Özlale, Erdoğan’ın faiz indirimini dini referans göstermesini eleştirdi, ‘Bu seferki kılıf nas oldu. Faizleri artırmak zorunda kalınca yepyeni bir söylemle çıkacak. Başka modeli olmadık şeylerle savunacak’ dedi

Türkiye’de artık sadece dar gelirli kesimleri değil, orta sınıfı da yoksullaştıran bir ekonomik bunalım sürüyor. Medya ve siyasette neredeyse tek konu döviz kurlarının önlenemeyen yükselişi, TL’nin değer kaybetmeyi sürdürmesi, buna bağlı olarak her gün gelen yeni zamlarla halkın hızla yoksullaşmaya devam etmesi. Peki, bu kadar ülke içinde neden Türkiye, en geri kalmış ülkelerde olmayan ve sonu da görülmeyen bir krizin içine düştü, bunun acil bir çözüm yolu var mı? Hükümet neden bu çözümü aramıyor? Bu soruları ve merak ettiğiniz diğer soruları, bir süre önce “Döviz kurları böyle gider ve Dolar 13.56’nın üstüne çıkarsa Merkez Bankası teknik olarak borca batık bir şirket olacak” açıklaması yapan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Kalkınma Politikaları Başkanı, Merkez Bankası eski Danışmanı, Ekonomist Prof. Dr. Ümit Özlale’ye sordum.

HALKA AĞIR BEDEL ÖDETECEK

■ Sayın Özlale, Türkiye’nin ekonomi sorunu hızla büyümekte. Ekonomistler “Türkiye, bu krize daha fazla dayanamaz, acilen faiz artışına gidilmeli” diye uyarıyor. Alman medyası “iktidar Türkiye’yi iflasa sürüklüyor” diye yazdı. Durum böyleyken, Cumhurbaşkanı Erdoğan hâlâ “Benden faiz yükseltmeyi beklemeyin, naslar neyi gerektiriyorsa onu yapacağım” diyor ve dine atıfta bulunuyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Bunun arkasında bir iktisadi rasyonel akıl, bilim aramak yersiz, tamamıyla ekonomiden bihaber birisinin faiz inadından dolayı ekonomi böyle yüksek bir fatura ödemek zorunda kalıyor. Bu ülkenin büyük çoğunluğu Müslüman, demek ki Müslümanların çok daha ağır bedeller ödemesini kendinde hak görüyor. Tayyip Erdoğan, çok sık söylem değiştiren biri. Ekonomi iyice bozulduğunda kendi iktidarını ciddi olarak tehlikede görünce tekrar söylem değiştirebilir. Bir sene önce de Erdoğan aynı Müslüman’dı, bir sene sonra da aynı Müslüman. Ekonomik konjonktüre göre söylem değiştiriyor.

3-4 AYA YENİ BİR MODEL

■ Doların 18 TL’ye yaklaşması, enflasyonun fırlamasını neden istesin, anlamak mümkün değil.

Çevresinde birileri “Faizleri düşüreceğiz, zaten İslamiyet de bunu gerektiriyor” diyor, Erdoğan da “Tamam, harika” diyor. Ekonomi darboğaza düştüğünde, faizleri arttırmak zorunda kaldıklarında bu sefer yepyeni bir söylemle çıkacak, “acı reçeteyi içmek zorundayız” diyecek. 19 yılda en az 10 defa farklı söylemlerde bulunan bir Erdoğan var ve buna bir kılıf arıyor. Bu seferki kılıf da nas, nası yeni buldu, nas yüzyıllardan beri var ama dağarcığından yeni çıkarıp ortaya koyuyor. Merak etmeyin, 3-4 ay sonra bambaşka bir ekonomi modelini, yine olmadık şeyleri referans vererek savunmaya başlayabilir.

■ Peki, doların devamlı yükselişiyle 3-4 ay dayanabilecek mi Türkiye?

Dolar böyle giderse birkaç ay sonraya dayanamaz. Bu sefer sadece hayat pahalılığı değil, yokluğu konuşmaya başlarız. Yanındaki bu kadro Cumhurbaşkanı’na böyle bir model sunduğunda, “Faizler düşecek, benim zaten faiz alerjim var” diyerek olur verdi. Bu insanların ortak özelliği; ekonomiye dair hiçbir bilgilerinin olmayışı. Aslında ben de o yüzden “ekonomi cahili” diyorum bunlara. Çünkü ancak cehalet bu kadar fazla hatayı bir araya getirebilir.

BAHÇELİ ORTAĞINA BAKSIN!

