Önce yangınlar, şimdi seller. Her iki olayda da can kayıpları, milyonlarca liralık maddi hasar ve de yaşanan acılar... Bunların da sorumluları olmalı. Eğer sorumluları ortaya çıkarmaz, onlardan hesap sormazsanız benzer olayları hep yaşarız.

Kastamonu ve Sinop’un ilçelerinde hayatlarını kaybedenlerin sayısıyla ilgili çelişkili bilgiler veriliyor. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızla ilgili yerinden aldığımız bilgilerle, resmi olarak açıklananlar arasında önemli fark var. Çünkü söylenenler öyle-böyle değil...

SEL YATAĞINDA DEPO

Sel yatağı üzerine orman deposu yapılmayacağını bilmek için orman mühendisi olmanıza gerek yok. Bazı felaketler göz göre göre geliyor. Eski Sinop Milletvekili ve Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu, felaketin yaşandığı Ayancık İlçesi’ne gitmek istedi. Kendisine, “Sakın gelmeyin. Çünkü köprüler yıkıldı, yollar bozuldu. Nakliye ancak helikopterle yapılabiliyor” denildi.

Sinop Ayancık’ta ülkemizin en önemli ve büyük orman işletmesi bulunuyor. Orman Genel Müdürlüğü’ne gelebilmek için Ayancık’ta çalışmak en büyük referans oluyordu. Ama liyakatin ortadan kalkmasıyla birlikte, bu özellik de kaybolduğu gibi Ayancık’ın yönetimiyle ilgili ciddi kuşkular da oluştu. Babaçay sel yatağına orman deposu kurarsanız, DSİ de sel yatağını temizlemezse böyle bir felaket kaçınılmaz olur.

NELER YAŞANDI?

Gelişmeleri yakından izleyen Yaşar Topçu, “Sel gelince önündeki orman deposunda bulunan binlerce metreküp tomruğu önüne kattı, köprülerde barajlar oluştu. Kastamonu’da da orman deposu sel yatağının yanında. Tomruklar evleri, köprüleri yıktı. Babaçay’da tomruklarla beraber insanlar denize sürüklendi. Erfelek İlçesi’nin İncirpınar Köyü’nün önündeki denizden tomrukların arasından cesetler alındı. Sahil boydan boya tomruk dolu. Göz göre göre fevkalade cahilane bir uygulamayla dere yatağına yaptıkları depo, insanların mahvına sebep oldu. Sel yatağına depo kurulmayacağını bilmeyen insanın Ayancık Orman İşletmesi’nde işi ne? Çarpık bir kafa var” diyor.

Selden sonra yapılan açıklamalarda cümle, “Çarpık yapılaşma” diye başlanıyor. Çarpık yapılaşma olduğu doğrudur. Buna seyirci kalındığı da bilinir. Ama siz gider dere yatağına tomrukları yığarsanız, onların köprüler önünde baraj oluşturmasına sebep olursanız, buna ne demeli? Buna da denilse denilse “Çarpık kafa” denir.

HAYRINA YAPILAN KÖPRÜ

Kastamonu’nun bazı ilçelerinde de devlet, bütün gücüyle çalışıyor. Ama önemli olan bu kayıplar yaşanmadan önlem alınmasıydı. Eski Kastamonu Milletvekili, mühendis Mehmet Yıldırım’dan dinliyorum:

“Bozkurt İlçemiz dağlık ve dik yamaçlara sahip. Asana’ya dökülen derelerin yatağı daraltılmış, oradan arsa kazanılmış, binalar yapılmış. Derede suyun aktığı taban kodu yükseltilmiş. Yerleşim alanı, dere kodunun aktığı kottan düşük noktaya gelmiş. Çayın biraz batısında, istinat duvarlarının yapılmasıyla arsa kazanılmış, üzerlerine yeni binalar yapılmış.

DSİ’nin, Karayolları’nın bilgisi dışında, belediyenin onayıyla bir vatandaş hayrına köprü yaptırmış. Köprü düşük kotta olduğu için Cumhurbaşkanı ‘Kemer köprü yapılsın’ dedi. Bu, yerel yönetimin suçunu itiraftır. Selde sürüklenen ağaçlar köprüyü tıkadı. Böylece, sel de ilçeyi perişan etti.” 

Olan oldu. Yıldırım, “Şimdi yapılması gereken dere yatağının temizlenmesi, dere taban kodunun düşürülmesi, taşkın korumasının yapılmasıdır” diyor. Bozkurt’a doğalgaz getirilmesi için talimat verildi. Belki bu olayda akılda kalacak en önemli söz, genç bir kızdan geldi: “Bana doğalgazı değil, ailemi getirin.”

YANGIN BÖLGESİNDEN

Muğla’nın Bodrum, Milas, Marmaris, merkez Menteşe ilçelerinde günlerce süren yangının çıkış nedenleri araştırılırken, Milas’ta yangının anızdan çıktığı, zamanında müdahale yapılmamasının da yangını büyüttüğünü öğreniyorum.

Kıyı Ege Belediyeler Birliği Başkanı Abdül Batur ve Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Balkan yangında zarar gören köyleri tek tek ziyaret etti.


Ege Bölgesi’nde 150 belediyenin üyesi olduğu Kıyı Ege Belediyeler Birliği Başkanı İzmir Konak Belediye Başkanı Abdül Batur ile Yönetim Kurulu Üyesi Küçükkuyu Belediye Başkanı Cengiz Balkan, Milas’tan başlayarak yangında zarar gören yaklaşık 50 kilometre uzunluğundaki alanı ve o alanda bulunan 12 köyü, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’la birlikte ziyaret etti. Aldıkları bilgileri ve izlenimlerini Cengiz Balkan, SÖZCÜ’ye şöyle anlattı:

“Yangın oldu ama bundan sonra önümüze bakmalıyız. Bu bölge tamamen geçimini tarım ve hayvancılıkla sürdürüyor. Özellikle küçükbaş-büyükbaş hayvanların, arıların yaşam alanları, su havzaları, canlılar yok olmuş. Zeytinlikler zarar gördü. Desteklenmesi yönünde haklı talepleri var.

Hayvanların yiyecek alanları yok olduğu için bunların yaşamlarını idame ettirebilmeleri için en az iki yıl yem desteği yapılması gerekiyor. Ayrıca o bölgenin değeri olan bal üretiminde ki arıların kovanlarıyla uygun oldukları floraya nakledilip üretimleri burada sağlanmalı. Üreticilerin devletten öncelikli beklentileri bunlar.”

SON SÖZ BAŞKANIN

6 yıl önce olduğu gibi yangın yine Milas’ın Behiceler Köyü’nde çıktı. O zaman 6-7 tepeyi aştıktan sonra denize dayanınca sönmüştü. Bu kez, denizde sönmedi ve yön değiştirdi. Başkan Muhammet Tokat, “Yangın, termik santrale dayanıncaya kadar yangını erken önleme noktasında iradeyi göremedik. Uçak desteği olmamıştı. Bakanlığın yangınla ilgili bütün öngörüleri yanlış, bizlerin söyledikleri doğru çıktı” diyor.

Yerinde gördüm, öyle böyle yangın değildi. Muğla’nın da Kastamonu’nun da yaralarını hep birlikte saracağız. Başka çaremiz yok.