Yataktan telaşla fırladı. Ortalık henüz aydınlanmamıştı. Odanın loş ışığında saatine baktı.

03.00’ü gösteriyordu. Hemen banyoya yöneldi. Aynanın karşısına geçip günlük sakal tıraşını oldu, elini yüzünü yıkadı ve saçlarına şekil verdikten sonra yatak odasındaki elbise dolabını açtı. Bembeyaz tören üniformasını çıkarıp giydi. Pantolonun beli biraz sıkınca, kilo aldığını fark etti.

Deniz Harp Okulu’nu birincilikle bitirdiğinde aldığı işlemeli kılıcını özenle kuşandı. Aynaya son bir kez baktı ve selam vererek sessiz adımlarla kapıya doğru ilerledi. Kimseyi uyandırmak istemediğinden, merdivenlerden yavaşça inip sokağa çıktı ve silah arkadaşlarıyla buluşacağı yere doğru yürümeye başladı...

★★★

Evde herkes uyuyordu. Oğlu Barbaros ve gelini Rengin, saat alarmının çalmasıyla uyandılar. İki delikanlı torunu vardı; Mustafa Deniz ve Kemal Ege... Onlar da odalarında bir gün öncenin yorgunluğuyla derin uykudaydılar. Rengin mutfağa gidip çay suyunu ocağa koydu. Kahvaltıyı hazırlarken babasının yarı açık oda kapısından içeri göz attı. Yatak her zamanki gibi toplanmıştı ama kendisi yoktu. “Acaba balkonda mı” diyerek oraya da baktı. Göremeyince, telaşla eşinin yanına gidip “Barbaros kalk babam yok” dedi. Yataktan fırlayan Barbaros’la birlikte dış kapıya koştular. Ayakkabılığın bir köşesindeki beyaz ayakkabıları göremeyince gittiğini anladılar. Barbaros büyük oğlunu uyandırıp sordu:

“Gece sen geldikten sonra kapıyı kilitlemedin mi?”

-Babacığım çok özür dilerim, unutmuşum!..

Barbaros sinirlenmişti:

“Size kaç kere söyleyeceğim dış kapı kilitlenecek diye!..”

★★★

Saat 09.00’u bulmuştu. Barbaros bir yandan giyiniyor, bir yandan da söyleniyordu; “Niye dikkat etmiyorsunuz?”

Henüz giyinmişti ki telefonu çaldı. Hattın ucundaki birileriyle heyecanla konuştu, adresi doğruladı, “Evet, burası” dedi.

Çok geçmeden kapının zili çaldı. Açtıklarında iki polisin arasında babalarının durduğunu gördüler. Bembeyaz üniformasının içinde dimdik ve gururla...

★★★

Barbaros, “Babam, canım babam, bizi çok meraklandırdın” diyerek yaşlı adama sevgiyle sarıldı.

Polislerden biri; “Saat 06.00’da, ‘Atatürk heykelinin önünde deniz subayı üniformalı, ama çok yaşlı bir şahıs var” anonsuyla oraya gittiğimizde beyefendinin Atatürk’ün önünde durduğunu ve ağladığını gördük. Bir müddet izledik. Sonra kendisine sorular sorduk. Arkadaşlarını beklediğini ve bugün Mustafa Kemal’in askerlerinin burada toplanacağını söyledi.

Biraz sohbetten sonra paşamızı hatırladık. Adresi söyleyince de birlikte buraya geldik!..

★★★

Barbaros durumu izah etti:

“Evet, babam emekli
amiraldir. Son zamanlarda
içine kapandı ve bizlerle konuşmaz oldu. Ne zaman yüreği daralsa Atatürk’ü anıyor. Demek ki bu sabah da dayanamayıp ona, ebedi başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e koşmuş!”


Teşekkürlerle uğurladığı polisler giderken babasına asker selamı vererek bir kez daha minnetle sarıldı: “Babam, canım babam. Atatürk’ü unutmadığın için seninle gurur duyuyorum. Çünkü o senin yaşama, bizim de varlık nedenimiz...”

Not: Yazımı, bir dostumun internetten bulup bana gönderdiği öyküden esinlenerek kaleme aldım. U. D.