce İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi iken Pedogoji Bölümü’nde 4 ay boyunca tuttuğum notların özeti. 51 yıl sonra bugün pedogoji (eğitim bilim) kim bilir ne kadar büyük yol aldı?

1968 yılıydı.

Öğrenci olayları başlamıştı.

1968’de mayıs ve haziran aylarında Fransa’da tutucu De Gaulle iktidarına karşı Nanterre Üniversitesi’nde başlayan öğrenci olayları bütün Avrupa’ya yayıldı, bizi de etkiledi. 1968 Haziran ayında dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Sorbonnne’nin ön cephesine süslemeli bir büyük duvar yazısı (grafito) astılar.

Şunu yazdılar:

“Her öğrenci bir öğretici, her öğretici bir öğrencidir.”

Yani!

Ben büyüğüm.

En iyiyi ben bilirim.

Ben söyleyeceğim.

Sen uyacaksın.

Bu doğru değil.

Öğretmen de hayatının sonuna kadar öğrenir ve öğrenicinin de öğretmene öğreteceği vardır.

★★★

Üniversite ders notlarımı sizinle şunun için paylaştım. Boğaziçi Üniversitesi’nin öğrencileri yeni rektöre ve onu rektörlüğe atayanlara “demokrat olmayı öğretmek” istediler. Susmayı değil konuşmayı seçtiler. Bu açıdan bakılınca; “topluma 19 yıldır giydirilen korkutup susturma deli gömleğini” yırtıp atmak istediler. Türküler, şarkılar okuyarak, folklar oynayarak “Atanmış partili rektör istemiyoruz” diye düşüncelerini ifade eden öğrencilere yumrukla, tekmeyle karşılık verildi. Üniversite ve tüm mahalle polisle kuşatıldı. Üniversitenin kapısına kelepçe asıldı. Öğrencilere kara çalındı;  terörist olmakla, dini değerleri aşağılamakla suçlandılar. Ellerine ters kelepçe vurup gece yarıları “hapisle yargılanma” için sorguya götürüldüler. Bu öğrenciler niçin atanmış rektöre itiraz ediyorlar? Söylediklerinde akıl-mantık- hakkaniyet var mı diye hiç bakmadınız.

Sizinki dar düşünce!

Dar kafa!

★★★

Üniversite öğrencisi iken pedogoji dersinde tuttuğum ders notunda dar kafalılık için şunlar yazılı: Dar düşünceliler, bütün bilinçlerini, bütün iradelerini, bir hedef üzerine yoğunlaştırırlar; yakın tehlikeleri sistemli bir şekilde ihmal eder, tam anlamıyla görmezden gelirler. Bunu sonucu olarak da son derece tehlikeli vahşi inatçılık ortaya çıkar.

Dar kafanız!

Ve vahşi inadınız!

Sizi bitirdi, bitiriyor.

Halktan iyice koptunuz.

Öğrencileri anlayamadınız. Onlar size iyilik yolunu göstermek istedi, dar kafanız basmadı.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



İtfaiye tarihinde ilk!


En uzun gecelerin kaç saat sürdüğünü, saati ayarlayanlara sorma, bilmezler. Müneccimlere de sorma onlar da bilmezler. Gam çekenlere sor; en uzun gecenin kaç saat sürdüğünü gam çekenler bilir. İşsizliğin hangi boyutta olduğunu çalışma bakanına, maliye bakanına, Cumhurbaşkanı’na sorma onlar bilmez. TUİK’e de sorma o da bilmez. İşsizliğin ne olduğunu, iş arayıp da bulamayanlara sor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, itfaiye tarihinde ilk kez yangın söndürme dahil arama kurtarma işi için 50 kadın itfaiyeci alacağını açıkladı. Torpilin, iltimasın, kayırmanın olmadığını da göstermek için 200’ü erkek, 50’si kadın itfaiyecilerin sınavla işe alınacağını ilan etti. 250 kişilik kadro için Türkiye’nin her yerinden e-devlet üzerinden 30 bin başvuru oldu. Yazılı sınavı geçenler oluşturulan spor parkurunda yarıştılar. Kadın ve erkek adaylar arasında da en iyiler atamayla değil seçimle belirlendi. Aynı şehirde aynı yılın aynı ayında itfaiye eri seçimle geliyor, rektör atamayla!