Tarih 26 Haziran 2019... CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yenilenen İstanbul seçimlerinin ardından gazetecilerle buluştu. “Size oy veren seçmeni nasıl tutacaksınız? Yüzde 54 parti oyunuzun iki katı. Önümüzdeki süreçte nasıl bir politika izleyeceksiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “... Şimdi bunu sürdürülebilir kılmamız lazım. Bugün 7 madde açıkladım. Bu 7 madde gerçekten çok kritik. Biz ona halkçı belediyeciliğin temel kuralları diyoruz. Yani bir 1989 travmasını yaşamak istemiyoruz.

Kılıçdaroğlu, “89 travması” derken, 26 Mart 1989’da yapılan yerel seçimlere atıf yapmış ve Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere SHP tarafından kazanılan şehirlerin “hatalar” sonucunda kaybedildiğinin altını çizmişti. Şimdi gelinen noktada 1994’te kaybedilen ve 2019’da tekrar alınan İstanbul’la ilgili kritik iki soruşturma var.

Ancak...

İki kez aynı teklifte bulununca merak ettim.

İlk önce “İstanbul seçimlerini” beş gün sonra da “İstanbul ve Yalova seçimlerini yeniden yapalım” cümlesini kurunca daha da meraklandım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle ilgili “terör” soruşturmasından ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyorum.

Önce Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını okuyalım:

“... Milli iradeyse İstanbul oyunu kullandı. İtiraz ettin, yerine yeniden seçim yapıldı. Sonuç yine belli. Diyorsan ki yine seçim yapalım. Yüreğin varsa yarın sabah gel İstanbul için yeniden seçim yap. (Antalya/22 Aralık 2022)”

“... Erdoğan’a şu çağrıyı yapıyorum. Yüreği varsa açıkça meydan okuyorum. İstanbul’daki belediye başkanlıklarında yeniden seçime gidelim. Hemen seçimleri yapalım. Aynı şeyi Yalova için de yapalım. (Ankara/26 Aralık 2022)”

Saraçhane’de Akşener-İmamoğlu fotoğrafının ardından başlayan süreci biliyorsunuz, uzun uzun anlatmama gerek yok.

SORU ŞU: CHP liderinin, “İstanbul için yeniden seçim” önerisi doğru bir strateji mi? Beştepe’ye meydan okurken, İstanbul’u da tehlikeye attığının farkında değil mi?

Günlük siyaset yargı kararına direnmedi


Ekrem İmamoğlu’yla ilgili süren iki dosya var.

Birincisi “ahmak” davası ki bu konuda yerel mahkeme “siyasi yasak ve 2 yıl 7 ay hapis cezası” dedi. Diğeri de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na, 9 Aralık’ta İçişleri Bakanlığı tarafından ulaştırılan “Tevdi Raporu”.

Rapora göre; özel teftiş kapsamındaki incelemelerde, İBB, İSKİ, İETT ve belediye şirketlerinde terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı 1668 kişi çalıştığının tespit edildiği belirtildi. Kılıçdaroğlu, bu iki soruşturmayı yakından bilmesine rağmen İmamoğlu’nu tekrar “oylatma” ihtiyacı duyması garip değil mi? Sonuçta iki kez kazanılmış bir seçim var ve yargı eliyle “değiştirilmek” istenen koltuk var! (Ki bu süreçte yeniden seçim olursa İmamoğlu’nun aday olup olamayacağı da ayrı bir tartışma konusu.) Yapılması gereken en başından belliydi: Saraçhane’nin “karargah” olarak kullanılması, grup toplantılarının belediyede gerçekleştirilmesi, toplumsal muhalefetin dinamikleştirilmesi vs... Ancak... Olmadı ve günlük siyaset “yargı kararına” direnmedi. Evet, direnmedi! Saraçhane’den bu yana süren tartışmaları görüyorsunuz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “nicelik-nitelik” sürecinde nicelikten yana tavır aldığı net!

Peki ne yapılmalı?

Örneğin...

İBB Teftiş Kurulu’nun eski döneme ait yolsuzlukları soruşturduğu 33 klasörü hatırlayın. Ne olmuştu? İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun talimatı ile belediyenin AKP tarafından yönetildiği döneme ilişkin Teftiş Kurulu tarafından başlatılan yolsuzluk soruşturması kapsamında hazırlanan dosyalara 2020 yılının aralık ayında İçişleri Bakanlığı tarafından el konulmuştu. Dosyalar, 12 Ocak 2021 günü müfettişlere devredildi. Yaklaşık 13 milyar 202 milyon liralık kamu zararını ortaya koyan dosyaların mülkiye müfettişleri tarafından inceleneceği açıklandı. Bugün ana muhalefetin yapması gereken bu dosyaların peşine düşmek değil mi?

SORU ŞU: 1989 travmasını yaşamak istemeyen CHP lideri, İmamoğlu’nu yalnız bırakabilecek bir stratejiyi neden izliyor?

Geçelim dün Ankara’da yapılan kritik görüşmeye.

Akşener’in beklentisi


30 Kasım’da “Akşener’in Bay Kemal’den beklentisi”ni bu köşede okudunuz:

“... CHP ve İYİ Parti arasında zaman zaman el ense çekiliyor, yoklamalar yapılıyor. CHP kanadı ısrarla ‘dayatma yok, olgular var’ noktasında. İYİ Parti ise ‘CHP’nin A Takımı reddedilemeyecek bir süreç yaşanmasının taşlarını döşüyor. Reddedilirse ne olacak? Kim kalkacak bunun altından?’ sorusuna yanıt istiyor! Anladığım kadarıyla beklenti, Kılıçdaroğlu’nun Akşener’i ziyaret etmesi ve adaylık masaya gelmeden açık açık ikili masada konuşulması. Zaman gösterecek diyelim ama seçime de aylar kaldı.

Dün... CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun talebi üzerine iki lider buluştu. Amaç; iki parti arasında yaşanan gerilimin düşürülmesi. Medyaya da yansıyan tartışmaların kapalı kapılar arkasında yapılmasını sağlamak. Şu notu da eklemekte fayda var: İYİ Parti, kazanacak ortak aday konusunda ısrarlı ve “çoklu aday” tartışmasının yapılmasını doğru bulmuyor. Parti sözcüsü Kürşat Zorlu da ortak ve tek bir aday konusunda kararlı olduklarını NTV canlı yayınında söyledi. Bu arada Kılıçdaroğlu’nun internet gazetecileriyle buluşmasında kendisine yöneltilen çoklu aday sorusuna karşılık “Tek aday çok aday bilmiyorum” yanıtının manidar olduğu konuşulanlar arasında.