Tartışma Saadet Partisi (SP) lideri Temel Karamollaoğlu’nun “Erbakan Hoca yaşasaydı, CHP ile birlikte olurdu” cümlesiyle başladı. Yanıt AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’dan geldi: “Erbakan hoca dedikleri gibi hayatta olsaydı teravihin ilk gününü Ayasofya’da kılar, Sayın Erdoğan’ın da alnından öperdi.” AKP’li Turan’ın açıklamalarına SP sözcüsü Birol Aydın yanıt verdi: “Hocamız; sizin döneminizde ev hapsinde yaşadı... ‘Tekerlekli sandalye...’ gibi çirkin cümlelere muhatap oldu... Saadet Partisi Genel Başkanı olarak vefat etti.”

“Milli Görüş”ün lideri Necmettin Erbakan üzerinden günlük, siyasi sloganları mı tartışacağız? Ya da “Erbakan’ın mirası” üzerinden oy-sandık ikilemine sıkışıp kalacak mıyız?

Örneğin... Erbakan’ın nasıl iktidara geldiğini ve nasıl iktidardan indirildiğini anlamak için neden kimse kafa yormuyor?

Örneğin... Erbakan’ın “havuz” sistemi neden konuşulmuyor?

Örneğin... Erbakan’ın ABD işgallerine verdiği tepkiyi, Büyük Ortadoğu Projesi’ne karşı duruşunu kim ya da kimler gündeme getiriyor?

“Havuz sistemi”nden rahatsız olanlar


Hatırlayın...

1996 yılı... Refah-Yol dönemi... Krediye ihtiyacı olan kamu kurumlarının kredi ihtiyacı, kamu bankalarından karşılandı. Kamu kurumlarının özel bankalardan kredi almaları yasaklandı. Kamu paralarının, kamu bankalarında toplanmasını sağlayan sisteme “havuz sistemi” denildi.

Sistem şöyle işliyordu:

... Kamu kurumlarının nerede ne kadar parası varsa bunun bilgisi bir havuzda toplandı.

... Kamu Tek Hesabı oluşturuldu. Kurumların ödemeleri tek bir hesaptan takip edildi.

... İstanbul’daki kurumun ödemesi geldiğinde (50 TL) üç ay sonra ödeme yapacak Ankara’daki kurumun bankada duran parası (150 TL) kullanıldı. Ankara, İstanbul’un parasını ödedi. Eşleştirmeler yapıldı ve kamu kaynaklarının israfına son verildi. Borçlanmadan ödeme yapıldı.

28 Haziran 1996 tarihinde Başbakan olan Erbakan’ın müşaviri Prof. Mete Gündoğan’dı. Aynı zamanda ekonomist olan Gündoğan yazdığı kitaplarda ve verdiği röportajlarda “havuz”u anlattı.

“... Kurumlar kendi parasını yüzde 20-30 faizle özel bankalara yatırıyordu. Devlet, paraya ihtiyacı olduğu zaman yüzde 140- yüzde 150’yle piyasadan, belki de aynı bankadan alıyordu. Dolayısıyla bir banka, kamunun parasını yüzde 100 faiz kârıyla tekrar kamuya satıyordu. Bu soygundu.” (Medyascope/10 Şubat 2017/Semih Sakallı)

18 Haziran 1997’de Erbakan istifa etti ve sistem, yeni gelen iktidar tarafından uygulanmadı. Bu arada Milli Görüş’ün lider adaylarından Mete Gündoğan’ın da “tasfiye” edildiğini ekleyelim!

‘Hatalarınıza beni alet etmeyin’


Sorunlara kültürel öncelikle mi yoksa ekonomi politikle mi bakacağız? Altyapı, üretici güçler ve üretim ilişkilerinden (işçi-işveren çalışma şartları, işbölümü, mülkiyet ilişkileri vb.) oluşur. Altyapı, üstyapıyı oluşturan kültür, kurumlar, siyasi iktidar ilişkileri, roller, ritüeller, devlet gibi toplumun diğer ilişkilerini ve düşüncelerini belirler.

Yani... Belirleyici olan ekonomi ve üretim ilişkileridir!

Örneğin... Erbakan’ı iktidardan götürenin türban-başörtüsü olduğunu mu anlatacağız? Yoksa İran’la yaptığı doğalgaz anlaşması olduğunu mu? Ya da havuz sisteminden rahatsız olan bankalar ve iş dünyasını unutacak mıyız?

Örneğin... “Mollalar İran’a” sloganının, “Ilımlı İslam”ın yani Fetullah’ın önünü açmak için attırıldığını söylemeyecek miyiz?

Örneğin... AKP’yi kuran “Yenilikçi Hareket”in, bugün birileri tarafından el üstünde tutulan Abdullah Gül’ün, milletvekili seçilmemesine rağmen ABD’de kırmızı halıyla karşılanan Erdoğan’ın, Erbakan karşısında nasıl konumlandığını unutacak mıyız?

Bugün... Ethem Sancak’ın “Bizi iktidara ABD getirdi” cümlesi tartışılıyor ve bunun Erbakan’la çok ilgisi var! Çünkü...

Prof. Necmettin Erbakan, Ethem Sancak’a ve diğerlerine şu cümlelerle seslenmişti:

“... AKP’nin hatalarına bendenizi alet etmeyin. Bugün AKP’nin yöneticileri başta olmak üzere bütün kadrosu yıllarca beraber çalıştığımız kardeşlerimizdir. Ben tenkit ederken şahıslarını tenkit etmiyorum. Gittiği yolun yanlış olduğunu anlatmak için tenkit ediyorum. Bunları kızgınlıktan değil, onların hocası ağabeyi olduğum için şefkatten söylüyorum. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘ABD’nin Irak’ta savaşan kahraman askerinin en az zayiatla ülkelerine dönmeleri için dua ediyorum’ diyor. Ey Tayyip, Milli Görüş gömleğini çıkararak girdiğin yol yanlış yoldur. Bu yol çıkmaz....” (22 Mart 2009/Çağlayan)