Aylar geçmiş.

Adalet gelmemişti.

Kuşkuya düştüler.

Sakarya’daki havai fişek fabrikasındaki patlamada ölen işçilerin yakınları ile Çorlu’da tren kazasında hayatını kaybedenlerin yakınları, bu hafta içinde “adaletin geleceğinden şüpheye düştüklerini” dile getirmek için toplu halde mahkeme önlerine geldiler.

İki farklı kent.

İki farklı olay.

İki farklı kaza.

Ama şüphe tek.

Tek isteğimiz diyorlardı.

Tek isteğimiz var: “Yakınlarımızın ölümüne sebep olan bu cinayet gibi kazaların görüldüğü mahkemelerde suç, iki- üç günah keçisine yüklenmesin. En üst kademeye kadar, bile bile cinayete göz yummaya benzeyen bu kazanın ihmal zincirinde imzası olan kim varsa hepsi yargılansın.”

★★★

Örneğin Çorlu kazası:

Hızlı tren yapıyoruz, çağ atlıyoruz, geçmiş iktidarların 70 yılda döşedikleri tren raylarının 15 mislini biz 15 yılda döşedik, nutuklarının atıldığı günlerde gelmişti.

İnanmıştı insanlar.

Sevinmiş.

Alkışlamışlardı.

Trenlere bilet alırken oradaki memura sormayı akılarının ucundan bile geçirmemişlerdi:

Bineceğim trenin sinyalizasyon sistemi var mı?

Bineceğim trenin üzerinde yürüdüğü rayların altındaki toprağı yağmur suyu erozyona uğratmış olabilir, kontrol edildi mi?

Saatte 120- 180 kilometre hıza çıkabilen “hızlandırılmış trenleri” bize “hızlı tren” diye sunuyorsunuz tamam da, saatte 50- 80 kilometre hızla gidebilecek trenlere uygun olarak yapılmış eski raylar üzerinde 120- 180 kilometre hız yapan “hızlandırılmış trenlerin” raydan çıkacağını ve tren yolculuğunun Pamukova’da, Kütahya’da, Kocaeli’nde, Çorlu’da ve Ankara’da “cinayete dönüşeceğini” hesapladınız mı?

TCDD’deki deneyimli mühendis ve teknikerlerin yerine partili yandaş tecrübesizleri koyarken tren yolu teknikerlerin yerine partili, yandaş, tecrübesizleri koyarken, tren yolu işletmeciliğinde en küçük hatanın büyük ölümlü kazalara dönüşeceğini düşündünüz mü?

Pamukova’da 41 yolcunun canını yitirdiği hızlandırılmış tren kazasından sorumlu olarak yargılananlardan TCCD eski Genel Müdürü’nün önce iktidar partisinden milletvekili yapılması ve sonra mahkemede dosyasının kaybedilmesi trenciliğimizin ne halde olduğunun ve siyasete nasıl alet edildiğinin göstergesi değil mi? 7 yıl önce “TCDD Genel Müdürü’nün de adının karıştığı 210 milyon TL yolsuzluk dosyası mahkemeye gitmeden kapatıldı” haberlerinin yazıldığı bu yapıda ölümlü tren kazalarının suçlusu iki makinist ile bir bekçiye yüklenebilir mi?

★★★

Adalet bunları da sormalıydı.

Savcılar bütünü görmeliydi.

Bilirkişiler kıvırmamalıydı.

Anne, baba, çocuklar, kardeşler, amcalar, halalar, anneanneler ile dedeler acılıydılar. Sevdiklerinin bile bile bu cinayet gibi kazaya kurban edildiklerini düşünüyorlardı. Her mahkeme günü “Hak... Hukuk... Adalet... Kaza değil Cinayet...” diye toplanıp bir ağızdan bağırdılar. Ve 2.5 yıl sonra nihayet Mahkeme “TCDD yöneticileri (genel müdür ve bakan) hakkındaki tespitlerin ihbar kabul edilerek savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına” karar verdi.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



30 yıl geriye gidiş!


Kont satışlarında taksit sınırı kaldırıldı, otomobil satışlarında ise banka kredisi aranmaksızın senetle taksitli satış yapmanın önü açıldı. Bu kararlar 30 yıl geriye gidiş. 1980’lerde senetli satışlar yapılıyordu. Bankacılık sistemi “bireysel kredi” uygulamasını başlattı ve senet karşılığı kredi sistemi son bulmuştu. Şimdi 30 yıl geriye gidiliyor ve bankacılık hizmeti 30 yıl önce olduğu gibi şirketlere devrediliyor. Bu sistemde tüketici şirketlere bağımlı haldeydi ve senetli satışlarda vade farkını malı alan tüketici ödüyordu. Ve çoğunlukla tüketici faiz/vade farkını hesaplayamadığı için bankadan aldığı krediye ödediği faizden daha ağırını sırtlanmak zorunda kalıyordu. 30 yıl geriye gidiş, konut sektörü ile inşaat sektörüne “pansuman tedavi” olsun diye alınmış olabilir.