Marx “Felsefenin Sefaleti”nde şu tespiti yaptı:

“... İnsan tarihle beraber değişir; kendini geliştirir; kendini dönüştürür; tarihin bir ürünüdür; kendi tarihini kendi yaptığı için, kendisi kendisinin ürünüdür. İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yapar, fakat bunu istedikleri şekilde, kendileri tarafından seçilmiş koşullar altında yapmazlar; var olan koşullar altında yaparlar. Bu bize koşulların anlaşılması, dolayısıyla araştırılması gereğini anlatır.”

“Var olan koşullar içinde tarih yapmak” vurgusunun altını çizelim! Neden mi? Çünkü... Yunanistan’la yaşadığımız “23 ada” sorunu üzerinden tartışmaları “hamaset” üzerinden okuyanların görmediği şu: Türkiye, Yunanistan’la değil, Türkiye YPG’yle değil Amerika ile karşı karşıya! Dün, İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi Naim Babüroğlu röportajında okudunuz. “Misliyle karşılık vermek gerekiyor” dedi Babüroğlu.

Ama kime karşılık vermek gerekiyor? Baş düşmana!

Tuğgeneral Naim Babüroğlu “Adaların Suriye’de yaşananlarla ya da Irak’ın kuzeyiyle bağlantısı nedir?” soruma çarpıcı yanıt verdi:

“ABD’nin yaptığı planlar Türkiye’ye karşı. YPG’ye karşı kararlı desteği var. Ortağı diyebiliriz. İlginç bir örnek vereceğim: Türkiye’nin operasyonuyla etkisiz hale getirilen üç PKK-YPG’li için “şehit” dediler. Amerika Birleşik Devletleri Merkez Komutanlığı CENTCOM başsağlığı mesajı yayımladı. PKK’nın terörist olduğunu bilmiyor mu ABD? Biliyor ama PKK-YPG’yi tercih ettikleri mesajı veriyorlar. Türkiye ne yaptı? Adım attı mı? YPG’nin gücü 70 bine ulaştı. 6-7 bin PKK’lıyı etkisiz hale getirirken, sıfırlarken, burada silahlı terörist sayısı 70 bin. Bir yerde sıfırlarken hemen devamındaki coğrafyada 10 katı güce ulaşıyor. Amaçları ne? Türkiye, dünyanın en fazla göçmenini/sığınmacısını barındırmıyor mu? Bakın Pakistan yaşadı bunu! Pakistanlı uzmanlar yazdılar: 4.5 milyon sığınmacıyı kabul ettik. 30 yılda Afganistan’dan gelenler terör örgütleri kurdular. 1980’lerden sonra Hindistan’la yarışan Pakistan bir daha istikrar yüzü görmedi. Biz bunlardan ders çıkarmalıyız. Tarih dikiz aynasıdır! Göçmen/sığınmacı ne derseniz deyin ABD’nin tuzağına düşmüş oluruz. İç cephede bu sığınmacıları kullanabilir. Suriye’de YPG’yi kullanır. Asker diliyle geri cephe emniyetiyle uğraşırken, Yunanistan ABD’nin, AB’nin desteğiyle harekete geçer!”

Geldik mi somut duruma?

NATO-ABD aşkı


Örneğin... Dışişleri Bakanlığı sitesinden okuyalım:

“... Ülkemiz NATO müttefiki ABD ile stratejik bir ortaklığa sahiptir ve Avrupa’nın güvenliği ve refahı için transatlantik bağları hayati önemde görmektedir. NATO’nun etkin bir üyesi olan Türkiye, İttifakın ‘Güvenliğin Bölünmezliği’ temel ilkesine de önemli katkılarda bulunmakta olup, İttifakın operasyonlarına en fazla destek sağlayan ilk 5, bütçesine en fazla destek sağlayan ilk 8 ülkeden biridir. (Türkiye’nin Girişimci ve İnsani Dış Politikası)”

Örneğin...

AKP iktidarı ABD’yle savaş içinde mi? Tamam somut durum, Türkiye’nin Atlantik tarafından kuşatıldığı!

Ancak...

Tarih 14 Haziran 2021...

“NATO 2030 Raporu”nun masaya yatırıldığı Brüksel’deyiz. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO), devlet başkanları ve hükümet başkanlarının 31’inci resmi toplantısı yapıldı. Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde yer alan ve 10 üyenin hazırladığı NATO 2030 Raporu’nun, “Yeni Bir Çağa Uyarlanmış Yeni Bir Siyasi Rol” başlıklı bölümüne bakalım:

“... 2030’a doğru NATO’nun kuruluş misyonunu korumakla birlikte bu misyonu desteklemek için gereken uyumu sağlamakta zorlandığı... NATO bünyesindeki siyasi görüş ayrılıklarının Rusya ve Çin gibi dış aktörlerin müdahalesini mümkün kıldığı... Müttefikler arasında birliğin sağlanamaması halinde NATO üyelerinin sınamalara karşı yalnız başlarına kalacakları... Güncel şartların ittifak bünyesindeki siyasi istişarelerin önemini artırdığı... Yeni çağın sınamaları karşısında NATO’nun siyasi uyumu ve birliği sağlama görevini nasıl yerine getirmesi gerektiği sorusunun bu raporun temel konusunu oluşturduğu... Rusya ve Çin’in eşzamanlı jeopolitik ve ideolojik meydan okuması karşısında NATO’nun siyasi uyuma önemle ihtiyaç duyduğu... Küresel sınamalar çağında NATO’nun büyük siyasi sorumluluğa ve fırsatlara sahip olduğu...”

Zaman zaman ‘rest’ çekiyor gibi görünse de AKP iktidarı NATO-ABD ekseninde bu şekilde yer almaktan çok memnun!

SONUÇ: Şair İsmet Özel’in “Münacaat” şiirinin bir dizesi dudaklarımda: “Hangi suyun sakasıyım?” Ya da AKP hangi suyun sakası?