Kadıköy'de müthiş bir atmosfer ve kulakları sağır edercesine tezahüratla başlayan maç Fenerbahçe'nin 1. dakikada golü bulmasıyla nirvanaya ulaşabilirdi. Ama ilk fırsatı Rossi tepti. Sonra arka arkaya kaçan goller ve iptal edilen nizami gol, hem takımın hem de tribünün rüzgarını kesti. İlk 25 dakikada maç 4-0 olabilecekken, temponun da düşmesiyle Fenerbahçe'nin organizasyonu bozuldu. Savunmadan uzun paslarla Kiev'i kendi kalesine doğru itmeye çalıştılar ancak işe yaramadı.

İkinci yarı başlayalı henüz 2 dakika olmamışken 2 net fırsat daha kaçtı. Her kaçan gol Fenerbahçe'nin temposuna ve moraline darbe vururken, Kiev oyuncularını da cesaretlendirdi. Fenerbahçe hücumdayken 3-5-2, savunmadayken 4-4-2 dizilişiyle Kiev'in elini kolunu bağlamayı başardı. Ama takımın belki de en iyilerinden İsmail Yüksek'in, tecrübesizlik kokan faulle kırmızı kart görmesi işin rengini değiştirdi.

Göz açıp kapayıncaya kadar Kiev golü buldu ve Fenerbahçe'nin bütün oyun yapısı bozuldu. Szalai'nin mucize golü moral olarak toparladı ama 60 dakikadan fazla 10 kişi oynayınca takımın enerjisi maçı penaltılara götürmeye yetmedi. Fenerbahçe'nin 10 kişi kaldıktan sonraki mücadelesi ve çabası takdir edilebilir, ancak sıkıntı öncesinde golü bulup maçın kontrolünü ele alamamaktı.

Jesus'un, ilk maçta etkisiz olan İrfan Can ve Joshua King ile maça başlamasına önce anlam veremedim. Ancak Lincoln, Bruma ve Serdar Dursun'un sonradan oyuna girmelerine rağmen fiziksel anlamda rakiplere ezildiğini gördükten sonra, elindeki 'en iyi' alternatiflerin 'hazır değilim' diyen Joshua ve sahada adeta yürüyen İrfan Can olduğunu net şekilde anladım.

Her şeye rağmen; aylardır resmi maç oynamayan ve ligi bile olmayan takıma karşı iki maçta sadece 1 gol atabilmek (o da duran toptan ve savunmacı tarafından), sadece şanssızlıkla açıklanamayacak kadar beceriksizlik içeriyor. Ve Süper Lig'in başlamasına günler kala 8-9 tane orta sahası olan Fenerbahçe'nin ne yedek kalecisi ne de net bir santrforu var. İki beki de devşirme. Kısacası Fenerbahçe'deki beceri sorunu, sadece saha içinde değil gibi...

Dipnot: 'Putin' tezahüratı, anlık öfke patlamasıyla akılsızca yapılmış bir ayıp olarak tarihe geçti. Ama buradaki asıl sıkıntı, bu merhametsizliğin ve pervasızlığın Fenerbahçe taraftarına özgü bir şey olmaması. Toplum olarak vicdan kavramından ne kadar uzaklaştığımızı bir kez daha görmüş olduk.