Şebnem Korur Fincancı olayına bir de böyle bakın


“... Son zamanlarda, gerçek dışı olaylara, yalanlara dayalı, önyargılı olarak bazı çevreler ve kişiler tarafından TSK’ya karşı asimetrik psikolojik harekat yürütülmektedir. Ne acıdır ki, özellikle Türkiye’de medyanın bir kısmının var oluşlarının temel nedeni, gerçeklere ve doğrulara dayanmayan, önyargılı ve özel amaç taşıyan eleştiriler yaparak, TSK’yı haksız yere her gün gündemde tutmak ve TSK aleyhine kampanya yürütmektir. Bunlar aynı zamanda kendilerini demokrasinin savunucusu olarak da göstermektedir.”

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, 17 Aralık 2009’da, Trabzon’da, TGC Oruçreis Firkateyni’nde basın toplantısı düzenledi ve “asimetrik psikolojik harekat” cümlesini kurdu!

Çünkü...

Başbuğ’u bu açıklamaya iten neden, 7 Aralık 2009 tarihinde Tokat’ın Reşadiye İlçesi’nde yaşanan PKK saldırısıydı. Saldırıda 6 asker şehit olmuştu. Taraf Gazetesi başta olmak üzere Fetullah-liberaller ve iktidarın önemli bir kesimi “Açılım süreci başladı ve TSK-PKK işbirliği sonucu süreç sabote ediliyor” algısı yaymaya başlamıştı. İşte tam da bu noktada Başbuğ, Karadeniz’de demirli gemiden açıklama yapma ihtiyacı hissetmişti.

Neden bunları hatırlattım, neden 13 yıl öncesine döndüm?

Asimetrik psikolojk savaş


Asimetrik psikolojik savaş yani TSK’nın sahip olmadığı için yararlanamadığı her türlü iletişim aracını kullanarak gözden düşürmeye çalışılması. Gayrınizami harp unsurlarının medya eliyle harekete geçmesi!

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı geçen pazartesi günü, “kimyasal silah kullanıldı” iddiasının sorulduğu Medya Haber TV’ye konuştu:

“Görüntüleri daha önce de incelemiştim. Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Çok çeşitli kimyasal silahlar var. Her ne kadar kullanılması yasaksa da bu yasaklanmış silahların çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz. Burada önemli olan bunları kullanan devletlerin yasak silahlarla ilgili etkin soruşturma geçirmesi. Bu soruşturmada da bağımsız heyetlerin görev alması...”

Arkasından savcılık soruşturma başlattı ve önceki gün de Erdoğan, TTB’de “değişim” istedi.

Şimdi Tokat-Reşadiye’ye dönelim.

O günleri masaya yatıralım. Türk Ordusu, en başındaki isimden en aşağısına kadar “asimetrik psikolojik savaşa” maruz kalmadı mı? Kaldı. 2007’den 2016’ya kadar yaşananları hatırlayın! PKK’nın yayımladığı görüntüler gazetelerin manşetlerinde değil miydi? Terör örgütünün üstlendiği saldırıların ardından bile “PKK yapmadı, Ergenekon yaptı” başlıkları atılmadı mı?

Peki... Şimdi Şebnem Korur Fincancı üzerinden TSK’yı koruyanlar- ki doğru yapıyorlar- o gün ne yapıyordu? ABD destekli koroyla hareket etmiyorlar mıydı? “Askeri vesayet” üzerinden kimler kimler “gizli tanık” oldu?


Sadece SÖZCÜ manşet atmıştı


Tarih 6 Kasım 2012. Anadolu Ajansı’nın haberinden okuyalım:

“... İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya 33 tutuklu sanık katıldı. Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, duruşmada gizli tanık ‘Deniz’in dinleneceğini belirtti. Gizli tanık kimliğini açıklamak istediğini, sesi ve görüntüsü bozulmadan ifade verebileceğini söyledi. Mahkeme heyetinin talebi kabul etmesinin ardından gizli tanık adını açıkladı. Gizli tanık odasında ifadesi alınan kişinin terör örgütü PKK’nın en önde gelen isimlerinden Şemdin Sakık olduğu anlaşıldı.

Aynı gün Ergenekon kumpasında tutuklu yargılanan Genelkurmay Başkanı Başbuğ açıklama yaptı:

“Bugün; Silivri’de Türk Silahlı Kuvvetleri ile PKK terör örgütü karşı karşıya bırakılmıştır. Bugün; Silivri’de Türk Ordusunun PKK’ya karşı yürüttüğü mücadele yargılanmaktadır. Bir tarafta; ömürlerini PKK terör örgütüne karşı mücadele ile geçiren, ancak bugün haksız ve mesnetsiz suçlamalarla Ergenekon davasında sanık sandalyelerine oturtulan Türk Ordusu’nun komutanı ve karargahı. Diğer tarafta; bir dönem PKK terör örgütünün ikinci adamı durumunda olan, Bingöl’de 33 erimizin şehit edilmesi için emir veren, ancak bugün tanık sandalyesine oturtulan bir terörist. Bir tarafta; TSK’ya komutanlık yapmış 26. Genelkurmay Başkanı’nın ‘Terör Örgütü kurmak ve Yönetmekten’ suçlanması ve yargılanması, diğer tarafta; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile ve sanıklarla hasım durumunda olan eli kanlı bir teröristin Türkiye Cumhuriyeti Mahkemesi’nde dinlenen bir tanık olması. Takdir Yüce Türk Milletinindir.”

SONUÇ: Şebnem Korur Fincancı’nın açıklamaları kabul edilemez! Ancak... İlker Başbuğ’un “terörist” olduğu günleri hatırlayınca; “Fincancı’nın açıklamalarına kim zemin hazırladı?” sorusu bir kez daha yanıt verilmesi gereken soru olarak karşımıza çıkıyor!