Türkiye’nin olimpiyat macerası 1908’de Londra’da başladı. Jimnastikçi Aleko Mulos, Osmanlı Devleti adına özel davetle Londra’ya çağrıldı. Bireysel kombine hareketler dalında yarışan temsilcimiz Mulos, dereceye giremedi. Olsun, onunla ilk kez olimpiyatlarda yarıştık.


Sonra 1936 Berlin, 1948 Londra, 1952 Helsinki, 1956 Melbourne Stokholm, 1960 Roma, 1964 Tokyo, 1968 Mexsico City, 1972 Münih, 1976 Montreal, 1984 Los Angeles, 1988 Seul, 1992 Barcelona, 1996 Atlanta, 2000 Sidney, 2004 Atina, 2008 Beijing, 2012 Londra, 2016 Ria De Jenerio olimpiyatlarına katıldık, bu kez Türkiye Cumhuriyeti olarak.


Güreş’te 63, Halter’de 11, Tekvando’da 7, Boks’ta 5, Atletizm’de 3, Judo’da 2, toplamda 91 madalya kazandık. Koronavirüs yüzünden bugünlerde yapılan 2020 Tokyo Olimpiyat oyunlarında ise milli gururumuz Mete Gazoz’un kazandığı bir altınla birlikte şimdilik 6 madalyamız var. Final oynayacağımız karşılaşmalarda ‘garanti’ madalyalarımızla birlikte madalya umutlarımız halen devam ediyor.


Çoğu güreş ve halterde rahmetli Naim Süleymanoğlu’nun bireysel başarısı ile gelen 39 altın, 25 gümüş ve 27 bronz madalya kazandık 1908’den bu yana olimpiyatlarda. Olimpiyat bir başarı çıtası ise bizim kazandığımız madalyaların tamamı ‘bireysel’ spor dalları.


Ya takım oyunlarında durumumuz ne? Atletizm mesela, bireysel başarılarımız var. Fakat, iş ‘takım halinde’ yarışmaya, ‘bayrak yarışına’ gelince örneğin, yokuz!


Dünya 5’incisi olan Kadın Voleybol Takımımız ve yine voleybol kadınlar ligimiz hariç ‘takım oyunlarında’ durumumuz Ortadoğu’nun bir tık üzerinde, Avrupa ve dünyanın çok gerisinde.


Dünyada harcanan para sıralamasında Türkiye Süper Ligi 648 milyon Euro ile dünyanın en değerli 13. ligi... Aynı listede Çin 14, Suudi Arabistan 17, Japonya 18, Yunanistan 19, İsviçre 23, Danimarka ise 25’inci sırada. Dünya 13’ncüsüyüz, çuvalla para harcıyoruz ama, futboldan anlamasam da takım başarımız ortada!


Yani başta Almanya olmak üzere ‘takım oyunlarındaki’ halimizi Afganistan bile kıskanmıyor...


Anadolu’nun dört bir yanından çıkan dünya çapında sayısız ‘bireysel’ başarılarımız var... Prof. Dr. Aziz Sancar, bu topraklarda yetişti mesela. Hücrelerin hasar gören DNA’ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmalarından ötürü Nobel Kimya Ödülü aldı. Aileleri Türkiye’den göçmüş Özlem Türeci ve Uğur Şahin, koronavirüs aşısını bulup ürettiler. Milyonlarca Türk ve dünyalı bu aşı sayesinde hastalıktan korunuyor. Sadece iki örnek ama, onlar gibi niceleri var.


Bu yüzden olimpiyatlardaki ‘bireysel’ duruma bakınca, memleketi aynada görmüş gibi oluyorum!


Tek tek çok saygın, yararlı, gurur kaynağı şeyler yapıyoruz da, iş ‘birlikte yapmaya’ gelince Kurtuluş Savaşı hariç, maalesef çuvallıyoruz.


***


Orman yangınları, kevgire dönen sınırlarımızdan gelen göç dalgası, deprem ülkesi olarak almamız gereken önlemler, kuraklığa doğru giden ülkemiz için başta suyu kullanma alışkanlıklarımızı değiştirmek, acil yapılması gerekenler. Dört bir yanımızdaki ülkelerle papaz oluşumuz, enflasyon, işsizlik, 5 yıl önce çok farklıydı iklim şimdi tropikal hortumları görüyoruz, gelecek için planımız var mı?


Her işimiz yarım yamalakken, milyarlarca dolarlık çılgın projelerden söz ediliyor. İnadım inat demeden, ‘neye öncelik vermeliyiz’ diye birlikte konuşuyor muyuz? Milyonlarca çocuğumuz, gencimiz 2 yıldır doğru dürüst okula gidemedi pandemi yüzünden. Peki yarın ne yapacağız? Adaletten ekonomiye, insan haklarından hesap veren bir sisteme kadar sayısız eksiğimiz var. Tek vatan, tek millet sözünü tekrarlayıp, dediğim dedik, çaldığım düdük yaşıyoruz!


Böyle olunca olimpiyatlarda boksta yumruğu sıkı vuruyor sporcularımız, judocularımızın ‘torisi’ çok iyi, tekvandocularımızın döner kanca vuruşları süper, okçumuz hep 12’den vuruyor, halterde silkip koparıyoruz rekorları, güreşte kündeye getiriyoruz dünyayı da, iş takım haline gelince en iyisi voleybol ama 5. olabiliyoruz. El birliği ile yapılan diğer dallarda bırak yarışmayı, takım bile çıkaramıyoruz.


Benzemiyor mu Türkiye’ye?


Yanmayan orman kalmayacak neredeyse. Her kafadan bir ses... İktidar partileri kimseyi dinlemiyor. Konuşana, akıl vermeye kalkana bilim insanı olsalar, yangın konusunda profesör bile olsalar, ‘sen işine bak’ diyorlar, bu ülke için sesini yükseltenleri bölücülükle suçluyorlar.


Muhalefet ortalarda top çeviriyor!


Bir kısım ünlü günlerdir elde itfaiyeci hortumu alevlere su sıkıyor, yardım topluyor, STK’lar para toplayıp yurt dışından söndürme uçakları kiralıyor, ‘memleketi betona boğdunuz’ dediğimiz müteahhitler bile, beton mikserlerini günlerdir yangının söndürülmesine tahsis ediyor, millet cebinden benzin parası, tonlarca su parası ödeyip devletten tek kuruş istemiyor. Pandemide her yer kapandı, insanlar evine ekmek alamadı, iflas etti. Buna rağmen için için ağlayıp, başının çaresine baktı. Daha geçenlerde depremin yıktığı İzmir’de evini kaybedenler bir oraya koşuyor, bir buraya. Yine de isyan etmiyor, bir umut sizin sorunu çözmenizi bekliyor.


***


Tek tek ve milyonlarca başarı öyküsü, altın madalyalık hareket. Bir Allahın kulu da çıkıp bu birbirinden yetenekli ve başarılı oyunculardan güzel bir takım kuramıyor!


İktidarı da muhalefeti de kusura bakmayın ama takımı bir türlü kuramayan sizlersiniz!


Bıktık artık... Evet biliyoruz, bu milletten dünyanın en iyi takımını kurmayı başaran Atatürk geri gelmeyecek! Ama bir kez taş gibi takım oldu bu millet, bir daha neden olamasın?