Çocukken mahallede oynardık bol bol. Mahalle, oyun, ağaç, çimen, toprak, çamur, cam kırma, komşu azarı, anne dayağı. Şanslı nesilmişiz. Meğer hayatın ta kendisiymiş mahallemiz, oyunlarımız...

Çok mızıklardı bazılarımız ama. Tek kale maç yapardık. Kırk kere gol atardık, her defasında itiraz ederdi Erol mesela. Oyunun sonunda her defasında hır gür çıkardı mutlaka. İyi çocuktu aslında. Ama iş oyuna, iddiaya gelince başka biri oluyordu. Adam almacasına adım atışırdık. Ayağının ucu ile milim milim ilerler golcü Ahmet’i takımına katmak için kahrederdi...

Bir keresinde inşaat vardı. İki katlı evin kabası bitmiş, bir kamyon kum gelmişti önüne. İnşaatta kimse yok, orası bizim yeni oyun alanımız. İkinci kata çıkıp kum yığınının üzerine atlayacağız. Erol yine orada tabi. Çıktık ikinci kata, aşağısı çocuk gözümüzle korkutucu. Az önce esip gürleyenler yukarıda sus pus. Bana her nasılsa bir cesaret geldi atlayıverdim kumun üzerine. Şahane...

Böbürlenerek ötekilere hadi diyorum, atlayın sıra sizde. Yok... Atlayamadılar. Ben onlar yanıma ininceye kadar kahraman gibiyim. Geldiler. Erol bir başladı, sen hile yaptın çatının ucundan atladın o kolay tabi falan diyor. Yahu atladım işte, siz atlayamadınız... Sayılmazmış. Hevesimi kursağımda bırakmıştı hiç unutmam...

Biz büyüdük ama oyunlar da mızıklamalar da hayatımızda devam ediyordu. Memlekette seçimler oldu. AKP yıllar sonra oy kaybetti, tek başına iktidar olamayacak hale geldi. Sayılmaz dediler! Bazıları buranın Türkiye olduğunu unutup, “Yahu seçim mi tekrarlanır” bile dediler. Ne oldu, nasıl yapıldı hala anlamış değilim ama üç beş ay sonra seçimi tekrarladık. O iki seçim arasında ne tezviratlar, ne olaylar, ne büyük laflar... Altından girildi üstünden çıkıldı. Millet kendini yeniden elinde mühür, zarf, oy pusulası sandık başında buluverdi.

Çuvalla paralar harcadık o ikinci sandık için... Başka bir ülkede olsa hala tartışılıyordu. Üzerine tezler, kitaplar yazılmıştı. Bizim işimiz uğraşımız başımızdan aşkın olduğu için unuttuk gitti.

Sonra belediye seçimleri yaptık. İstanbul’u o aldı bu aldı, hiçbir şey olmadıysa bile bir şeyler oldu lafları döndü durdu. Karar verildi. İmamoğlu kazandı denildi. Sonra bir bakıldı ki, “İmamoğlu kazanamamış” daha doğrusu, kazanmış ama azıcık kazanmış! Azıcık kazanmak olmazmış.

O aklı evvellerin sütten ağızları yanmıştı, bu defa seçim mi tekrarlanırmış falan demediler. Peşin peşin “Kardeşim bunlar seçimi kesin tekrar eder” dediler. Doğruydu. Mega kent İstanbul’da seçim tekrarlandı. Sonuç hiç mühim değildi. Bu fakir halkın havaya savrulan milyonları hiç mühim değildi. Mühim olan şuydu. Burası Türkiye idi. Seçimin geneli de yereli de iptal edilebilirdi. Seçim istenirse yenilenebilirdi. Bu dün oldu, bugün oldu yarın yine olabilirdi.

Ve dün... Tepkilere, hatta Anayasa Mahkemesi’nin defalarca reddetmesine karşılık AKP’nin 5. kez TBMM’ye getirdiği Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yasa önerisi görüşmelerinde muhalefet AKP-MHP ortaklığına gol attı. İki partinin vekil sayısı az çıkınca CHP, İYİ Parti ve HDP oyları ile önerinin maddelerine geçilmesi reddedildi.

Buraya kadar her şey tüzüğe, yasaya uygundu. Ya da siz öyle sanıyorsunuz. Genel seçimler tekrarlandı bu ülkede, koskoca İstanbul seçimi iptal edildi yenisi yapıldı bu ülkede. Meclis’te neler yapılmazdı ki...

Olmaz dediler ‘sayılmaz’ bu oylama. Ne yaptılar, nasıl yaptılar her türlü itiraza rağmen teklif Başkanlık Divanı’na getirildi. Bu kez AKP ve MHP tam kadroydu. Oylamanın 6 Nisan’da tekrar edilmesine karar verdiler.

Kaç etti tekrar edilen? Türkiye genel seçimleri biiir... İstanbul belediye başkanlığı seçimi ikiii... Meclis’te güvenlik soruşturması yasa önerisi üüüüç...

Bu iş hiç değişmiyor. Oyunun sonu yaklaşırken artıyor mızıklamalar...