Boğaziçi öğren­cileri yeni rektörü, rektörlük binasına girerken ve çıkar­ken, her gördük­lerinde “utan... utan...” diyerek düşünmeye çağırıyorlar.

Nasıl olacak?

Kendinde değil.

Özgürlüğünü vermiş.

Rektör koltuğu almış.

Rektörlük makamına tepeden inme “atama ya­parak” getirenin kurgusuna teslim olmuş, bu kurgudan çıkamaz.

Utanmak düşünmektir.

Düşünmek!

“Hayır” diyebilmektir.

Özgür insan düşünür.

Düşündükçe utanır.

Kabul etmez.

Özgür değil.

Dili bağlanmış.

Aklı esir.

Vicdanı kilitli.

Hayır diyemez!

★★★

Rektöre iyilik yapıyorsun.

Boğaziçi’ne ise kötülük.

Boğaziçi, dünyaya; “Öğrenciler tepeden atanan bir rektörü istemediler... Polis üniversitenin kapısına kelepçe vurdu... İktidar partisi başkanı öğren­cileri terörist ilan etti... İktidar partisinin ittifak ortağı diğer partinin li­deri de öğrencileri başı ezilecek yılanlar listesi­ne aldı...” diyen habere konu oldu.

Siz sebep oldunuz.

Utan!

Utan!

Utanınız!

Dünya ölçüsünde bilimsel makaleler, kitaplar yazmış, görüşleri referans alınan, makalelerine atıf yapılan bir profesör olduğunuz için en iyiler arasından seçerek sizi Boğaziçi’ne seçimle rektör yapmış olsalardı; göreve başlama töreninde de “yeni seçilen rektörümüz ne diyecek” diye engin bir saygı ve eşsiz bir merak­la “ağzınıza bakıyor” ve konuşmanızı bitirince de sizi ayakta alkışlıyor olacaklardı.

Utanmak görmektir.

Gerçeği görünüz.

Ciddiye almadılar.

Ağzına bakmadılar.

Sırt dönülen oldunuz.

★★★

Utan!

Utan!

Utanın!

Bir aydır hemen her gün gazetelerin manşetlerinde TV’lerin haberlerinde gün­demin baş köşesine oturdu.

Hep siz konuşuldunuz.

Öğrenciye!

Maskara oldunuz.

Bir ayın sonunda ortaya çıka çıka; partiye hizmet etmiş, parti liderine “biat etmiş”, kim güçlüyse ona teslim olmuş; “akade­mik özgürlük ve üniver­site özerkliği” gibi değer­lerle ilgisi olmayan, bilgiyle, buluşla, bilimle ilgiliymiş gibi görünen fakat bir öğütücü, hazır yiyici, geriletici, yapı ortaya çıktı. Bugüne kadar iktidarın çeşitli üniversitelere atadığı rektörlere bak; ne dünya ölçüsünde bir makale yazmışlıkları, ne bilimsel değer taşıyan bir kitap ya­yınları var.

Utanmak bakmaktır.

Bir dön kendine bak!

Bir de olana bitene bak!

Prof. Dr. Engin Kara­dağ’ın yaptığı araştırmaya göre bu iktidar döneminde üniversitelere atanarak seçilen 197 rektör arasında uluslararası yayını olmayan rektör sayısı 68, yayınlarına hiç atıf yapılmayan (bilimsel değeri bulunmayıp hiç baş­vurulmayan) rektör sayısı ise 71 oldu. Ayrıca bu iktidar döneminde her 37 ilahiyat profesöründen biri rektör yapıldı.

Üniversiteler ileri gitmedi.

Dine de bir katkı olmadı.

Halk dininden soğudu.

Utan!

Utan!

Utanın!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Rektör işte böyle seçiliyor!


Almanya’da doğdu, baba­sı Türk, annesi Alman’dı. Almanya’da okudu, fizik profesörü oldu. Hiç Türkçe bilmiyordu ama Türk olma­sından da hiç utanç duy­muyordu. İsmi ve soy ismi Türkçeydi. Prof. Dr. Me­tin Tolan, Almanya’nın en iyi üniversitelerinden Göttingen’in rektörlüğüne seçimle geldi.

Göttingen’de rektör seçiminin nasıl yapıldığını Boğaziçi Üniversitesi ile kı­yaslayın diye adım adım ya­zıyorum. Göttingen Üniver­sitesi, eski rektörü ayrılınca yeni rektör bulmak için ilk önce “kamuya açık bir ilan” yayınladı. Üniversi­teye rektör olmak isteyen adaylardan hangi nitelik­leri beklediklerini sıralayıp başvurmalarını istediler. Başvurular gelmeye başla­yınca Göttingen’in Sen­to’sundan (onlar da seçimle geliyor) ve Vakıflar Kuru­lu’ndan bir “Değerlendir­me Komitesi” oluşturul­du. Bu komite başvuruları tek tek inceleyip, başvuran adayları çağırarak konuşup bir “uzun liste” yaptı. Sonra bu “uzun listenin” içinden yeni bir eleme ile “kısa bir liste” çıkardılar. Kısa listenin içinden de titiz bir seçme ile Prof. Dr. Metin Tolan’ın Göttingen için en iyi rektör olabileceği kararına vardılar. Prof. Dr. Metin Tolon’a haber verildi ve o da gelip “kapalı bir oturumda Senato üye­lerinin tamamına kendi­ni tanıttı, sorulan bütün sorulara cevap” verdi. Bununla bitmedi, Prof. Dr. Metin Tolan, üniversitenin öğrencileri ile çalışanlarıyla da “bir açık oturum­da” yüzleşti, kendini tanıt­tı, neler yapacağını anlattı, sorulan sorulara cevap verdi. Burası Türkiye değil Almanya! Burada rektör böyle seçiliyor, “ben ata­dım oldu, ben ne der­sem o...” diyen tepeden inmeci bir çağdışı yönteme asla başvurulmuyor. Alman­ya işte böyle Almanya olu­yor. Türkiye’de ise seçimle rektör isteyen öğrencilere terörist çamuru atılabiliyor. Hepimiz utanalım!