Seçemiyordum ama uzun uzun silüetler geçiyordu gözümün önümden ya da ben onların içinden geçiyordum... Davudi bir ses tanıtım yapar gibi “Bunlar en yüksekleri... Sıralı liste... Hepsi de gökdelen... Daha çok var...” diyordu. “Yıllara dikkat” diyordu! Boşlukta, sanki bir bulutun üzerinden İstanbul’a bakıyordum. Anlamaya çalışırken olup biteni o ses isimler sayıyor, bir yandan da görüntüler dan dan diye suratıma çarpıyordu...


Skyland Kule 65 katlı 284 metre 2017... Skyland Kule 64 katlı 284 metre 2017... Metropol Kule 58 katlı 289 metre 2017... Nurol Kule 55 katlı 261 metre 2018... Safir Kule 54 katlı 261 metre 2010... Fako Kule 55 katlı 220 metre 2018... Anthill Kule 2, 55 katlı 210 metre 2010... Anthll Kule 1, 55 katlı 210 metre 2010... Omurga Kule 51 katlı 201 metre 2014... Bomonti Kule 52 katlı 195 metre 2018... Varyap A Kule 52 katlı 188 metre 2012... Alianz Kule 42 katlı 186 metre 2014... Kule Kulem 52 katlı 181 metre 2013... Varyap C Kule, 45 katlı 180 metre 2012... Çiftçi B Kule 45 katlı 180 metre 2018... Çiftçi A Kule 45 katlı 180 metre 2018... Paladyum Kule 43 katlı 180 metre 2014... Skyland Otel Kule 180 metre 2018... Leopardus Kule 48 katlı 178 metre 2015...


Rüyaymış... Açık televizyonun karşısında uyuyakalmışım! Ter içinde uyandım. Baktım, Cumhurbaşkanı Beykoz Cam ve Billur Müzesi açılış töreninde konuşuyor... Kulak verdim söylediklerine. Ankara’daki sarayın Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin izlerini taşıdığını anlatıyor, “Ülkemize uzunca bir süredir hakim olan çirkin, ruhsuz, kimliksiz yapı inşası dönemini sona erdirmek yolunda adım attık” diyor. Sonra ekliyor:


“Yatay mimariyi yaygınlaştırmak suretiyle Türkiye’nin çehresini değiştireceğiz. Bilhassa tek parti döneminde kültürel alanda tamamen taklitçi, tamamen baskıcı, ülkenin ve milletin değerleriyle kavgalı bir zihniyetin esiri olduk. Kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, kendinizi gecekonduların, çirkin betonarme binaların arasında bulursunuz...”


Konuşmayı algılamaya çalışırken gördüğüm rüyanın etkisindeyim hala... Kalkıp pencereyi açtım. Temiz hava iyi geldi. Sağlıklı düşünmeye başlayınca geçtim bilgisayarın başına. ‘Yatay mimari’ hakkında sadece Ankara’daki 1150 odalı sarayla ilgili şeyler var ama ‘dikey mimari’ ile ilgili bilgi çok.


Uluslararası gökdelen veri bankası Emporis’e göre, dünya sıralamasında inşaatı bitmiş 161 gökdelenle 21’nci sırada İstanbul... Avrupa’nın en uzun şehri! Planlaması yapılmış ve yapım halindeki gökdelen sayısı ise yaklaşık 50... Yani, en az elli yeni gökdelen daha uzanacak göğümüze.


Konuşmasında, “Yatay mimari” diyen, “Tek parti dönemi baskıcı, milletin değerleriyle kavgalı zihniyet” diyen, “Kendinizi gecekonduların, çirkin betonarme binaların arasında bulursunuz” diyen Cumhurbaşkanı’nın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine başladığı 1994 yılına kadar kaç gökdelen vardı peki? Söyleyeyim, 4...


Sonra ne oldu peki?


Gökdelen sayısı kule kule katlandı. 2002’den 2019’a dek sadece İstanbul’da ve sadece 17 yılda 136 gökdelen yükseldi. Bu gökdelenlerin yapıldığı yılların tamamında ‘tek parti’ var, evet. Belediye AKP’de, hükümet AKP’de, cumhurbaşkanlığı AKP’de, planlayıcı karar verici tüm kurumlar AKP’de.


“Baskıcı tek parti” iddiası ile Atatürk dönemi kastediliyorsa orada durun... O, tek bir ağacı kestirmemek için bina yürütmüştü Yolova’da, hala duruyor o bina ağaçların arasında. Bozkır’ın ortasında verimli ve örnek Cennet bahçesi yaratmıştı Ankara’da.. Hani parsel parsel dağıtıldı sonra Atatürk Orman Çiftliği... İnönü ise kastınız... Onun döneminde patlamadı çirkin gecekondulaşma. Bakın isterseniz, ‘küçük Amerika’ olma hevesine kapıldığımız 1950’den sonra...


Sahi, Zeytinburnu’ndaki 16/9 kuleleri vardı. Kulelerin sahibi ‘arkadaşa’ İstanbul’un siluetini bozduğu için küsülmüştü. Hani, İstanbul sözkonusu olduğunda kimseye taviz verilmeyecek kulelerin fazlalıkları traşlanacaktı?


Televizyonun karşısında uyumayacağım bundan böyle... İnsanın rüyaları da, aklı da fena karışıyor.