■ 2021’in başından bu yana TL’deki değer kaybı yüzde 54’ün üzerinde deniyor. Neden sadece Türkiye bu duruma düştü? Şu anda iktidar ortağı Devlet Bahçeli sık sık “İç ve dış ihanetin azılı faillerinin devreye girdiğinden” söz ediyor. Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği gibi faiz indirimi yaptığına göre iç ve dış failler ve ihanet nedir?

Sayın Bahçeli, bir iç ya da dış mihrak arıyorsa ilk olarak Cumhur İttifakı’nın büyük ortağına bakması gerekiyor. Çünkü, mevcut ekonomi politikalarının sorumlusu bu. Bu yüksek kur artışıyla üretim maliyetlerini arttırıp ilk başta çiftçiye daha sonra vatandaşa fatura ödeten de Ak Parti. O yüzden Devlet Bahçeli bence birisini azarlayacaksa Nureddin Nebati’yle başlayabilir. Neden Türkiye bu duruma düştü sorusunun cevabı; çünkü ekonomi yönetimi şu anda uzak ara dünyadaki en kötü ekonomi yönetimi. Bir süre sonra toplumsal huzursuzluğun, yokluğun, fakirliğin önünü alamamaya başlarlar.

MİLLETİN DERDİNİ BİLMİYOR

■ Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir yokluğa inanmıyor ki, her şeyin yolunda olduğunu söylüyor.

Çok uzun zamandan beri, Saray’a girdiğinden beri normal halkın ne düşündüğünü bilmiyor. Halkın bu tepkilerine kulak asmıyor, arasında kocaman bir duvar var. Erdoğan gerçekten durumun bu kadar vahim olduğunu bilmiyor.

Prof. Ümit Özlale, lisansını ODTÜ Ekonomi Bölümü’nde, yüksek lisans ve doktorasını ABD’de yaptı. Türk ekonomisinin analizlerini, bütçe dengesi ve harcamalarını içeren çok sayıda makale ve araştırması vardır. Harvard Üniversitesi yaz okulunda ders veriyor.

Attıkları her adımda daha fazla paniğe neden oluyorlar


■ İktidara yakın isimler durumu “ekonomik vesayet” olarak dillendiriyorlar. “Askeri vesayet”ten söz edildiğinde arkasından Balyoz süreci çıkmıştı, burada da beklenmedik bir şey çıkabilir mi?

Bunun sonucunda hiçbir şey çıkmaz ve biz ilk seçimlerde bu yönetimin gittiğini görürüz. Milli Güvenlik Kurulu ekonominin tehdit olarak görüldüğüyle ilgili bir açıklama yaptı ama işin özünde bu kişiler uyguladıkları politika istedikleri sonucu vermediğinde yan yollara sapabilirler. Yan yollardan biri “yumuşak sermaye kontrolü” olabilir, her ne kadar Nureddin Nebati hafta sonu yaptığı toplantıda bunu yalanladıysa da sermaye kontrolüne gitmek ilk başta yapmak isteyecekleri şey olabilir. İlk olarak döviz alımlarına bir sınırlama getirebilirler, daha sonra diğer adımlar takip edebilir. Fakat attıkları her adımda iletişim açısından da sınıfta kaldıkları için her adım biraz daha fazla paniğe sebep oluyor. O yüzden, kambiyo rejiminde bir değişikliğe gitmek istediklerinde de bunun ters tepeceğini, ne doğru bir iletişim halinde halka anlatılabileceğini, ne de doğru yapılabileceğini düşünenlerdenim.

İflasa yakın bir ekonomimiz var asıl korkutansa artan yoksulluk


■ İYİ Parti yakında bir “Kalkınma Kongresi” yapacak. Ama memlekette süt, et bulunmayacaksa, yumurta 2.5 TL’ye çıkmışsa, insanlar bayat ekmek almak için kuyruklara giriyorsa bu kalkınmayı nasıl başaracaksınız? Birçok kişi “yeni bir hükümet geldiğinde de her şey o kadar sıfırlanmış olacak ki düzeltmeleri imkansız olacak” endişesi taşıyor.

Ülkede bu kur-faiz meselesi 1-1.5 sene içinde düzelir ve biz enflasyonda ciddi bir iyileşme olduğunu görebiliriz. Aklıselim, yapıcı bir politika ekonominin, Merkez Bankası’nın başına geçtiğinde, biz iktidara geldiğimizde kur-faizle baş etmek o kadar zor değil. Bizim kalkınmadan anladığımız, kalkınmayı daha geniş bir tabana yaymak, yoksulluğu azaltmak, refahı eşit bölüşmek, gençlere ve kadınlara, engellilere istihdam sağlamak. Biz enflasyonla mücadelede belli bir dönem içinde iyileşme sağlayabiliriz ama yoksullukla mücadelede, istihdam sağlamada atılacak olan adımların 5-6 sene içinde ilk meyvelerini görebiliriz.

