24 Şubat 2020...

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat tarihli duruşmada tutuklu sanık Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 9 sanığa beraat, Memet Ali Alabora ve Can Dündar’ın da aralarında bulunduğu 7 sanığa ise “dosyalarının ayrılması” kararı verdiği hükümle ilgili gerekçesini hazırlayıp, taraflara sundu.

Gerekçeli karar 342 sayfadan oluşuyordu. Mahkeme, “Neden beraat kararı verdiğini” tane tane anlatmıştı.

Örneğin...

“... İddianameye konu tapelerin yasak delil mahiyetinde bulundukları kabul edilmiştir. Yine dosya kapsamında aynı hukuka aykırı yöntemle soruşturma aşamasında verilen CMK 140. madde uyarınca teknik araçla izleme kararlarının da aynı gerekçelerle hukuka aykırı olduğu kabul edilmiştir.”

Yani... Fetullahçıların yaptığı dinlemelerin “yasak delil” olduğuna hükmedilmişti.

Örneğin...

“ Osman Kavala’nın Gezi eylemlerini finanse ettiği şeklindeki iddianın soyut ve havada kaldığı, ayrıca iddianamede, (Kavala’nın Gezi’ye katılan şahısları finanse ettiği, eylemde kullanılacak malzemenin temini için hesap numarası açtırdığı, masa, ses sistemi, yiyecek yardımında bulunduğu, bu hususların tape kayıtlarında tespit edildiği) iddia edilmişse de hukuka aykırı delil olarak kabul ettiğimiz tape görüşmelerinde geçen eylemlere ilişkin hiçbir somut tespit ve belirlemenin de yapılmadığı...  Açılmış herhangi bir hesabın da tespit edilemediği... Bu nesnelerin şiddet eylemlerinde kullanıldığını gösteren bilgi ve belgenin de bulunmadığı anlaşılmıştır.”

Yani... Gezi eylemlerine katılanlara maddi destek verilmediği net bir şekilde anlatıldı.

Hukuka uygun, somut delil!


Şimdi geliyoruz, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararındaki can alıcı tespitlere!

Örneğin...

“Protestocu kitleyle birlikte, marjinal grupların ve yasa dışı sol örgütlerin önceden planlı şekilde organize edilerek, bunların eylemci halk kitlesi arasında cadde ve meydanlarda planlı hareket etmek üzere kamuflesinin sağlandığı... Böylece kamufle olan marjinal grupların ve yasa dışı sol örgütlerin ülkede bir kaos ortamı yaratmak, devlet otoritesini zayıf göstermek ve kanun düzenini bozmak amacıyla vahim nitelikli eylemlerde bulunduğu maddi bir gerçektir.”

Örneğin...

“Haklarında hüküm kurulan sanıkların, kamu düzeninin işleyişine karşı vahim nitelikte şiddet ve cebir içeren eylemlerde bulunan marjinal grupları ve yasa dışı sol örgütleri yöneterek, yönlendirerek veya azmettirerek hükümetin icra kabiliyetini engelleyecek düzeyde bir girişimde bulunduklarına dair mahkumiyetlerine yeter derecede, hukuka uygun, somut ve kesin delil elde edilemediği zaruretiyle beraatlerine karar verildi.”

SORU ŞU: 58 kamu binası, 68 MOBESE kamerası, 337 iş yeri tahrip edildi. 90 belediye otobüsü, 214 özel araç, 240 polis aracı, 45 ambulans kullanılamaz hale geldi. Ölümler yaşandı... Gezi protestolarını “şiddet” eylemlerine çevirenleri yönlendirenler kim ya da kimler? Devlet, MOBESE kameralarını, videoları incelese ve o eylemleri yönlendirenlerin kimliğine ulaşsa... Ulaşılan isimlerin kimliklerini ve ne iş yaptıklarını da açıklasa...

Turan Emeksiz...




62 yıl önce bugün...

1940 yılında Malatya’nın Yeşilyurt İlçesi’ne bağlı Gündüzbey Köyü’nde doğan Turan Emeksiz, 20 yaşındayken, polis kurşunuyla öldürüldü. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nde yüksek öğrenime başlamıştı. 28 Nisan 1960’da, Demokrat Parti’nin basını ve üniversiteleri susturmak amacıyla yürürlüğe koymak istediği Tahkikat Komisyonu yasasına karşı öğrencilerin düzenlediği eylemde o da yerini aldı. Üniversite öğrencilerinin düzenledikleri bu miting sırasında, polislerin okul bahçesine girmeleri üzerine olaylar büyümüş ve Beyazıt Meydanı’na kadar genişlemişti. Bu sırada polisler tarafından öğrencilere ateş açıldı ve Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz (annesinin Yılmaz diye çağırdığı) orada öldürüldü. Öldürülmeseydi eğer, o gece Haldun Taner’in “Fazilet Eczanesi” oyununa gidecekti. (Cebinden çıkan bilet)

Turan Emeksiz


Büyük şair Enver Gökçe’nin dizeleriyle 62 yıl önceyi unutmayalım:

“Bir yürüyüş eylediler sabahtan/ Ilgıt ılgıt kan gider loy loy!/ Dayan dizlerim dayan! /Ağla gözlerim ağla!/ Namlu puşt olmuş, at ayağı puşt/ Başı daralınca Yılmaz’ın/ Baktı atacak taşı yoktu/ Baktı eli durmuş, ayağı durmuştu/ Vurulmuştu/ Çıkardı yüreğini kan içinde/ Çarptı kötünün kafasına/ Hay bu nasıl devran? 28 Nisandı Yavri hey! Ham meyveyi kopardılar dalından.”

NOT: Soner Yalçın’ın yapımcılığında, Barış Pehlivan’ın hazırladığı Oradaydım Belgeseli’nde Turan Emeksiz’in nasıl öldürüldüğü anlatılmıştı. OdaTV ve YouTube kayıtlarından mutlaka izleyin!