Bizim gazetenin yazarlarından Ege Cansen serbest piyasanın, fiyatın, eşit rekabetin düzenleyici rolüne inanan, bütün kusurlarına rağmen kapitalist sistemin yine de en iyisi olduğunu savunan sağ görüşlü bir ekonomisttir. Sağ görüşlüdür ama sol beyinlidir. Sol beyinliler; matematiksel işlemlerde, problem çözmede, sayılara, dizilere hakimiyet, güzel konuşma, derinlemesine okuma, yabancı dil öğrenme, analiz yapma, eleştiri, mantıksal ve detaycı düşünme, her olayın kök sebebini aramada iyidirler. Ege Cansen, bu beyinsel özelliğinden ötürü neredeyse 50 yıl boyunca büyük holdinglerin “önemli yatırımlar yapan şirketlerinde” müdürlük, genel müdürlük, danışmanlık yaptı.

★★★

Yatırımı iyi bilir.

Görünmeyeni okur.

Saklananı yakalar.

Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 800 milyon TL’ye bitecek diye hesap yapılıp yola çıkılan ancak 2 milyar 200 milyon liraya mâl olan AKM’yi açılıştan sonra da gazetecilere tanıtma, parlatma, bu binayı yıkıp yeniden yapmada ne kadar başarılı oldukları propagandasını yapmaya devam ediyor. Hürriyet’ten gazeteci çağrıyor, Sabah’tan gazetecilerle buluşuyor; “AKM’yi biz sadece iki buçuk yılda süper hızla 2.2 milyar TL’ye (200 milyon Euro) bitirdik, Almanlar benzerini yedi buçuk yılda 9.8 Milyar TL’ye (875 milyon Euro) yaptı diyor.

Ege Cansen’i aradım.

“Ne diyorsun”

Diye sordum.

“Tuzağa düşme” dedi.

Bir fıkra anlattı.

★★★

Anlattığı fıkra şöyle: “Zengin adam, oğluna 100 Euro vermiş. Al bu parayı Almanya’nın en iyi üniversitesinde mühendislik oku. Yarısını okul ücretine verirsin. Diğer yarısını da ev kirası, yiyecek, giyecek öğrencilik hayatını karşılayacak giderlere ayırırsın demiş. Yılın ortalarına doğru zengin adam, oğlunun okul hayatı nasıl gidiyor diye görmek için Almanya’ya gitmiş. Oğlan, 100 bin doların yarısı ile Mercedes otomobil aldığını, diğer yarısı ile de Mercedes’e uyan hayat yaşadığını anlatmış.

Baba köpürmüş.

Oğlan ise tuzakçı!

Baba, gel şu Mercedes’e bir bin, biraz gezelim. Koltukları soğutmalı, ısıtmalı, saniyede hızlanıyor... Ben iyi iş yaptım. Mercedes’i Alman doktor hanımdan ucuza aldım...”

Ege Cansen fıkrayı anlattı.

Telefonu kapattı.

Oğlan, okula gitmediği gerçeğini süslü, cilalı, parlatmalı Mercedes ile kapatmaya çalışıyor. Kültür ve Turizm Bakanı da “Almanlardan daha ucuza ve daha hızlı yaptık” diyerek bizi; “AKM binası çok az paraya ve devletten bir kuruş çıkmadan yenilenebilecekken 2.2 milyar TL devlet parası akıtılarak israf batağı yaratıldığı” gerçeğini gizleyip örtme tuzağına çekiyor.

★★★

Tuzağın içinde kapan!

Bakan, halkın algısını kapana alıyor: Almanlar aynı binayı 7.5 yılda yaptı. Biz aynı binayı 2.5 yılda bitirdik. Almanlar aynı binayı 875 milyon Euro’ya mâl etti. Biz 200 milyon Euro’ya (2.2 milyar TL) yaptık. Alman başbakanı, devleti Alman şirketlere soydurdu. Türk cumhurbaşkanı (AKM binasının yıkılıp yeniden yapılması kararını veren tek otorite) devletin parasını korudu, gözetti. Alman şirketler devleti soyuyor, Alman başbakanı ve kadrosu buna göz yumuyor. Türk şirketler devleti gözetiyor. Türk cumhurbaşkanı ve kadrosu “devlet parasının tek kuruşunun çalınmasına” asla izin vermiyor.

Öyle mi?

Bu gerçek mi?

Gerçekse!

Sizi ayakta alkışlarım.

★★★

Bana şu sorunun cevabını verin: Türk şirketleri aynı binayı yaklaşık 3 kat daha ucuza mâl edip ve yaklaşık 4 kat daha hızlı yapabiliyorlar ise niçin ABD’de, Almanya’da, İngiltere’de, Fransa’da, Belçika’da, Norveç’te, Kanada’da tek bir ihale bile alamıyorlar da hep Rusya’da, Katar’da, Libya’da, Sudan’da, Azerbaycan’da, Türkmenistan’da yapı işi yükleniyorlar? 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliği’nde iş alıp bitirmiş bir tek Türk müteahhitlik şirketi niçin yok? Türk şirketleri, siz sayın bakan ve sayın cumhurbaşkanı sayesinde Almanlardan 4 kat daha hızlı iş bitirebiliyorsa niçin Sabiha Gökçen Havalimanı’nın 2’nci pisti 10 yıldır bitirilemedi?

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Torosların batı yakasından da kar suları boşa akıyor!


Adana’dan Ali Can yazıyor: “Toros dağlarının batı yakası (Konya Ovası’na bakan kısmı) kışın yağan karla kaplıdır. Baharla birlikte eriyen kar suları aylar boyu Silifke Irmağı’ndan Akdeniz’e akar durur. Kar sularını çok basit bir beton kanallarla toplamak suretiyle Ereğli- Karapınar ovaları dahil tüm Konya Ovası’na kavuşturulabilir. Avrupa’yı doyuracak tarım alanımız olur. Kuruyan Hotamış, Gölören, Akgöl ve tüm göller eski haline gelir. Göç yolunu değiştirmiş tüm perde ayaklı su kuşları yine göllerimizi doldurur. Ali CAN-ADANA.”

Seyfettin Uran yazıyor: “Ülkemizin su sorunu ve ona bağlı tarımsal verim düşüklüğü iç göçü inanılmaz şiddette  hızlandırmaktadır. Ülkemiz çiftçi nüfusu büyük şehirlere ve deniz kıyılarına akın etmektedir. Bunun durdurulması, tarımın ayağa kaldırılması ve tüm köylerimizin mutlu, ürettiğinden karşılık bulan bir hayat standartına kavuşturulması elzemdir. Seyfettin Uran.”