Türkiye birçok ilinde halk, ucuz ekmek için kuyruğa giriyor. Bu fotoğraf da Başkent Ankara’da çekildi.


Para politikaları açısından iflasa yakın bir ekonomimiz var. Doğru bir Merkez Bankası politikasıyla, para politikasıyla, iyi bir kamu maliyesiyle bu önlenebilir fakat bence Türkiye’nin beni daha çok korkutan problemi artan yoksulluk. Gençlerin ve kadınların toplum dışına itilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele edilmemesi. Kalkınma Kongresi’nde bu konulara değineceğiz.

Faiz indirimleri halkın cebinden 45 bin TL aldı


■ Siz “Dolar 13.56’nın üstüne çıkarsa Merkez Bankası iflas etmiş sayılır” demiştiniz, dolar 17’nin çok üzerine çıktı ve Merkez Bankası’nın 5’inci müdahalesine rağmen dolar düşmedi. Şimdi iflas durumunda mı sayılıyor? Halk şu anda bile dayanamayacak durumda, seçime kadar bu ülke nasıl bekleyecek?

Bir anonim şirket olsaydı, Türk Ticaret Kanunu’na göre “borca batık bir şirket” olarak değerlendirilecekti. Yıl sonunda Merkez Bankası bu kur zararlarından dolayı rekor şekilde zarar etmiş olacak, bu zararı eskiden nereden karşılıyordu, yedek akçelerden karşılıyordu. Yedek akçeler ne oldu, onlar da Berat Albayrak döneminde kullanıldı. Şimdi Hazine’den para aktarılacak, bu para da bizim cebimizden çıkacak.

BU DAHA BAŞLANGIÇ

Merkez Bankası’nın yaptığı faiz indirimleri cuma itibarıyla hepimizin cebinden 45 bin TL çıkmasına yol açtı. Neden, çünkü dış borcumuz arttı ve bu daha başlangıç. O yüzden söylüyorum ki vatandaşlar bu politikanın faturasını; 1- Artan fiyatlardan görüyorlar. 2- Birkaç ay içinde başlayacak olan yoklukla bunu hissedecekler, bazı mallar bulunamayacak. 3- Vergilerimiz kamu bankalarının ve Merkez Bankası’nın rekor zararına gidecek.

SEÇİM 2023’E KALMAZ


■ İktidar koalisyonu “erken seçim yok” diyor ama şartlar ağırlaştıkça toplumda gerginlik artıyor, bu durumda zamanında bir seçim gerçekten mümkün mü?

Bence daha öncesinde bir seçim yapmak zorunda kalacaklar, çünkü bir süre sonra Cumhurbaşkanı da artan bu tedirginliklere, isyana kulak vermek zorunda kalacak. Seçim 2023’e kalmaz diye düşünüyorum.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati

Cehaletin neden olduğu büyük enkazın faturasını ödüyoruz


■ Bu kadar açık ortada olan bir durumda “bilinçli olarak yapıyoruz” denmesinin başka bir nedeni olabilir mi? Son zamanlarda “Katar’ın Türkiye’ye yatırım yapması için dolar kurunun yükselmesini istediği veya çok değerli varlıklarımızın Arap ülkelerine satılacağı” gibi iddialar duyuluyor. Bunlar mümkün mü?

Ben komplo teorilerine çok fazla inanmak istemiyorum. Başımızda yeterince beceriksiz bir ekonomi yönetimi kadrosu var, bunun da zaaflarından Katar gibi, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler yararlanmaya çalışıyorlar. Şu anda maalesef Türk şirketlerinin değeri peynir, ekmek parasına düştü. Şimdi Türk Telekom’un Türkiye’deki bankalarda olan hisseleri Varlık Fonu’na devredilip daha sonra Katar’a satılacak. Bunlar, cahilce yürütülen bir ekonomi politikasının hepimizi üzen, hepimizi fakirleştiren sonuçları.

■ Sayın Özlale, “cahilce” derken, yanlarında hiç mi onları uyaracak bir ekonomi uzmanı yok, bu mümkün mü?

Evet, hiç ekonomi uzmanı yok. Nureddin Nebati; konfeksiyoncu, akaryakıt istasyonu sahibi, yeni bir bakan yardımcısı atadı; çorap üreticisi, Merkez Bankası’nın başındaki kişinin tezi intihal (çalıntı). O nedenle, karşımızda ekonomi cahili bir kadro var. Şu andaki cehaletin neden olduğu çok büyük bir enkaz var ve biz bunun faturasını ödüyoruz!